­K­ü­ç­ü­k­ ­P­r­e­n­s­­ ­K­i­t­a­b­ı­n­d­a­ ­Y­e­r­ ­A­l­m­a­y­a­n­ ­B­a­ş­k­a­ ­8­ ­G­e­z­e­g­e­n­i­n­ ­H­i­k­a­y­e­s­i­

­K­ü­ç­ü­k­ ­P­r­e­n­s­­ ­K­i­t­a­b­ı­n­d­a­ ­Y­e­r­ ­A­l­m­a­y­a­n­ ­B­a­ş­k­a­ ­8­ ­G­e­z­e­g­e­n­i­n­ ­H­i­k­a­y­e­s­i­

Küçük Prens'in uğramadığı ama orada olduğunu bildiğimiz....

1. "Her şeyin en iyisini, en doğrusunu ben bilirim" diyen adamın gezegeni

1. "Her şeyin en iyisini, en doğrusunu ben bilirim" diyen adamın gezegeni

Küçücük gezegenin tam ortasında, hep güneş alan yerini kovalayarak etrafına bağıran, 'siz kimsiniz be!' diyen biri vardı. Dışarıdan bakıldığında gayet düzgün giyimli, aklı başında biri gibi görünen bu kişi aslında her şeyi en iyi, en doğru bilen kişiydi. Çiçek nasıl yetiştirilir o bilirdi, koyunlar ne yer o bilirdi, koyunları bağlamamanın sakıncalı olduğunu ve nasıl bağlanmaları gerektiğini en iyi o bilirdi. Gezegeninde ne koyun, ne çiçek, ne ağaç, ne gölge vardı, her yer dümdüz, her yer betonla kaplanmıştı. Çünkü toprağın kirlilik olduğunu, yabanıl otların yetişmesine sebep olduğunu en iyi o bilirdi. Oysa beton öyle miydi? Beton kiri, pisliği örterdi, bir yıkardın tertemiz olurdu. Her şeyin en iyisini, doğrusunu bilen adamın gezegeni, küçük, çirkin be betondu ama ona göre en iyisi oydu, çünkü bu kararı o vermişti.

2. Tek bir doğru olduğuna inanan adamın gezegeni

2. Tek bir doğru olduğuna inanan adamın gezegeni

Her şeyi en iyi ben bilirim gezegeninden, güneş yönünde biraz gidince karşına çıkan gezegende 'tek bir doğru olduğuna inanan insan' kalıyordu. Ve bu tek doğru o insanın doğru kabul ettiği şeydi. Onun dışında ne kendi gezegeninde ne de diğer gezegenlerde başka bir doğrunun olması mümkün değildi. Tek bir doğru olduğu için bu adamın kafası rahattı, hiçbir şey düşünmek zorunda kalmıyor, hiçbir şeyi sorgulamıyor, sorulan sorulara hep aynı cevabı veriyordu... Hoş soru soracak kimse yoktu ama günün birinde birileri gelirse ne cevap vereceğini bugünden biliyordu. Çünkü doğru tekti ve onun bildiğiydi.

3. İnanan varsa yalan söylemenin bir sakıncası olmadığını düşünen adamın gezegeni

3. İnanan varsa yalan söylemenin bir sakıncası olmadığını düşünen adamın gezegeni

Karanlık bir gezegendi bu. Böylesine küçük bir gezegen nasıl oluyordu da böyle karanlık kalabiliyordu? Cevabı basitti çünkü Güneş ile arasında başka gezegenler vardı. Bu karanlık gezegende küçük boylu, kilolu, hafif kel, büyük ağızlı bir adam yaşıyordu. Bu adam bütün vaktini 'koyunları bağladım', 'çiçekleri suladım', 'yaban otlarını ayıkladım', 'gün batımını izledim', vs. diyerek geçiriyordu. Oysa küçük, karanlık gezegeninde kendinden başka ne bir insan, ne bir hayvan ne de bir bitki vardı. O halde neden bu yalanları söylüyordu? Çünkü bu insana göre 'eğer bir yalana inanan varsa, o yalanı söylemekte bir sakınca yoktu' ve kendisi bu söylediklerine yürekten inanıyordu. Her gün çiçeğini suluyor, koyununu besliyor, otları temizliyordu. Bu söylediklerine kendisi inandığı sürece hiçbir sorun yoktu.

4. Var olmanın sadece "güçle" mümkün olduğunu zanneden adamın gezegeni

4. Var olmanın sadece "güçle" mümkün olduğunu zanneden adamın gezegeni

Ha kırıldı ha kırılacak bir gezegen görürsen, sakın durma çünkü üstündeki bir kişiyi bile zor taşıyan, her işini kaba kuvvetle halleden adamın gezegeni o. Koyunu bağlayamadın mı? döveceksin, çiçek naz mı yapıyor? kıracaksın, yapraklarını keseceksin, Güneş erken mi gidiyor? su dökeceksin, yabancı otlar her gün baş mı kaldırıyor? Her gün ezeceksin. Ezmezsen, büyürler ve seni ezerler. Böyle diye diye ne kendi bir şeyden zevk alan, ne kimseye zevk veren, her işini vurup kırarak halletmeye alışmış adamın gezegeninin başına yıkılması sence ne kadar sürer?

5. Tek kişilik küçük gezegeninin en büyük gezegen olduğuna inanan adamın gezegeni

5. Tek kişilik küçük gezegeninin en büyük gezegen olduğuna inanan adamın gezegeni

Kaç gezegen var burada? Milyon? Milyar? Gözünün gördüğü 5-10 gezegene bakıp da kendi küçük gezegeninin bu gezegenlerin en büyüğü olduğuna inanan bir adam yaşardı buralarda. Gezegenini bu kadar büyük olması neden bu kadar önemliydi kimse bilmiyor. Zira önemli olan gezegeninin ne kadar büyük olduğu değil, o gezegende senin neler yapabildiğindi. O adam bunu hiç anlamadı, sürekli olarak etrafındaki gezegenleri inceledi, notlar aldı ve her defasında en büyük gezegenin kendi gezegeni olduğuna hükmetti. Oysa o bunları yaparken koyunu açlıktan öldü, gezegenini yabanıl otlar sardı, kaç gün batımı kaçtı... Evet, en büyük gezegen senin, en mutsuzu da.

6. Kendisine sürekli yeni düşmanlar yaratıp onlarla savaşan adamın gezegeni

6. Kendisine sürekli yeni düşmanlar yaratıp onlarla savaşan adamın gezegeni

Gezegenler arasında top tüfek sesleri gelirse kulağına ve üzerinde kara dumanlar olan bir gezegene denk gelirsen, o kendine düşman yaratıp bütün gün onlarla savaşan adamın gezegenidir. Diğer gezegenler ile hiçbir işi olmayan, kendisine kendi gezegeninden sürekli yeni düşmanlar bulup onlarla gezegeni için savaşan bir adamdır bu. Öfkeli, sürekli mutsuz, kapkara biridir bu adam. Bir gün otlarla savaşır, bir gün gülle, bir gün koyunla... Çünkü hepsi onun gezegenini ondan çalmaya çalışan düşmanlar, hainlerdir. Oysa o gezegeni ona koyunlar vermişti...

7. Kraldan daha büyük bir unvan arayan kralın gezegeni

7. Kraldan daha büyük bir unvan arayan kralın gezegeni

Mantıksız emirler vermeyen, kuşlara uçmasını, balıklara yüzmesini emreden kraldan başka, kraldan daha büyük bir unvan arayan, bulamadığı için her gününü üzgün geçiren bir kralın gezegeni de vardı. Bu kral tüm vaktini, enerjisini kraldan daha büyük yetkilere sahip, kraldan daha üstün bir unvan bulma yolunda harcardı. Gezegeninde krallık yapabileceği kimse yoktu ama olsundu, buradaki milyarlarca gezegende bir sürü kral olmalıydı. o halde o bütün kralların da kralı olabilmek için başka bir şey olmalıydı. Tüm yetkiler onda, tüm gezegenlere ayaklarının altında olmalıydı. Bu kral, kraldan başka bir şey olmalıydı, ama ne?

8. Bitki, hayvan, insan herkese eşit ve adaletli davrandığını iddia eden adamın gezegeni

8. Bitki, hayvan, insan herkese eşit ve adaletli davrandığını iddia eden adamın gezegeni

Gezegenler arasında en adaletli gezegen benimki! diye gerim gerim gerinen bir adam vardı, yine küçük bir gezegende yaşayan. Gezegenini üzerinde yer alan taşa toprağa bile adil davranırdı bu adam. Ya da öyle olduğunu düşünürdü. Çünkü bitkisi olsun hayvanı olsun, taşı, toprağı olsun herkese kendi yediğinden, kendi içtiğinden verirdi. Ona göre adalet, eşitlik, herkesin kendisinin yediğini, içtiğini, kendisinin yaptığını yapmasıydı. Mesela Koyun ot yemeliydi, ama çiçek de ot yemeliydi. Bitkinin güneşe ihtiyacı vardı, o sebeple koyun da bitki gibi saatlerce güneşin altında kalmalıydı. Adalet anlayışı buydu, bu adamın. Farklılıkları görmez, farklı ihtiyaçları anlamazdı. Herkes onun mutlu olduğu şeylerden mutlu olmalı, herkes onun yaptıklarını yapmalıydı. Eğer bunu istemiyorsa koyun ve istemiyorsa çiçek, taş ,toprak gitmeliydi bu gezegenden. Bu hakkı veriyor olması bile onun ne kadar adil olduğunun bir işareti değil miydi? Çiçek yürüyemez mi? o kadarını da o düşünsün artık canım.

Popular Articles

Latest Articles