M­e­c­l­i­s­ ­B­a­ş­k­a­n­ı­ ­Ş­e­n­t­o­p­:­ ­E­r­k­e­n­ ­s­e­ç­i­m­ ­s­ı­f­ı­r­ ­i­h­t­i­m­a­l­

M­e­c­l­i­s­ ­B­a­ş­k­a­n­ı­ ­Ş­e­n­t­o­p­:­ ­E­r­k­e­n­ ­s­e­ç­i­m­ ­s­ı­f­ı­r­ ­i­h­t­i­m­a­l­

Şentop, bir televizyon kanalının canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesinden üzüntü duyan, rahatsız olanların da "Bundan uzun zamandır çıkılması gerekirdi" diyenlerin de olduğunu ifade eden Şentop, Türkiye'de kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda çıkartılan düzenlemelere dikkati çekti.

Şentop,"Mahkemelerin ve idarenin uygulamalarında İstanbul Sözleşmesi'nin maddelerine yapılan atfa ben rastlamadım. Belki birkaç tane olabilir. Türkiye’de, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun var. Bu kanun yürürlükte. O kanuna dayanarak uygulama yapıyor idare ve mahkemeler. Sözleşmeden çıkılmış olması, o kanunu da yürürlükten kaldırmıyor" diye konuştu.

“'Sözleşme gitti şiddet tamamen artacak' demek hem uluslararası realiteye uygun değil”

Sözleşmeden çıkılması ya da kalınması tartışmasında nerede durduğu sorulan Şentop, şunları kaydetti:

"Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'da ufak tefek bazı eksiklikler dile getiriliyor, bir kısmına ben de katılıyorum. Bunlar tamamlandıktan sonra bu kanunun, bu mücadelede yeterli olacağı kanaatindeyim. 9 Mart'ta Meclis'te kurulan kadına karşı şiddetle ilgili bir araştırma komisyonu var. Bu komisyonun yapacağı çalışmalar, hukuki eksiklikler varsa bunları tamamlama yönünde, uygulama eksiklikleri varsa bunları giderme yönünde adımlara sebebiyet vereceği kanaatindeyim. Bu konuda başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere kadına karşı şiddetle mücadelede kararlılığı ifade eden açıklamalar oldu. Bunları kamuoyu takip edecek. Bu konuyu İstanbul Sözleşmesi'ne endekslemek, 'Sözleşme gitti şiddet tamamen artacak' demek hem uluslararası realiteye uygun değil hem de istatistik bilgilerine uygun değil."

“Terör örgütüyle birlikte hareket eden bir siyasi parti varsa, Anayasa Mahkemesi bunu tespit ederse, şüphesiz onun yapacağı da kapatmadır”

HDP'nin kapatılması istemiyle açılan davaya ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Şentop, Türkiye'de siyaset yapanların prensip olarak bir siyasi partinin kapatılmasına taraftar olmayacağını belirtti.

Siyasetin, ülke sorunlarını, toplumun sorunlarını dile getirmek için tercih edilmiş, barışçıl bir mücadele yolu olduğunu dile getiren Şentop, şunları söyledi:

"Bir de birtakım iddialar, ideolojiler peşinden, terörü de meşru gören, gerekirse terör faaliyetleri yapan, insanı öldüren, bu şekilde yol ve yöntemle birtakım amaçlara ulaşmaya çalışan yapılar var. Bu da terör örgütleri dediğimiz yapılar. Bu tamamen bambaşka bir yoldur. Bu iki yol birleşirse ve bir ilişki yaşanmaya başlanırsa, tamamen barışçı bir yol olan siyaset, terör yoluyla amaçlarına ulaşmaya çalışan bir yapıyla ilişkili hareket etmeye, şu veya bu derecede, mali bakımdan, karar alma mekanizmaları bakımından hareket etmeye başlarsa, o zaman ne diyeceğiz? 'Prensip olarak partiler kapatılmamalıdır' gibi o iyi niyetli kararımızı sürdürebilir miyiz? Burada da bir sorun var o zaman. Bir orta yol yoktur. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının açtığı bir dava ve nihayetinde Anayasa Mahkemesinin vereceği bir karar var. Siyasi partiler kapatılmasın amenna ama terör örgütüyle iç içe geçmiş, birlikte hareket eden bir siyasi parti varsa, Anayasa Mahkemesi bunu tespit ederse, şüphesiz onun yapacağı da kapatmadır."

"Erken seçim sıfır ihtimal"

Şentop, "Vaktinden önce bir seçim olasılığı görüyor musunuz?" sorusunu "Sıfır ihtimal veriyorum" diye yanıtladı.

Erken seçim tartışmalarının, eski sistemin kavramlarıyla bugünkü sistem hakkında yorum yapılan konulardan biri olduğunu ifade eden Şentop, şöyle devam etti:

"Erken seçim için eskiden karar almak çok kolaydı. Meclis'te bir nitelikli sayı da aranmıyordu. Karar yeter sayısı sağlandığında seçim kararı alabiliyorlardı. Şimdi öyle değil. Şimdi bir erken seçim kararı alabilmek için Meclis'te nitelikli çoğunluk aranıyor. Dengeli bir sistem kurduk burada. Meclis bir seçim kararı aldığı takdirde Cumhurbaşkanı seçimi de yenileniyor. Cumhurbaşkanı seçim kararı aldığında kendi süresini kısaltmış oluyor. Önünde iki yıl varsa, millet sormaz mı, 'Niye geldin daha iki yıl var seçime?' diye. Bu sistemde erken seçim söz konusu değildir. O bakımdan ben bunun hukuken zorluğunu ifade edeyim, siyaseten de çok mantığı yok."

Popular Articles

Latest Articles