P­a­d­i­ş­a­h­ ­A­n­n­e­s­i­ ­d­e­ ­O­l­s­a­n­ ­ ­B­i­r­ ­K­a­d­ı­n­ı­n­ ­ ­Y­a­ş­a­y­a­c­a­ğ­ı­ ­E­n­ ­B­ü­y­ü­k­ ­A­c­ı­:­ ­E­v­l­a­t­ ­A­c­ı­s­ı­

P­a­d­i­ş­a­h­ ­A­n­n­e­s­i­ ­d­e­ ­O­l­s­a­n­ ­ ­B­i­r­ ­K­a­d­ı­n­ı­n­ ­ ­Y­a­ş­a­y­a­c­a­ğ­ı­ ­E­n­ ­B­ü­y­ü­k­ ­A­c­ı­:­ ­E­v­l­a­t­ ­A­c­ı­s­ı­

Muhteşem Yüzyıl Kösem'in 28. bölümünde izleyenlerin ciğerlerini parçalayacak sahneler var. Bir anne ne kadar güçlü olursa olsun, evladının ölümüyle nasıl yüzleşir? Bir anne nasıl evladının ölümünü  kabul edebilir ki? İşte izlerken o yolu adeta Kösem'le birlikte yürütüp acısını en derinlerinizde hissedeceğiniz o sahneler:

Güçlü bir kadındır. Dimdik yürür.

İçine ateş ufak ufak düşer. Korkusunu saklar. Yüzüne gölgesi düşer acının ufaktan.

O upuzun yol bitip de evladının ölüsüne vardığında, bütün dünya bir anda durur. Zaman durur.

Evladının küçük bir bebek olduğu zamanlardaki gibi yavaşça yaklaşır. Sanki uyuyor da, uyanmasın diye.

Yanaşır kabullenilmez ki bu acı, uyandırmak ister gibi seslenir. "Mehmet'im, Mehmet'im"

Kalbine gider eli, atıyor mu diye.

Elleri o hala gencecik olan tenin üstünde gezinir. Can arar, bulamaz.

Ateş o anda düşer. Evladı ölmüştür.

Uyansın diye bir şeyler söyler. Dayanmaz, gücü tükenir.

Artık ne fani dünya nimetleri, ne güç, ne de yaşanacak o ömür önemlidir. Ciğeri parçalanır.

Dünyanın en acı sesi, bir annenin evlat acısıyla çıkardığı sestir.

Sonra sesi bile biter o acının karşısında, tıkanır soluğu...

Evladının bedenine yorgan gibi çöküverir. Evlatla birlikte ölür adeta.

Artık kalan hayatı boyunca onu özleyecektir.

Yarım kalacaktır, eksik yaşayacaktır, her gün ona günah gelecektir..

Ta ki o da bir gün ölüp evladına kavuşana kadar.

Popular Articles

Latest Articles