B­i­l­i­m­ ­B­u­n­u­ ­A­ç­ı­k­l­a­s­ı­n­ ­D­e­d­i­k­,­ ­A­ç­ı­k­l­a­d­ı­l­a­r­:­ ­T­a­n­r­ı­ ­B­i­l­i­m­s­e­l­ ­O­l­a­r­a­k­ ­K­e­ş­f­e­d­i­l­d­i­ ­m­i­?­

B­i­l­i­m­ ­B­u­n­u­ ­A­ç­ı­k­l­a­s­ı­n­ ­D­e­d­i­k­,­ ­A­ç­ı­k­l­a­d­ı­l­a­r­:­ ­T­a­n­r­ı­ ­B­i­l­i­m­s­e­l­ ­O­l­a­r­a­k­ ­K­e­ş­f­e­d­i­l­d­i­ ­m­i­?­

İnanç sistemleri her ne kadar tüm dünya genelinde kabul ve saygı görse de doğanın kesinliğini simgeleyen bilim tarafından onaylanması her daim tartışılan bir konudur. İnanç verilerinin bilim süzgecinden geçiyor olması inanç bilgisinin doğruluğunu kanıtlar mı bilemeyiz fakat kimi bilim insanları bir 'yaratıcı' fikri üzerine kafa yoruyor ve ilginç varsayımlar ortaya çıkıyor.

Bilim süzgecinden geçerek Yaratıcı'nın varlığının kanıtlanması Stephen Hawking'e göre "gelmiş geçmiş en büyük bilimsel keşif" olurdu.

Bilim süzgecinden geçerek Yaratıcı'nın varlığının kanıtlanması Stephen Hawking'e göre "gelmiş geçmiş en büyük bilimsel keşif" olurdu.

Einstein bunun zıttını düşünüyordu. Yaratıcı bilimin ışığında aranmamalıydı, aransa da sonucu pek mümkün değildi.

İnsanlığın gelişim süreci ve dünya dinamiklerindeki arayış bir yana, Yaratıcı fikri yoğun olarak 'yaşamın kaynağı' aranırken zihinleri kurcalar.

İnsanlığın gelişim süreci ve dünya dinamiklerindeki arayış bir yana, Yaratıcı fikri yoğun olarak 'yaşamın kaynağı' aranırken zihinleri kurcalar.

Moleküler biyoloji üzerine çalışan bir kısım bilim insanları DNA yapısındaki karmaşık kodları da içine alan evrensel düzeyde bir 'Büyük Tasarım' fikri üzerine eğilmeye başladılar.

Bazı bilim insanları da yürüttükleri çalışmalarda bu tasarımın Yaratıcı'nın ürünü olduğuna dair sonuçlara ulaştılar.

Bazı bilim insanları da yürüttükleri çalışmalarda bu tasarımın Yaratıcı'nın ürünü olduğuna dair sonuçlara ulaştılar.

Buradaki 'bazı' ifadesi belirsizliğe işaret etmiyor aslında. Bu fikirler kağıda dökülmese de bilimsel düşünce yapısını ve Yaratıcı fikrini aynı biçimde benimsemiş bilim insanları azınlıkta değil. Deney ve gözlemin kaynak olduğu bilimsel düşünceyle inanç sistemi nasıl bağdaşır? sorusu da bu bilim insanlarına yöneltilen en önemli sorulardan ve bu bilim insanları bilimsel veriler ışığında kendi hipotezlerini geliştirdiler.

Fikirler yumağını eşelemeye 'baştan' başlayalım.

Fikirler yumağını eşelemeye 'baştan' başlayalım.

Geçmişte evrenin bir başlangıcı olmadığı fikri yaygınlığa sahipti ve evrenimizin adeta ham maddelerinden olan kütle, uzay ve enerjinin geçmişi olmadığı düşünülüyordu. Fakat kendi adını taşıyan ve bizlere evrenin gizemli kapılarını açan uzay teleskobu da bulunan Edwin Hubble'ın keşfi bu varsayımı kökünden zedeleyecekti.

Hubble'ın keşfi bizlere evrenin sürekli genişlediğini ve değiştiğini gösterdi.

Hubble'ın keşfi bizlere evrenin sürekli genişlediğini ve değiştiğini gösterdi.

Tersinden alalım, genişleme yahut büyümeden söz ediyorsak burada genişlemenin maddesel yönde bir sıfır noktası, başlangıcı da olmalıydı. Sonraları en büyük gaflarından biri olarak nitelese de, Einstein bile bu fikri pek ciddiye almamıştı. Farkında olmadan bu sürece isim babası olan astronom Frederick Hoyle bu başlangıç fikrine biraz da dalga geçerek 'büyük patlama' demişti. Yanılacaklardı, yanıldılar da.

Mutlu son geldiğinde, 1992'de evrenin bir başlangıcı olduğu COBE deneyleriyle kanıtlandı!

Mutlu son geldiğinde, 1992'de evrenin bir başlangıcı olduğu COBE deneyleriyle kanıtlandı!

Başlangıcın varlığını kabul etmek bir yanıt verirken bir de soruyu beraberinde getiriyordu: Kim ya da ne bu başlangıca sebep oldu? Öyle ki insan eliyle laboratuvar ortamında gerçekleşecek bir patlama hayatın başlangıcı olabilir miydi? Sorunun yanıtı şimdilik hayır.

Bu başlangıç sorununun ardından kimi bilim insanları evrenin hiçlikten ve öznesiz bir biçimde oluştuğu fikrine yoğunlaştı.

Bu başlangıç sorununun ardından kimi bilim insanları evrenin hiçlikten ve öznesiz bir biçimde oluştuğu fikrine yoğunlaştı.

Hiçlikten geliş fikrine açıklama getiren ve kimi agnostik bilim insanlarının da dahil olduğu bilimsel topluluk bu başlangıcın direkt olarak Tanrı adıyla gerçekleştiğine işaret etmeseler de bir 'Yaratıcı' idealini ortaya koydular.

Yaratıcı fikri evrendeki soluk mavi nokta olan evimizin mevcut verilerle yaşama elverişli tek nokta olmasıyla da destekleniyor.

Yaratıcı fikri evrendeki soluk mavi nokta olan evimizin mevcut verilerle yaşama elverişli tek nokta olmasıyla da destekleniyor.

Yer çekimi, atmosfer ve diğer tüm dinamikleriyle yaşadığımız yer adeta bize özel. Dünya ortamının yaşama elverişliliği üzerine Stephen Hawking'in söyledikleri düşündürücü: 'Eğer büyük patlamanın genişleme oranı parçacık seviyesinde bile bir birim daha küçük olsaydı evren mevcut boyutuna ulaşamadan yeniden parçalanırdı.' Tersinden bakarsak, bir birim daha büyük olsaydı yaşamdan yine bahsedemeyecektik.

Yaşamdan bahsetmek için Güneş sistemi ve Dünya'nın da tam olarak şu an bulunduğu gibi olması gerek. Yer değişimlerinden haberdarız, sadece konumlanmadan bahsediyoruz.

Yaşamdan bahsetmek için Güneş sistemi ve Dünya'nın da tam olarak şu an bulunduğu gibi olması gerek. Yer değişimlerinden haberdarız, sadece konumlanmadan bahsediyoruz.

Güneş sistemi ve etkileri yaşam kaynağımızın direkt muhatabı esasen. Şöyle ki, atmosfer yoksa oksijen yok, oksijen yoksa su zaten yok. Su yoksa yağmur yok, doğayı kendi akışında besleyebilecek tek gıdası yok. Oksijen zaten olmadığı için insanı denklemden en başında çıkarmıştık.

Sayısız ihtimalin şans eseri oluşturduğu evren fikri hala yerini korusa da Yaratılışçı düşüncenin farklı hipotezleri de var.

DNA, yapısı gereği öyle karmaşık bir içeriğe sahiptir ki bu karmaşanın bir detaylar silsilesi olduğu ve bu detayların bir zeka ve yaratıcılık ürünü olduğu düşüncesi ortaya atıldı. DNA'nın ardındaki kod benzeri yapı adeta bir yazılım gibi işleyişiyle hepimizin birer mucize olduğunu kanıtlıyor.

Yaratıcı'nın evrendeki parmak izleri bilim dünyasında bir ortak görüşle kabul edildi diyemesek de her yönüyle soru işaretleri doğurduğu bir gerçek.

Yaratıcı'nın evrendeki parmak izleri bilim dünyasında bir ortak görüşle kabul edildi diyemesek de her yönüyle soru işaretleri doğurduğu bir gerçek.

Aslında ortak görüş de sorunların çözümü değil, yaratıcı varlık konusunda ortak bir görüşe ulaşmak 'Yaratıcı nerede?' ya da 'Yaratıcı şu an ne yapmakta?' sorularını da beraberinde getirecektir. Şimdilik olağan görünmüyor fakat yaratıcının varlığı konusunda bir antlaşma gerçekleşse dahi bilimde sorular asla tükenmeyecek, bilimsel düşünce gelişimin kaynağı olarak bizlerin karanlığına ışık tutmaya devam edecek.

Popular Articles

Latest Articles