Her ne kadar önceden çok ıssız ve gitmesi inanılmaz zor yerler olduğunu düşünmüş olsak da artık İzlanda ve Antarktika’nın da içinde olduğu birçok ülke sık sık ziyaret ediliyor, turistlerle dolup taşıyor. Sosyal medyada her gün maruz kaldığımız cezbedici seyahat çekimleri sayesinde her gün yepyeni ve ilginç yerler keşfediyor, mutlaka gidilecekler listemize yeni bir destinasyon ekliyoruz… Listenize bir yenisini daha eklemeniz için “el değmemiş yer” pozisyonunu koruyacak kadar izole, ıssız ve uzak kalmış 9 adayı sizin için derledik!
1. Niue
Niue, sadece uzak ve ıssız bir ada değil, aynı zamanda dünyanın en küçük ülkelerinden biri. Bu ada, Büyük Okyanus’un güneyinde, Fiji ile Güney Pasifik Okyanusu’ndaki Cook Adaları arasında yer alıyor. Yeni Zelanda ile ilişkili devlet statüsünde olsa da kendi kendini yöneten bağımsız bir ülke olan Niue’de yerleşik yaşamın aşağı yukarı 1000 yıl öncesine dayandığı düşünülüyor. Bu tropik cennette, kireçtaşı mağaracılığı deneyimi, vahşi spinner yunuslarının yanında yüzme aktiviteleri ve dünyanın en büyük yükseltilmiş mercan resiflerinden birini keşfetmek gibi birinci sınıf, tamamen doğal maceralara çıkabiliyorsunuz. Ayrıca, bu listede sayacağımız izole adaların arasında en erişilebilir olanı Niue çünkü Yeni Zelanda Hava Yolları’ndan Niue’nin Hanan Uluslararası Havaalanı’na haftalık uçuşlar düzenleniyor!
2. Bouvet Adası
Atlas Okyanusu’nun güneyinde, Ümit Burnu’nun yaklaşık 2 bin 400 kilometre güneybatısında bulunan Bouvet Adası, dünyanın her yere en uzak konumda bulunan adalarından biri. 1739 yılında Fransız deniz subayı Jean-Baptiste Charles Bouvet de Lozier tarafından keşfedilen ada, 1825’te İngiltere’nin, 1928’de ise şu anki sahibi de olan Norveç’in egemenliğine girmiş. Kürklü fokları ve penguenleriyle bugün doğa rezervi olarak kabul edilen Bouvet Adası, aynı zamanda meşhur 2004 yapımlı Alien vs. Predator filminin çekildiği yer! Bouvet Adası’na belirli yolcu gemileri tarafından ulaşılabiliyor ancak Bouvet Adası’na varışın ne kadar süreceği belirsiz olabileceğinden sadece gidiş süresi için bile iki günü gözden çıkarmanız gerekiyor…
3. Tristan da Cunha
Tristan da Cunha, 264 kişilik nüfusuyla yerleşim olmasına rağmen dünya üzerinde karaya en uzak kalan ada oluşuyla öne çıkıyor. Güney Afrika’ya 2 bin 800 kilometre, Güney Amerika’ya 3 bin 200 kilometre uzaklıkta yer alan bu ada, İngiltere’ye bağlı ve adanın kullanılan kısmı yalnızca 98 kilometre kareden oluşuyor. Dünyanın en ücra adası olarak anılan Tristan da Cunha’yı ziyaret etmek için senede sadece 10 kere düzenlenen gemi seferlerinden birini yakalamanız ve 6 gün boyunca yolda olmayı kabul etmeniz gerekiyor!
4. Ayı Adası
Norveç’in Svalbard takımadalarının bir parçası olan Ayı Adası’nın orijinal adı Bjørnøya. Svalbard takımadalarının en büyük adası olan Spitsbergen’in tam ortasında yer alan adanın arazisi engebeli, etrafı da dikey uçurumlarla ve deniz mağaralarıyla çevrili. Adada hiç insan yok ama Ayı Adası, çok çeşitli deniz kuşu kolonilerine ev sahipliği yapıyor. Ayrıca nadiren de olsa kutup ayılarının ziyaret noktası olabiliyor! Çoğu izole ve ıssız ada gibi Ayı Ada’sına gitmek de çok kolay değil. Ama zamanında bir kargo gemisine otostop çekip Ayı Adası’nın buzlu sularında sörf yaparak iki ay geçiren üç kardeş kadar cesaretliyseniz siz de burayı ziyaret edebilirsiniz elbette!
5. Kuzey Sentinel Adası
Bengal Körfezi’ndeki Hindistan’a bağlı Andaman Adaları’ndan biri olan Kuzey Sentinel Adası, ziyaret edip de selfieler çekebileceğiniz bir yer değil… Dünyada temas kurulmayan topluluklardan biri olarak kabul edilen ve burada yaşayan Sentinelese kabilesi 60 bin yıldır dünyadan bihaber yaşıyor. İnterneti geçin, bizim her gün kullanmaya alışık olduğumuz hiçbir şeyin var olmadığı bir yer gibi düşünebilirsiniz bu adayı. Ayrıca bir avuç talihsiz gezginin keşfettiği üzere adaya dışarıdan ziyaretçi de kabul edilmiyor. Dünyada ziyaret edilmesi en zor yer olarak adlandırılan adanın böyle anılmasının sebebi oraya varışın zorlu olmasından kaynaklanmıyor. Kuzey Sentinel Adası’nda yaşayan Sentinelese kabilesi, adaya gelen ziyaretçileri mızrak ve oklarla karşılıyor, hatta helikopterle gözlem yapana araştırmacılara da ok ve taş fırlatıyorlar!
6. Ittoqqortoormiit
Ittoqqortoormiit teknik olarak bir ada değil, ama dünyanın en büyük adası Grönland’de yer alan bir kasaba. Ittoqqortoormiit, Grönland’deki en izole kasaba olarak anılıyor ve yılın dokuz ayı boyunca buz ve karla kaplı kalıyor. Yalnızca 450 kişilik nüfusa sahip olsa da neredeyse Büyük Britanya kadar büyük olan bu kasaba, rengarenk ahşap evlerle çevrili ve inanılmaz bir manzaraya sahip! İzlanda ve Batı Grönland’den her hafta iki uçuş düzenlenen kasabaya, gemi yolculuğu yaparak da ulaşabiliyorsunuz.
7. Hans Adası
Hiçbir doğal kaynağı olmamasına ve aslında sadece çorak bir kaya parçasından oluşmasına rağmen Kanada ve Danimarka, Ellesmere Adası ve Kuzey Grönland adası arasında yer alan bu adacığı kendilerinin ilan etmek için senelerdir uğraşıyor. Adanın adı, 19. Yüzyılda İngiliz ve Amerikan keşif gezilerine katılmış Grönlandlı bir avcı ve kâşif olan Hans Hendrik’ten geliyor. Adaya ulaşım mümkün ama zor. Ayrıca adada kelimenin tam hiçbir şey olmadığını göz önünde bulundurursanız, oraya gitmenin bir manası da yok gibi duruyor…
8. Sokotra Adası
Dünyadaki en tuhaf yerlerden biri olarak tanımlanan Sokotra Adası, 800 nadir flora ve fauna türüne ev sahipliği yapıyor ve bu türlerin birçoğu yaklaşık 20 milyon öncesine ait özel türler. Hint Okyanusu’nda, Yemen’de bulunan bu ada, UNESCO Dünya Miras Listesi’nde bulunmasına rağmen, çok turist çeken bir yer değil. Hadibu ve Qalansiyah gibi yemen’in ana şehirlerinde ikamet eden 50 bin kişiye de ev sahipliği yapan adaya Yemenia ve Feliz Havayolları aracılığıyla ulaşılabiliyor. Ayrıca Sokotra Adası’na gemiyle ulaşmak da mümkün, ancak ada yılda iki kez muson yağmurları aldığı ve açık deniz korsanlığından muzdarip olduğu için, ziyaret etmek isteyenlerin hava yolunu tercih etmesi daha akıl karı!
9. Longyearbyen
Dünyanın en kuzeyindeki yerleşim birimi olan Longyearbyen, Arktik Okyanusu’nda, Norveç’e bağlı takımadalarından biri. Tamamen vizesiz bölgelerden biri olan 2 bin 368 kişilik nüfusa sahip Longyearbyen’de kış mevsimi oldukça zorlu geçiyor çünkü ortalama sıcaklık -11 derece ve altında oluyor. Adanın en üstünde bulunan permafrost tabakası yaz aylarında eridiği için, batmayı ve kaymayı önlemek amaçlı buradaki tüm evler sütunlar üzerine inşa edilmiş. Ren geyikleri, kutup ayıları, morslar, tilkiler ve balinaları izlemek için en eşsiz yerlerden biri olan Longyearbyen’de birkaç bütçe dostu konaklama yeri bulunuyor ve adaya Oslo, Tromso ve Norveç’ten direkt uçuşlar düzenleniyor.