Y­Ö­K­ ­A­c­i­l­ ­T­o­p­l­a­n­d­ı­,­ ­1­1­0­0­ ­A­k­a­d­e­m­i­s­y­e­n­ ­H­a­k­k­ı­n­d­a­ ­­G­e­r­e­ğ­i­ ­Y­a­p­ı­l­a­c­a­k­­

Y­Ö­K­ ­A­c­i­l­ ­T­o­p­l­a­n­d­ı­,­ ­1­1­0­0­ ­A­k­a­d­e­m­i­s­y­e­n­ ­H­a­k­k­ı­n­d­a­ ­­G­e­r­e­ğ­i­ ­Y­a­p­ı­l­a­c­a­k­­

Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Güneydoğu'da süren çatışma ve yaşanan sokağa çıkma yasaklarıyla ilgili çağrıda bulunan 1100 akademisyene karşı harekete geçti.

AA muhabirinin, YÖK yetkililerinden aldığı bilgiye göre, Yükseköğretim Genel Kurulu bir grup akademisyenin dün yaptıkları bildiriyi görüşmek üzere acilen toplandı. Toplantının ardından şu açıklama yapıldı:

'Bir grup akademisyen tarafından yayımlanan devletimizin, Güneydoğu'da sürmekte olan teröre karşı mücadelesini 'katliam ve kıyım' olarak niteleyen bildiri, tüm akademi camiasını zan altında bırakmaktadır.Teröre destek veren kişinin mesleği ve statüsü hiçbir demokratik ülkede kişiye imtiyaz sağlamaz, teröre destekçiliği hiçbir şekilde hafife alınamaz. Teröre destek veren bu bildiri, akademik özgürlük ile bağdaştırılamaz. Vatandaşlarımızın güvenliğini sağlamak devletin en temel görevidir. Bu bildiri ile ilgili olarak hukuk çerçevesinde gereği yapılacaktır. Rektörlerimiz ve Üniversitelerarası Kurul ile bu konuyu görüşmek üzere toplanacağız.'

'Barış için akademisyenler' adlı oluşumun çağrısına 1100 akademisyenden destek gelmişti

'Barış için akademisyenler' adlı oluşumun çağrısına 1100 akademisyenden destek gelmişti

‘Barış için akademisyenler‘ oluşumu dün eş zamanlı olarak, İstanbul’da Taksim Gönen Otel’de ve Ankara’da Mülkiyeliler Birliği’ndeki çağrılarıyla ilgili basın açıklaması yapmıştı.

Okunan metinde şu ifadelere yer verilmişti;

Bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak bu suça ortak olmayacağız!

Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını Sur’da, Silvan’da, Nusaybin’de, Cizre’de, Silopi’de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir.

Bu kasıtlı ve planlı kıyım Türkiye’nin kendi hukukunun ve  Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası antlaşmaların, uluslararası teamül hukukunun ve uluslararası hukukun emredici kurallarının da ağır bir ihlali niteliğindedir.

Devletin başta Kürt halkı olmak üzere tüm bölge halklarına karşı gerçekleştirdiği katliam ve uyguladığı bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçmesini, sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını, gerçekleşen insan hakları ihlallerinin sorumlularının tespit edilerek cezalandırılmasını, yasağın uygulandığı yerde yaşayan vatandaşların uğradığı maddi ve manevi zararların tespit edilerek tazmin edilmesini, bu amaçla ulusal ve uluslararası bağımsız gözlemcilerin yıkım bölgelerinde giriş, gözlem ve raporlama yapmasına izin verilmesini talep ediyoruz.

Müzakere koşullarının hazırlanmasını ve kalıcı bir barış için çözüm yollarının kurulmasını, hükümetin Kürt siyasi iradesinin taleplerini içeren bir yol haritasını oluşturmasını talep ediyoruz. Müzakere görüşmelerinde toplumun geniş kesimlerinden bağımsız gözlemcilerin bulunmasını talep ediyor ve bu gözlemciler arasında gönüllü olarak yer almak istediğimizi beyan ediyoruz. Siyasi iktidarın muhalefeti bastırmaya yönelik tüm yaptırımlarına karşı çıkıyoruz.

Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini talep ediyor, bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak sessiz kalıp bu katliamın suç ortağı olmayacağımızı beyan ediyor, bu talebimiz yerine gelene kadar siyasi partiler, meclis ve uluslararası kamuoyu nezdinde temaslarımızı durmaksızın sürdüreceğimizi taahhüt ediyoruz.

Popular Articles

Latest Articles