1955'te çalışmaya başlayan, Fransa'nın en eski nükleer tesislerinden olan Markul'deki patlama nükleer atıkların eritildiği fırında meydana geldi.
Devre dışı kalan nükleer silahlardan elde edilen plutonyumun yakıta dönüştürüldüğü fırındaki patlamanın ardından tesis dışında nükleer sızıntı olmadığı açıklandı.
Tesisin çevresi kontrol altına alınırken kaza, yeni bir Fukuşima Dayiçi korkusuna yol açtı.
Yetkililer olayın nükleer değil endüstriyel bir kaza olduğunu söyledi.
Reaktör bulunmayan atık işleme tesisinin bir süre önce kapsamlı bir yenilemeden geçirilmişti.
Dünyada en fazla nükleer santrale sahip ikinci ülke Fransa'da 58 nükleer reaktör bulunuyor.
Enerji ihtiyacının yüzde 80'ini bu santrallerden sağlayan ülkede nükleer endüstri büyük bir güce sahip.
Santraller, iç tüketimi karşılamakla kalmıyor, ihracatla da ülkeye gelir getiriyor.
Fransa'da işlenen nükleer atıklar, depolanmak üzere diğer ülkelere gönderiliyor.
Japonya'daki felâket üzerine Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Fransız reaktörlerinin dünyanın en güvenli tesisleri olduğunu belirterek nükleer enerjiden vazgeçmelerinin söz konusu olamayacağını söylemişti.
Fukuşima Dayiçi felâketinin ardından 1 Haziran'dan itibaren Avrupa Birliği'ndeki tüm nükleer santraller ortak bir girişimle dayanıklılık testinden geçirilmeye başlanmıştı.