Osmanlı döneminde edebiyatımızın iki dayanağından biri olan Divan Edebiyatı, tarih boyunca hatırlanacak şairlere ve şiirlere sahip. Bunlardan birisi de hem hayatı hem de yazdığı rivayet edilen şiir ile Sümbülzade Vehbi Efendi.
Kaynak: 1, 2, 3, 4
Maraş'ta doğan Sümbülzade Vehbi Efendi'nin asıl adı Mehmed'dir.
Öğrenimini bitirdikten sonra İstanbul'a giden Sümbülzade, sınavları geçerek kadı olur.
Rumeli'nin farklı noktalarında yıllarca kadılık yaptıktan sonra 1775 yılında İran'a elçi olarak gönderilir.
Bu görevdeki tutumu onu canından etmek üzereydi. Padişah, devletin çıkarını gözetmediği için idam fermanı verdi.
Fakat yaptığı kıvrak bir hareket ile canını kurtardı. "Tannane" adlı kasidesini I. Abdülhamid'e sunarak kendisini bağışlatmayı başardı.
Bağışlanan Sümbülzade, kadılık görevine geri döndü. Rodos ve Eski Zağra'ya gönderildi.
1791'de İstanbul'a dönüp yazdığı Divan'ı, 3. Selim için yeniden düzenledi. Padişaha yaranmakta üstüne yoktu.
Ancak biz onu kadılığı ya da elçiliği ile değil, padişaha sunduğu şiir ile tanıyoruz.
Rivayete göre, dönemin padişahı ondan bir şiir yazmasını ister ve der ki; "Bu şiirin ilk mısrasında seni öldürmek, ikinci mısrasında ise ödüllendirmek isteyeyim."
Azm-ü hamam edelim, sürtüştürem ben sana / Kese ile sabunu, rahat etsin cism-ü can
Eğil eğil sokayım, iki tutam az mıdır? / Lale ile sümbülü kahkülüne nevcivan..