İ­n­s­a­n­l­ı­k­ ­O­l­a­r­a­k­ ­M­a­a­l­e­s­e­f­ ­U­n­u­t­t­u­ğ­u­m­u­z­ ­v­e­ ­B­e­d­e­l­i­n­i­ ­M­u­t­s­u­z­l­u­k­l­a­ ­Ö­d­e­d­i­ğ­i­m­i­z­ ­1­3­ ­H­a­y­a­t­ ­S­ı­r­r­ı­

İ­n­s­a­n­l­ı­k­ ­O­l­a­r­a­k­ ­M­a­a­l­e­s­e­f­ ­U­n­u­t­t­u­ğ­u­m­u­z­ ­v­e­ ­B­e­d­e­l­i­n­i­ ­M­u­t­s­u­z­l­u­k­l­a­ ­Ö­d­e­d­i­ğ­i­m­i­z­ ­1­3­ ­H­a­y­a­t­ ­S­ı­r­r­ı­

Hayat, hayallerin gerçekleşmesini beklerken geçen süredir.

Ve biz insanoğlu, maalesef bu kısacık olan hayat serüvenini, kaygı ve endişe gibi yersiz duygular yüzünden ya da hayatımızı iyiye götürmesine rağmen unuttuğumuz şeyler nedeniyle umarsızca yaşıyoruz. Boşa harcıyoruz.

İşte bu unutulanlar ve derhal hatırlanması gereken duygu, his ve sırlardan 13 tanesi...

Kaynak: http://themindunleashed.org/2015/03/t...

1. Doğal dünyadaki yerimizi unuttuk.

Sömürülen ve perişan olan, bencillik ve tüketim deliliği tarafından yönlendirilen bizler, açgözlülüğümüzü yatıştırmak için doğayı kendi kontrolümüz altına almaya çalıştık. Gün geçtikçe de, yaşamın doğal döngüsünden kendimizi uzaklaştırmaya çalışıyoruz. Evrenin doğal ritmini ve döngülerini anlamak için onu dinlemeyi, kendine özgü işaret dilini anlamayı nasıl da unuttuk. Kısacası doğanın yolunu izlemeyi ve onunla denge içinde yaşamayı unuttuk.

2. Hayat ve evren ile birbirimize sıkı sıkıya bağlı olduğumuzu unuttuk.

Doğadan kendimizi soyutlamaya çalışırken, evrenle ve onun döngüleri ile çok derinden bir bağımız olduğunu unuttuk. Çağımızda bile atalarımızdan kalma yöntemleri tercih eden, medeniyetin kucağındaki bazı kabileler, sevgi ve saygı ile hala bağlantıyı koruyorlar. Fakat insanlığın birçoğu maalesef bu bağı kopardı ve bu da bizi dengesizliğe ve felakete götürdü. 

Esasında her şeyin hassas ve ince bir şekilde iç içe geçerek adeta bir dans yarattığı bilincini kaybettik.

3. Atalarımızın bilgeliğini unuttuk.

Bilimsel bilgiyi, zihnimizin rasyonelliği ile elde etmeye çalışırken esas gerçeğin kalbimizi açmak ile olacağını unuttuk. Bilginin asıl kaynağını, gönüllerden akan hisleri unuttuk. Evren ile uyum içinde yaşamış atalarımızın bilgelikleri ve halk hikâyelerini unuttuk ve onların yerine falcılara inanmayı tercih ettik.

4. Kendi yolumuzu ve hayallerimizi unuttuk.

Nefsimizin ve benliğimizi kendi yolumuzdan uzaklaştırarak, bir yaşam hayal etmeyi unuttuk. Daha da önemlisi hayalperestler olarak, o rüyada nasıl uyanık kalacağımızı ve gerçek doğayı nasıl doğru göreceğimizi unuttuk. Hayal etmek için içimizde büyük bir güç olduğunu ve niyet etmenin kuvveti ile bu hayalleri gerçeğe dönüştürebileceğimizi unuttuk.

5. Geçmişten ders çıkarmayı unuttuk.

Tarihin bize öğrettiği bir şey varsa o da, geçmişten çıkarmamız gereken dersleri nasıl da çabuk unuttuğumuzdur. Zaman geçtikçe yaptığımız hataları tekrar yapmaya devam ettik, kendi kendimize zarar verecek bir açgözlülük ile aynı kalıplara sıkışmaya devam ettik. İnsanlığın geçmişte yaptığı hatalar için kendimizi suçlayamayız ancak geçmişte yapılan bu hataları kendimize hatırlatmak, gereken dersi almak konusunda sorumluyuz. Aksi takdirde bu durumun yaratacağı olumsuzluklardan dolayı şikayet etme hakkına sahip olamayız.

6. Var oluş amacımızı sorgulamayı unuttuk.

Bu kadar çok konuşmanın, gürültünün ve eğlencenin yarattığı yoğun gerçeklik içerisinde, gerçekte ne için var olduğumuzu ve dünyaya ne yapmak için geldiğimizi unuttuk. Kısacası gerçekten hayatta neyi amaç ettiğimizi unuttuk. Uydurulan yapay bir gerçekliğin etkisi altındayız. Aslında kendi doğrularımızın/özgünlüğümüzün ve içimizdeki bir kıvılcımın (ateş, güç) bizi esas mutluluğa ve kendi gerçeğimize götüreceğini unuttuk. Fiziksel formda somutlaşmış ruhsal varlıklar olduğumuzu ve aslında buna uygun bir evrende yer aldığımızı unuttuk.

7. Her şeyin özünün sevgi olduğunu unuttuk.

Belki de bilgelerin en büyük gizeminin, bizim görmezden geldiğimiz bu gerçeği anlamış ve kabul etmiş olmaları olabileceğini unuttuk. Aslında bu gerçek, hepimizin içinde bir yerlerde saklı. Biz aslında bunun içimizde bir yerlerde var olduğunu biliyoruz ancak ona dokunamıyoruz/bağlantı kuramıyoruz. Nihayetinde her şeyin enerji ve hislerden olduğunu biliyoruz ama bu enerji ve varoluşun esas kaynağının sevgi olduğunu unutuyoruz.

8. Affetme duygusunun verdiği hazzı unuttuk.

Tamamen bireysel olduğumuza, herkesin ve her şeyin birbirinden kopuk ve ayrı olduğuna inanıyoruz ve bu yüzden de yapılan hataları affedebilmeyi unutuyoruz. Hepsinden önemlisi de affetmenin verdiği yoğun hazzı unuttuk çoğumuz.

Affetmek en derin anlamda bize, biz olduğumuzu hatırlatan bir eylemdir ve biz herkesle, her şeyle bir bütünüz ve bu bütünün içinde suçlu veya fail yok. Burada bir bütün olarak varız ve hayat dediğimiz bu dinamiğin içerisinde birlikte hareket etmeliyiz.

9. Özgür bireyler olduğumuzu unuttuk.

Kendinize her gün tek bir şey hatırlatın: Sen özgür olmak için yaratıldın! 

Özgürlüğün sadece bir kavram olduğu gerçeği içinde doğup büyüyoruz. Korkulara, yanılgılara, sahte ideolojilere, maddi kazanımlara, üzerimizde baskı kurmak için koyulan kural ve yasalara prangalar ile bağlıyız. Değişime açık, bunu yapabilecek özgür bireyler olduğumuzu çoğu zaman unutuyoruz. Korku veya suçluluk hissetmeden, kim olmak istediğimiz konusunda sonsuz bir şekilde özgürüz, unutmayın!

10. Gerçek gücümüzü unuttuk.

Hayatın içindeki bir takım endişeler ve korkular ile yaşarken, ne kadar güçlü olduğumuzu/olabileceğimizi unuttuk. İrademizin ve niyetimizin bazı gerçekleri değiştirebilecek kadar güçlü olduğunu unuttuk. 

Hiçbir şeyi sorgulamadan, uyurgezer ya da trans edilmiş gibi belli kalıpları takip ediyoruz ve bu dar zihniyetin içinde sıkışıp kaldığımızı, bu zincirlerden yine zihin gücümüzle çıkabileceğimizi unuttuk.

11. Hayatı basit bir hale sokmayı unuttuk.

İnsan hayatı gittikçe karışık ve komplike bir hal alıyor. Maalesef birçoğumuz, fazla çaba göstermeden daha fazlasını elde edebilmenin çekiciliğine kapıldık. Basit olmayı ve sadeliğin anlamını unuttuk. 

Hayat gerçekten çok basit. Sadelik, hayattaki gerçek amacımı ve gerçekleri görmemizi engelleyen tüm gereksiz şeylerden ve düşüncelerden sıyrılmamızı sağlar. Unutmayın!

12. Güvenmeyi, inanmayı ve merak etmeyi unuttuk.

Hayattan haz almayı unuttuk. Hayatın mucizelerine karşı merakımızı/hayret etme yetimizi kaybettik. Yaşamın bize getirdiklerine ne olursa olsun şükran duymayı unuttuk. Şüpheciliğimiz ve insan ilişkilerine karşı küçümsediğimiz alaycı tutum, kendimize güvenmeyi ve yaşamanın sihrine inanma isteğimizi öldürdü. 

Belki de en üzücüsü, güven duymayı unuttuk ve  bu da bizim ruhumuzu güçsüzleştiriyor, zayıflaştırıyor ve gittikçe içinden çıkılmaz bir buhrana sürüklüyor.

13. Son olarak ve belki de en önemlisi, bir başka hayatımızın daha olmayacağını unuttuk.

Ne kadar klasik olursa olsun, aklımızdan çıkmaması gereken cümlelerinden biridir: Bu dünyaya bir kere daha gelmeyeceksin. Bu yüzden hayatının ve kendinin kıymetini bil. Neye üzüleceğini neye sevineceğini bile, insan bazı durumlarda kendi seçer, mesela biri için üzülüyorsan onun için gerçekten değer mi, diye düşün? Ve unutma, hayatını anlamlı kılacak olan yine sensin ve zaman akıp giderken karşına gelen fırsatları gör, cesur ol ve tadını çıkarmaya bak, acısıyla, derdiyle, mutluluğu ile bu hayat senin!

Unuttuğumuz bu şeyleri tekrar hatırlamak şart, unutma!

Unutma!

Popular Articles

Latest Articles