Derdinize derman olduğunu düşündüğünüz şey, böğrünüze oturan öküzün sebebi mi yoksa?
Bu içerikte ScienceDirect ve HoloResetNutrition kaynak olarak kullanıldı.
Çoğumuz kendimizi kötü hissettiğimiz an şekerli ürünlere ve çikolataya saldırıyor, tükettiğimiz bu ürünler sayesinde kısa süreliğine de olsa mutlu oluyoruz. Ama uzun vadede de işler böyle mi yürüyor?
Biliyorsunuz, Dünya Sağlık Örgütü ve diğer sağlık kuruluşları günlük kalori alımının en fazla %5’inin şekerden oluşması gerektiğini söylüyorlar. Eğer günlük 50 gramın üzerinde şeker tüketiyorsanız, sizin için tehlike çanları çalmaya başlıyor demektir.
Ancak yapılan bazı araştırmalara göre fazla şeker yalnızca beden sağlığımızı değil, ruh sağlığımızı da olumsuz etkiliyor olabilir.
2002 yılında Baylor College araştırmacılarının yürüttüğü ve altı farklı ülkeden katılımcıların dahil edildiği bir çalışma, yüksek şeker tüketimi ve depresyon arasında bir korelasyon söz konusu olabileceğini gösterdi.
2011 yılına ait bir başka çalışmada ise genel beslenme alışkanlıkları incelenen kişiler üzerinden aynı bağlantı tespit edilmeye çalışıldı.
Bu çalışmanın sonucunda ise en çok hazır gıda tüketenlerin, en az tüketenlere oranla %38 daha yüksek ihtimalle depresyondan muzdarip oldukları ortaya çıktı.
Amerika merkezli yürütülen, 2014 yılına ait bir başka çalışmada ise tatlandırılmış ya da şekerli gıdalara sahip beslenmenin depresyona sahip olma riskini artırdığı ortaya kondu.
Anlayacağınız, tükettiğiniz fazla miktarda şekerle her şekilde kendinize zarar vermiş oluyorsunuz.
Kalp hastalıkları, diyabet, obezite, Alzheimer ve kanserle dahi doğrudan ilişkisi olan şekerden mümkün olduğunca uzak durmaya çalışın.
Eğer başlangıçta beslenme düzeninizde köklü bir değişiklik yapamayacağınızı düşünüyorsanız, ilk aşamada kullandığınız miktarı azaltın. Kısa süre içerisinde kendinizdeki değişimi fark edeceksiniz.