İran, kültürüyle ve güzellikleriyle muazzam bir ülke olmasına rağmen, yönetim biçimiyle Müslüman ülkeler için son 40 yıldır adeta bir ibret tablosu ve kaygı sebebi...
Tam anlamıyla bir 'korku imparatorluğu' şeklinde yönetilen İran'da kadınlar için çok sıkı kurallar; eşcinseller için ise ölüm cezası var. Buna rağmen; direniş sürüyor!
Artık hepimizin bildiği gibi 1979 yılındaki İslam Devriminden itibaren İran'da hayat fazlasıyla değişti.
Şah'ın devrilmesi halk tarafından amaçlanırken, İslam Devrimi ile sonlanması pek çok kişinin istemediği bir şeydi. Ülkeye sıkı şeriat kuralları geldi.
Zina işleyenleri recm etmekten, dinden çıkanları öldürmeye kadar, insanlığa sığmayan pek çok eylem gerçekleştirilmeye başlandı.
'Ahlak polisi' lafı bizim ülkemizde 'herkesin işine burnunu sokan kişi' anlamına geliyor belki de; fakat İran'da gerçek anlamda 'Ahlak Polisleri' var ve sokaklarda gezinerek başı açık ya da fazla gösterişli giyinmiş kadınlara müdahale ediyorlar.
Elbette ki iktidarın bu tavrından, halk da cesaret alıyor. Asit saldırıları oldukça yaygın!
Tüm bu tehditlere, baskılara ve korkutmalara rağmen, İran kadınları dimdik duruşlarıyla direniyorlar!
2013 yılında Ahmedinejad'ın gidişiyle işlerin daha iyiye gideceği düşünülmüştü. Zira Ahmedinejad'ın seçimlere hile karıştırdığı defalarca söz konusu olmuştu ve bu sebeple Tahran'ın pek çok yerinde protestolar yapıldı. Bu protestolarda ölenler dahi oldu.
Fakat yine de İran'ın genel durumunda pek bir değişim olmadı. İran, son yıllarda Reyhaneh Jabbari'nin idamıyla gündeme geldi.
Reyhaneh, tecavüzcüsünü öldürmek suçundan idam cezası almıştı. Tüm dünyanın karşı çıkmasına, tüm tepkilere rağmen, 26 yaşındaki genç kadın asılarak öldürüldü.
Eşcinseller ise İran'da rutin bir şekilde öldürülmeye ve şehirlerde teşhir edilmeye devam ediliyor.
Eşcinseller ya cinsiyet geçişi ameliyatı olmaları konusunda zorlanıyorlar; ya da idam ediliyorlar.
Geçtiğimiz haftalarda Air France Hava Yolları'nın eşcinsel kabin memurları, İran'a düzenlenecek seferlerde çalışmak istemediklerini belirttiler ve bu yönde düzenlemelerin yapılması için yasal yollara başvurdular. Neticede; sadece cinsel yönelimleri sebebiyle öldürülebilecekleri bir ülkeye gitmek istememek en doğal hakları olarak görüldü.
Tüm bu baskılara karşı direnişin bir kolu da My Stealthy Freedom hareketiyle oluştu. Zorunlu başörtüsüne karşı İranlı kadınlar başı açık fotoğraflarını paylaşarak mesajlarını veriyor.
Örneğin, görmüş olduğunuz fotoğrafın mesajı;
'Ben başörtüsü takmak istemiyorum, annem ise başörtüsü takmak istiyor. İran ikimize de ait, İran ikimizi de barındırmalı.'
"Güzel uzun siyah saçlarıma akların düşmeye başladığını farkettim. Tüm bu yıllar boyunca hiç güneş, rüzgar, yağmur görmemiş olmalarına üzülüyorum."
"Başörtüsüne inanıyorum, fakat zorunlu olmasından nefret ediyorum."
"Rüzgarın saçları okşaması... Erkek kardeşime doğal olarak verilen bir hak; fakat ben ve kız kardeşim için ise korkunç bir suç!"
Başörtüsünü çıkarmak... Bu eylem size basit görünebilir; fakat İranlı kadınların hayatlarını ortaya koydukları, fazlasıyla cesaret gerektiren bir mesele!
Zira geçtiğimiz haftalarda İran'da Instagram'a başı açık fotoğraflarını koyan modeller ve makyaj sanatçıları için bir operasyon düzenlendi ve sekiz kişi hapse atıldı.
Durum bu derece ciddi, anlayacağınız!
Fakat bu cesur kadınlardan biri, sistemin adeta "bug"ını buldu!
Gördüğünüz genç kadın saçlarını kanser hastalarına bağış yapmak üzere kazıttı. Bu sırada ise aklına yeni bir fikir geldi;
Gösterecek saçı yoksa, başörtüsü takma zorunluluğu da yoktu!
Sonuçta saçının bir teli bile görünmüyordu!
"Saç yok, ahlak yargılarınız yok, polis yok!" diyerek Facebook üzerinden fotoğrafını paylaştı.
My Sealthy Freedom projesi kapsamında da, İran'a gelen turistlerin bu başörtüsü zorunluluğunu kırarak kendileriyle dayanışmaları yönünde çağrı yapıldı. "İran'da başörtüsüz görüşmek üzere" anlamına gelen #SeeYouInIranWithoutHijab etiketi Twitter üzerinde kısa sürede yayıldı.
İranlı kadınlar özgürlükleri için direnmeye devam ediyorlar!
