N­E­Ş­E­T­ ­E­R­T­A­Ş­

N­E­Ş­E­T­ ­E­R­T­A­Ş­

Neşet ERTAŞ’ın vefatının 10. Yılı bu gün. Bu vesileyle TRT 1 “Neşet” diye Neşet Ertaş’ı anmak maksadıyla bir program yaptı. Dolu dolu bir programdı, tasarlayan ve yapımcılarına teşekkür ederim.
Neşet ERTAŞ’ın bizim neslimizde apayrı bir yeri vardır.
1965-1966 öğretim yılında Tokat İmam Hatip okulunda eğitime başlamıştık. İlk yıl Bey Sokağındaki Osman Paşa konağında kalmıştık. İkinci ve üçüncü sınıflarda Gazi Osman Paşa öğrenci yurdunda kaldık. O zamanlar İmam Hatip okullarının; 4 sene ortaokul, 3 sene de lise kısmı olmak üzere 7 yıllık bir eğitim tedrisatı vardı. 7 yılı da aynı okulda okurduk kesintisiz.
G.O.P. Yurdu özel bir yurttu, sahibi ilkokul öğretmeniydi. Biz öğrenciler o yurda Yakışıklı’nın yurdu diyorduk. Ruhu şad, mekanı cennet olsun, çok cömert ve hoşgörülü bir insandı.
O yurtta her okuldan öğrenci vardı ama çoğunluk bizdik.
Uzun, dikdörtgen şeklinde bir yemekhane verdı, ona parelel 40-50 kişinin yattığı bir de yatakhane vardı. Yatakhanenin yemekhaneye açılır camları vardı.
Sabahleyin o günlerde saat 07,00 de açılıyordu TRT radyosu. Yemekhane görevlileri, yemekhanede bulunan büyük bir grundik radyo vardı, o radyoyu son ayar açıp bizi uyandırırlardı.
Biz hep Neşet ERTAŞ’ın türküleriyle uyanırdık.
Mühür gözlüm, Zahidem, şu yalan dünyaya geldim geleli, Ah Yalan Düya, Niye Çattın Kaşlarını vb. gibi türküleri dinleyerek uyanırdık. Maksu İshak “ah be divan sazıyla çalıyor” derdi hep. Ben o zaman divan sazı ne pek anlamazdım ama Neşat ERTAŞ’ın bütün türkülerini biliyorduk Maksut’la ikimiz.
Hatta yemekhane görevlileri bize türkü söyletiyorlardı. Maksut pek güzel okurdu, sesi de çok güzeldi
ama illa yemekhaneciler bana da okuturlardı, demek ki ben de fena değildim. Ömer Celep de bilir bunları.
Biz o türküleri yatakta dinlerdik ve o an ne ders, ne okul ne de dış dünya aklımızda olurdu.
Fuzuli diyor ya;
“Memde Mecnundan da füzun aşıklık istidadı var,
Gerçek aşık-ı sadık menem Mecnunun ancak adı var.”
Gerçekten bizde Neşet ERTAŞ gibi aşıklık istidadı varmış ama bunu çok sonraları anlayabildik.
Maksut, Ömer Celep, ben ve tabii Fatih Uslu da bundan uzak değil.
Neşet ERTAŞ Anodılu insanının aşıklık dehasını göstermiştir. Kendisi ümmidir, halk ozanının ümmi olması gerekiyor çünkü.
Yani bütün dış etkenlerden uzak saf Anadolu kültürünü taşıyor.
Neşat ERTAŞ babası Muharrem ERTAŞ sayesinde Radyoya alındı, o babasını çoktan aştı ama o vefalı Anadolu insanı hep, “ben babam sayesinde buralardayım.” diye müthiş bir vefa örneği gösterdi.
12 Eylül 1980 ihtilali her alanda Türkiye’yi alt üst etti.
1980’den sonra Anadolu boşaldı.
Herkes şehirlere akın etti. 1980 öncesi %70 i köylerde yaşayan insanların şehirleşme oranı % 90 lara çıktı.
Tabii bununla birlikte kültürümüzde acayip bir yozlaşma yaşandı. Şehre giden köylü şehirli olamadı, köylü de kalamadı. İkisi arasında yozlaşıp kaldı.
Kültürümüz Batılılaştı ve müthiş bir pop ve Rap müziği furyası başladı.Halk müziği ve halk ozanı geleneği kalamadı.
Neşet ERTAŞ gibi halk müziği sanatçılarımız Almanya’ya gitti. Almanya’daki işcilerimiz yozlaşmamış, köylü kalmayı zorunlu olarak becermişlerdi. Neşet ERTAŞ Almanya’da dinleniyordu çünkü.
Hatta o yıllarda Müslüm Baba da Paris’te bir Türk lokantasında sahne alıyordu. Paris’te Strasbürk Sn. Denis sokağında defalarca raslamıştım Müslüm Gürses’e.
2000’li yıllardan sonra Neşet ERTAŞ toplumun bütün kesimleri tarafından dinlenmiş ve sevilmişti.
Çünkü Pop kültürden bıkmış ve kopmuştu millet. Sonunda kim olursa olsun kendi öz kültüründen kopamıyor.
Caz, pop müziği, Rap Müziği ve hatta klasik müzik dinleyen insanlarımıza Neşet ERTAŞ halk müziğini sevdirmiştir.
Vefatından sonra kıymeti daha da çok anlaşılmış ve Neşet ERTAŞ türküleri güncellenerek yaşatılmaya gayret gösterilmiştir.
Bizim gönül telimize vuran üstadın ruhu şad, mekanı cennet olsun.

İHSAN GÜMÜŞ

Emekli Eğitimci

25 Eylül 2022 Kadıköy/ İstanbul

Popular Articles

Latest Articles