H­a­y­r­i­ ­C­e­m­ ­Y­a­z­i­o­:­ ­H­a­k­e­m­e­ ­R­a­ğ­m­e­n­ ­D­e­r­b­i­n­i­n­ ­G­a­l­i­b­i­ ­B­e­ş­i­k­t­a­ş­

H­a­y­r­i­ ­C­e­m­ ­Y­a­z­i­o­:­ ­H­a­k­e­m­e­ ­R­a­ğ­m­e­n­ ­D­e­r­b­i­n­i­n­ ­G­a­l­i­b­i­ ­B­e­ş­i­k­t­a­ş­

Beşiktaş’ın oynayacağı derbi ve önemli maçların heyecanı bende bir gün öncesinden başlar. Hani teknik direktörler için maçı kafasında defalarca oynamış derler ya, işte aynen ben de öyle maçtan önceki günden itibaren başlarım kafanda oynamaya. Tabii benim kafamda oynan maçlarda da Beşiktaş hiç kaybetmez :)

Bu maçtan önce nedense hiç heyecanlanmadım. Hatta kafamda maçı oynamadım bile. Bu virüs salgınından sonra, maçlara seyirci alınmayınca futbol defterini bir süreliğine kapattım. Ben stadyumda maçı seyretmeyince keyif alamayanlardanım.

Önemli maçlar öncesinde tuhaf totemler yaparım. Bu maç öncesinde ise Süleyman Seba’nın forması ile 15 yıl önce Fenerbahçe’yi Kadıköy’de 10 kişi ile 4-3 yendiğimiz maçın anısına yaptırılmış şapkayı anı sandığımdan çıkarttım. O herkesin rüyalarına giren aksakallı falan söylemedi bana.

Yaşımız malum; galiba ben ermeye başladım :)

Yaşımız malum; galiba ben ermeye başladım :)

Maçın yorumuna hakemle başlayalım. Daha önce ismini duymadım, cismini görmedim. Hafta içinde sosyal medyada kendisi ile birçok şey yazıldı. Yazılanları koyun bir kenara; bu tecrübedeki bir hakemin böyle önemli bir maçta görevlendirilmesi normal mi?

Hiç lafı uzatmayayım; Bazı hakemler maçların sonucuna doğrudan etki edecek hamlelerde bulunurlar. Bakın bu işler nasıl olur anlatayım:

Federasyon içerisinde büyük takımların lobicileri vardır. Bu lobiciler, federasyon içindeki kurullara kendi adamlarını yerleştirirler. Bu kurullardan Merkez Hakem Komitesi ve Tahkim Kurulu çok önemlidir. Biri hakemleri atar, diğeri itiraz ve cezaları onaylar.

MHK ve lobiciler, Süperlig’e çıkan yeni bir hakemin talimatlara ne kadar uyacağını ve kendilerine sadık kalıp kalmayacağını ölçmek için, Beşiktaş maçlarına atarlar. Bu yeni yetme hakemler maç içinde Beşiktaş’ı ne kadar ince doğrar ve sonuca etki ederse o kadar prim yaparlar. Hızla yükselirler. Yaptığı hatalar için yorumcular; “genç bir hakemdir, şans tanımak lazım” gibi laflar ederler ve konu kapanır.

Bu maçın hakemi Tugay Kaan Numanoğlu’nu yazdım kafama. Her ne kadar kendisi için artık pek çok kapı açılış olsa da benim gözüm hep üzerinde olacak. Yaptığı hatalar masum hakem hataları sınıfına girmiyordu. Alenen art niyetliydi. Medyada bu masum olmayan hatalar detayıyla konuşulduğundan bir de ben tekrar etmeyeyim.

Maçın analizine gelince; Beşiktaş daha inançlı oynadı.

Maçın analizine gelince; Beşiktaş daha inançlı oynadı.

Maçtan günler önce Sergen Yalçın’ın, “Kadıköy’e kesinlikle üç puan için gidiyoruz” açıklaması bir balon değilmiş. Önce kendi inanmış, sonra da futbolcularını inandırmış. Sahadaki mücadeleye bakınca Beşiktaş’ın kazandığı bu üç puanın, anasının ak sütü gibi helal olduğunu Fenerbahçeliler bile kabul etti.

Maç 11-11 oynansa belki daha farklı sonuçlar da olabilirdi. Ya da Numanoğlu, Mert Hakan’a göstermesi gereken ikinci sarı kartı gösterse maç yine faklı bir sonuçla bitebilirdi.

Bu pozisyondan sonra Mert Hakan’a göstermesi gereken sarı kartı, verdiği kararlarla çıldırttığı Sergen Yalçın’a gösterdi.

Bu pozisyondan sonra Mert Hakan’a göstermesi gereken sarı kartı, verdiği kararlarla çıldırttığı Sergen Yalçın’a gösterdi.

Beşiktaş sadece üstün oynamadı; rakibe attığı çalımlar, paslaşmalar, ver-kaçlarla göz zevkine de hitap eden bir futbol ortaya koydu. Hele Rachid Ghezzal’in oynadığı futbol tam bir üst düzey ustaya yakışır kalitedeydi.  Bir Beşiktaşlı olarak uzun zamandır bu kadar keyifli bir maç seyretmemiştim.

Geldiğinden beri çok kez eleştirdiğimiz Sergen Yalçın’ı yürekten kutluyorum. Bu tür büyük maçlar sadece futbolcuların sahadaki performansı ile kazanılmaz. Hafta boyunca yapılan fiziki mental hazırlık, rakibi analiz etme, stratejiyi oluşturma gibi faktörler bu tür maçların kazanılmasına doğrudan etki eder.

Fenerbahçeli bazı futbolcular maç boyunca ucuz penaltı ve faulller peşinde koştular. Özellikle Pelkas ve Ozan bu konuda zirveye çıktılar. Ozan’ın Beşiktaş kuyruk acısını da yakinen bilenlerdenim, kendisini anlayabiliyorum. Buna karşın Beşiktaşlı oyuncular ise her türlü pislikten uzak oynadılar.

Örneğin; Larin ceza sahası içinde arkadan itildiği iki pozisyonda da kendisini yere atmak yerine Baba Koç gibi ayakta kalıp, pozisyonu devam ettirmesi, N’Koudu’nun son adamı geçerken yapılan faule rağmen ayakta kalması gibi pek çok Fairplay adına güzel hareketi seyretmek biz Beşiktaşlılara gurur verdi.

Umarız ligi dizayn eden güçler de bunları görür ve biraz utanırlar.

Biz şimdi keyfimize bakıp, evdeki kutlamamıza geri dönelim…

Instagram

Popular Articles

Latest Articles