Bu yıl, 28 Kasım'da gerçekleştirilecek olan Lösemili Çocuklar Haftası'nda, birçok kurum, okul ve üniversite, lösemi hastalığına dikkat çekmek için çeşitli etkinlikler düzenleyecek. LÖSEV, löseminin sembolü olan turuncu rengi kullanarak toplumda bu konuda farkındalık yaratmayı planlıyor. Bu farkındalık hareketinin temel hedefi, löseminin tedavi edilebilir ve önlenebilir bir hastalık olduğunu tüm Türkiye'ye duyurmak ve lösemili çocukların karşı karşıya olduğu zorluklara dikkat çekmek.
Turuncunun Kokusu
Bir renk düşünün; yaz güneşinin altında parlıyor ve doğanın en tatlı meyvelerini süslüyor: Turuncu. Bu sadece bir renk değil, aynı zamanda bir tarih ve kültürdür. Turuncu, uzun zaman ‘sarı-kırmızı’ olarak kaldı ve sonunda ismini portakaldan aldı.
Turuncunun kökeni Farsça ‘turunç’ kelimesine dayanır. Bu, soğuk kış günlerinde bizi ısıtan, C vitamini deposu narenciye meyvelerini temsil eder. Turuncu, enerji dolu bir renk olarak meyve dünyasında kendine sağlam bir yer edinmiştir!
Budist Rahipler Neden Turuncu Giyer?
Sessiz ve huzur veren bir manastırda, turuncu robalar içinde Budist rahipleri düşünün. Peki, bu ilgi çekici turuncu renk neden tercih ediliyor? Turuncu, sıcak ve enerji dolu bir renk olmasının yanı sıra, manevi derinliklere sahip kutsal bir simgedir. Asya ülkelerinde, bu renk saygı uyandırır ve dini bir ahenk yaratır.
Hindistan'da Budizm, turuncuyu - veya safranı - aydınlanmanın rengi olarak kabul eder. Buda ve takipçileri tarafından seçilen bu renk, dünyevi zevklerden vazgeçmeyi ve Budist düzene sadakati simgeler. Bu gizemli renk, Budist rahiplerin cüppelerinde derin ve kutsal bir anlam taşır.
Turuncu Havuçların Epik Serüveni
Hollanda'nın özgürlük mücadelesine damgasını vuran Oranj Prensi Willem, turuncu rengin Avrupa'da popülerleşmesine ve derin bir anlam kazanmasına vesile oldu. Prens'e olan minnettarlıkla, Hollandalılar turuncuyu gururla benimsedi. Çiftçiler bile bu renk aşkını tarlalarına taşıdı, ve 16. yüzyılda mor, kırmızı ve sarı havuçlardan turuncu havuçlara geçiş yaptılar.
Böylece, turuncu havuçlar dünya çapında bir fenomene dönüştü. Hollanda'nın öncülüğünde, turuncu havuçların rengarenk serüveni, ticaret yolları sayesinde global bir başarı hikayesine dönüştü.
Turuncunun Dozunu Fazla Kaçırdığımızda Ne olur?
Renkler, sadece göz zevkimizi tatmin etmekle kalmaz, aynı zamanda bilinçaltımızı ve kişiliğimizi de yansıtır. Bu bağlamda, turuncu; güç, dayanıklılık ve neşenin rengi olarak ön plana çıkar. Turuncu ayrıca sıcaklık ve canlılık simgesidir, sosyalleşme duygularını faaliyete geçirir, sağlık ve yaratıcılığı teşvik eder.
Ancak turuncunun da bir sınırı var. Aşırı kullanımı, sinir sistemini olumsuz etkileyebilir ve gösteriş meraklısı bir karakterin ortaya çıkmasına neden olabilir. Uzmanlar, turuncuyu dengeli bir şekilde, yeşil ve mavi tonlarıyla kullanmanın önemini vurguluyorlar. Böylece, turuncu; kişiliği zenginleştiren ve geliştiren bir renk olarak hayatımızda yerini alabilir.
Kızıl Saçın Tarihteki Yeri: Kutsanmış mı, Korkulmuş mu?
Kızıl saç, dünya nüfusunun sadece %2’sini oluşturan nadir bir özelliktir ve tarih boyunca bu renge sahip insanlara çeşitli atıflar yapılmıştır. Toplum genellikle nadir ve 'farklı' olanı şüpheyle karşılar; bu da kızıl saçın tarih boyunca çeşitli stereotiplerle anılmasına yol açmıştır. Kızıl saçlılar, bazen kötülük ve ihanetle, bazen ise güzellik ve asaletle özdeşleştirilmiştir.
Örneğin, kızıl saçlı Yahuda ve Lilith, İncil’de ihanet ve asi karakterler olarak tasvir edilmiştir. Diğer yandan, İtalya ve Yunanistan gibi ülkelerde kızıl saç, nadir ve değerli olarak görülmüş, hatta kraliyetle bile ilişkilendirilmiştir, örneğin İngiltere'nin kızıl saçlı kraliçesi I. Elizabeth sayesinde.
Kızıl saçlıların tarih boyunca idealize edildiği olumlu dönemler de olmuş, kınanın popülerliği ve kızıl saç renginin belirli bölgelerde moda olması gibi. Bu, kızıl saçın tarihsel olarak karmaşık ve çok yönlü bir imaja sahip olduğunu göstermektedir.
Beyaz Perdeye Turuncu Bulaşırsa
Turuncu renk, hafızalarda sıklıkla Stanley Kubrick'in 'Otomatik Portakal' filminin ikonik afişiyle özdeşleşmiştir. Filmin rahatsız edici sahneleri nedeniyle yaşanan tartışmalar ve yasaklar, onun kült statüsünü pekiştirmiş ve toplumsal eleştirinin sivri ucu haline getirmiştir. Film, toplumdaki ahlaki çöküşün ve aile yapısındaki bozulmaların bir sonucu olarak ortaya çıkan vahşetin ve karanlığın derinliklerine dalar. Karakterimiz Alex, sevgisiz ve ilgisiz bir aileden gelmenin kurbanı mıdır, yoksa doğuştan mı ahlaken bozuktur? Sorusuna yanıt ararken, Kubrick, film boyunca klasik müziği ve sanatı, anlatının güçlü ve etkileyici bir parçası olarak kullanır. Karakterler ve sahneler, bu unsurlarla birliktedaha da zengin bir hale gelir ve seyirciyi düşünmeye, sorgulamaya iten bir estetik oluşturur.
Hayat Kurtaran Turuncu
Turuncu, yüzyıllardır güneşin ve ateşin alevlerinde kendini göstererek insanlar üzerinde güçlü bir etki yaratmıştır. Bu canlı renk çeşitli tonlarıyla farklı duyguları tetiklerken özellikle bir tonu vardır ki, diğer tüm renkleri geride bırakarak umudun ve hayatın ta kendisi haline dönüşür.
Her yıl 2-8 Kasım haftasında Lösemiyle mücadele eden Çocuklar için turuncunun derin bir anlamı olur.
Lösemili Çocuklar Haftası boyunca umudu ve dayanışmayı simgeleyen 'turuncu' renk, çocukluk çağı lösemi hastalığının vurgusunu taşır.
Bu hafta boyunca turuncu, Lösemili Çocuklarımızın cesaret ve umut dolu mücadelesinin amblemi olarak ön plana çıkar ve tüm dünyaya, "Biz buradayız ve mücadelemiz devam ediyor" mesajını güçlü bir şekilde iletilir.
