Yunanistan iflasın eşiğine nasıl sürüklendi ve bu durum neden küresel çapta bir tehdit?
Yunanistan, özellikle son yıllarda sahip olduğu mali olanakları zorlayan türde bir yaşam tarzı benimsedi.
Para birimi olarak Avro'nun kullanılmaya başlandığı 2002'den sonra, bu ülke daha kolay borçlanır hale geldi.
Kamu harcamaları ciddi şekilde arttı. Örneğin kamu sektöründe çalışanların maaşı son 10 yılda neredeyse ikiye katlandı.
Yani bu süreçte ağır bir borç yükü altına giren Yunan hükümeti, eline geçen parayı harcamaktan kaçınmadı.
Devlet kasasına giren para geri çıkarken, vergi gelirleri de darbe aldı. Bunun nedeni, ülkede vergi kaçakçılığının yaygın hale gelmesi...
Bu ortamda Yunanistan, 2007 yılında kendini göstermeye başlayan küresel mali krize hazırlıksız yakalandı.
Borçlar birikti, bütçe açığı arttı.
Yunanistan, ekonomisini düzlüğe çıkarmaya çalışsa da, bu süreçte giderek daha pahalıya borçlanır hale geldi.
Borç batağı yüzünden iflasın eşiğine sürüklenince de, Avrupa Birliği ile IMF'nin sağladığı kurtarma paketi imdadına yetişti.
Ülkede kemer sıkma politikaları hayata geçirilse de, bazı kesimler, Yunanistan'ın ödemelerini yapamaz duruma gelmesinin kaçınılmaz olduğu görüşünde...
Bu noktada ise en büyük endişe, Yunanistan'daki borç krizinin avro bölgesindeki 'büyük' ekonomilere yayılması.
Avro bölgesinde ekonomiler içiçe geçmiş durumda olduğu için domino etkisinden söz ediliyor.
340 milyar Avro'luk borca sahip olan Yunanistan'ın geri ödeme yapamaması, özellikle Fransız ve Alman bankalarında ciddi kaybı gündeme getiriyor.
Örneğin bölgenin en büyük ekonomisi Almanya, Yunanistan'daki borç krizi yüzünden kendi bankalarını da kurtarmak zorunda kalabilir.
Yunanistan'daki sorunlar, Avrupa Birliği Maliye Bakanları'nın da finansal krizin bir banka krizine dönüşmesi olasılığını gündeme getirmesine ve bunu önlemeye çalışmasına neden oluyor.