Bir eleştiri rüzgarı estiği anda, hemen savunma kalkanlarını yükseltiyorsun. Eleştiriye maruz kaldığın anda, sanki bir savaş meydanında saldırıya uğramışçasına hemen savunma mekanizmalarını devreye sokuyorsun. Kendi kusurlarının farkında olman, bu durumu bir nebze daha karmaşık hale getiriyor. Çünkü bu kusurlarını kabul ediyor, hatta belki de onlarla barışık yaşıyorsun. Ancak iş, bir başkasının bu kusurları dillendirmesine gelince, işte o zaman tahammül sınırların zorlanıyor. Eleştiri, senin için bir savaş ilanı gibi. Eleştiri oklarına maruz kaldığında, hemen siperlere giriyorsun. Bu durum, senin için bir nevi hayatta kalma mücadelesi gibi. Kendi hatalarını kabul etmek bir yana, bir başkasının bu hataları dile getirmesi seni rahatsız ediyor. Eleştiriye tahammülün yok. Eleştiri, senin için bir tehdit unsuru. Eleştiriye karşı bu denli hassas olman, belki de kendini koruma içgüdüsünden kaynaklanıyor. Ancak bu durum, eleştiriye karşı savunmasız kalmış gibi hissetmeni de beraberinde getiriyor. Eleştiriye karşı bu denli hassas olmanın bedeli de ağır oluyor. Eleştiri oklarını atan kişi, senin bu savunma mekanizmanın karşısında kalıyor. Allah o kişiyi senin gazabından korusun!