Ç­a­n­a­k­k­a­l­e­ ­Z­a­f­e­r­i­n­i­n­ ­1­0­0­.­ ­Y­ı­l­ı­n­d­a­ ­ ­ ­Ç­a­n­a­k­k­a­l­e­ ­E­f­s­a­n­e­l­e­r­i­

Ç­a­n­a­k­k­a­l­e­ ­Z­a­f­e­r­i­n­i­n­ ­1­0­0­.­ ­Y­ı­l­ı­n­d­a­ ­ ­ ­Ç­a­n­a­k­k­a­l­e­ ­E­f­s­a­n­e­l­e­r­i­

Cepheden Cepheye İstek Şarkı

Uğurluel, karşılıklı siperlerin yaklaşık 8 metre olduğu Bombasırtı'nda, Türk ve Anzak siperleri arasındaki karşılıklı alışverişlerden de bahsetti. Talha Uğurluel, 'Gece karanlık çökünce savaş duruyor. Aradaki mesafe 8 metre. Aralarındaki her hareketi hissedebiliyorlar. Avustralya - Yeni Zelandalıların bulunduğu siperde gece gitar çalıyorlar, bizimkiler de dinliyorlarmış. Şarkı bitince bazen bizimkiler alkış tutarlarmış. Karşı taraftakiler de tabii şaşırır. 'Bunlar ne biçim insanlar' diye. Bazen de bizim askerimiz bir türkü patlatıyor, karşı taraftan alkışlar. Burada manidar olan şu. Türkü okunuyor, alkış yapılıyor, bazen de istek yapılıyor. Kağıda yazıyorlar, taşa sarıp bu tarafa atıyorlar. Bizimkiler alıp okuyor, 'Dün akşam söylediğiniz o güzel şeyi tekrar söyler misiniz?' Bizimki bir daha okuyor, yine alkışlar. Aradan birkaç gün geçiyor, istek yaptıkları halde Türkü okunmuyor. Anzak tarafından bir kağıda yazıp atıyorlar; 'Kaç gündür istediğimiz halde, o güzel şeyleri neden söylemiyorsunuz?' Bizimkiler alıp okuyorlar, sonra, 'Çünkü siz, 3 gün önce o güzel sesli askerimizi vurdunuz' yanıtını yazıp atıyorlar' şeklinde konuştu.

Siper arasında sadece türkülerin değil yiyeceklerin de paylaşıldığını anlatan araştırmacı yazar Basri Sütlü, 'Yakın siperlerle alakalı bir Fransız hatırası var yine kaynaklarda yer alan. Bir gün Fransızlar, bizim siperlerin olduğu yere bazı 'mundar' şeyler diye adlandırılan bir şeyler atıyorlar. Artık ne attılarsa alay etmek için. Fakat bizim askerimiz, karşılığında mendil içerisinde ceviz, kuru üzüm sarıp onu atıyorlar. Tabii Fransızlar mahcup oluyor. Bu sefer peksimet türü şeyler atıyorlar. Hatıralarda, 'Bir daha o siperden bize ateş edilmedi' yazıyor' ifadelerini kullandı.

1. Bulutun Koruması

1. Bulutun Koruması

Menkıbelerde bir başka mucizevî yardım da bir İngiliz Alayının bulutların içinde kayboluşu biçimindedir. Olay şu şekilde anlatılmaktadır;

' O gün Kraliyet Alayı taze kuvvetlerle bu saldırıda görev aldı. Sağ cenahta yer alan bu alay, daha az bir mukavemetle karşılaştığı için hızla ilerlemeye başlamıştı. Alay, Azmak Deresi' nin kuru yatağını geçmiş, Kayacık Ağrılı mevkiinden Damakçı Bayırı'na doğru yürüyordu. Karşılarında küçük bir tepe vardı. Tepenin üzerinde garip, soluk renkte bir bulut durmaktaydı.alay, sol taraftaki Ağıl Dere' ye inmeden tepeye doğru ilerledi ve bulutun içine girip kayboldular. Yâni alanda askerlerin Mestan Tepe' den şaşkın bakışları arasında 7-8 değişik bulutla daha birleşerek Trakya istikametine doğru uçup gittiler. Orada bulunan 267 İngiliz askerinden hiçbirinin izine bir daha rastlanamamıştır.'

2. Nöbet Tutan Asker

2. Nöbet Tutan Asker

Askerlerden
biri gece 2-4 nöbetine çıkıyor. Nöbet sırasında yaşlı,bembeyaz elbiseli bir
teyze askere yaklaşır ve oğlum sen git temizlen ben senin yerine nöbet tutarım
zamana kadar diyor ve silahı alıp askerin yerinde duruyor.Uykusuzluk ve
yorgunluğun da etkisiyle önce birşey farketmeyen asker koğuşa geldiğinde birden
aklına geliyor o yaşlı teyze buraya nasıl geldi nerden geldi gibi...Sonra bu
olayı yanındaki koğuş arkadaşına da anlattıktan sonra yıkanmak için banyoya
gidiyor.Bu sırada askerin nöbetinde olup olmadığını kontrol etmek için bölük
komutanı kontrole gidiyor,ama askeri yerinde göremiyor,daha da yaklaşınca
silahın yerden yüksekte tutulur bir vaziyette görüyor başka birşey
görmüyor,silahı almaya çalışıyor,yapamıyor,gücü etmiyor birkaç denemeden sonra
silahını çıkarıyor ve tüfeğe doğru 2 el ateş ediyor,tüfek yere düşüyor.Sonra
sinirle o askerin bulunmasını istiyor koğuşta bulunamayan asker kısa bir süre
sonra banyoda karnına 2 kurşun yarası olarak ölü bulunuyor. 

3. Borçlu Asker

3. Borçlu Asker

Çanakkale'de Kocadere köyünde büyük bir “ Sargı
Yeri ” kurulur. Kimi Erzurumlu , kimi Bosnalı , Kimi Adanalı , Kimi Gürünlü,
Kimi Halepli çok sayıda yaralı getiriliyor... 

Yaralılardan biri de Çanakkale Lapsekinin Beybaş
Köyündendir ve yarası oldukça ağırdır. Zor nefes alıp vermektedir. Alçalıp
yükselen göğsünü biraz daha tutabilmek için komutanının elbisesine yapışır.
Nefes alıp vermesi oldukça zorlaşır ama tane tane kelimeler dökülür dudaklarından. 

' Ölme
ihtimalim çok fazla... Ben bir pusula yazdım... Arkadaşıma
ulaştırın...' 

Tekrar derin
nefes alıp, defalarca yutkunur 

' Ben
köylüm Lapseki' li İbrahim Onbaşından 1 Mecit borç almıştım .Kendisini
göremedim. Belki ölürüm. Ölürsem söyleyin hakkını helal etsin bana ' 

' Komutan:
Sen merak etme evladım ' der kanıyla kırmızıya boyanmış alnını eliyle
okşar. Ve az sonra komutanının kollarında şehit olur ve son sözüde '
söyleyin hakkını helal etsin ' olur... 

Aradan fazla
zaman geçmez. Oraya sürekli yaralılar getiriliyor. Bunlardan çoğu daha sargı
yerine ulaştırılmadan şehit düşüyor. Şehitlerin üzerinden çıkan eşyalar,
künyeler komutana ulaştırılıyor. İşte yine bir künye ve yine bir pusula.
Komutan göz yaşlarını silmeye daha fırsat bulamamıştır. Pusulayı açar,
hıçkırarak okur ve olduğu yere yığılır kalır. Ellerini yüzüne kapatır, ne
titremesine nede göz yaşlarına engel olamaz : 

'Ben Beybaş
Köyünden arkadaşım Halil'e 1 mecit borç verdiydim. Kendisi beni göremedi. Biraz
sonra taarruza kalkacağız. Belki ben dönemem. Arkadaşıma söyleyin ben hakkımı
helal ettim

4. İnsanlık Dersi

4. İnsanlık Dersi

Çanakkale Savaslar'Inda savasIp, bir kolu ile bir ayagInI kaybeden FransIz Generali Bridges, yurduna döndükten sonra anlattIgI bir savas hatIrasInda söyle diyor:
'FransIzlar, Türkler gibi mert bir milletle savastIklarI için daima iftihar edebilirsiniz.Hiç unutmam.Savas sahasInda dögüs bitmisti.YaralI ve ölülerin arasInda dolasIyorduk az evvel, Türk ve FransIz askerleri süngü süngüye gelip agIr zaliyat vermislerdi.Bu sIrada gördügüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutamayacagIm.Yerde bir FransIz askeri yatIyor, bir Türk askeride kendi gölegini yIrtmIs onun yaralarInI sarIyor, kanlarInI temizliyordu.Tercüman vasItasI ile söyle bir konusma yaptIk: 
- Niçin öldürmek istedigin askere ediyorsun? Mecalsiz haldeki Türk askeri su karsIlIgI verdi: 
'Bu FransIz yaralanInca cebinden yaslI bir kadIn resmi çIkardI.Birseyler söyledi, anlamadIm ama herhalde annesi olacaktI.Benim ise kimsem yok.İstedim ki, o kurtulsun, anasInIn yanIna dönsün'. Bu asil ve alicenap duygu karsIsInda hüngür hüngür aglamaya basladIm.Bu sIrada, emir subayIm Türk askerinin yakasInI açtI.O anda gördügüm manzaradan yanaklarImdan sIzan yaslarImI dondurdugunu hissettim.Çünkü, Türk askerinin gögsünde bizim askerinkinden çok agIr bir süngü yarasI vardI ve bu yaraya bir tutan ot tIkamIstI.Az sonra ikisi de öldüler...'

5. Nusret Mayın Gemisinin Mucizevi Kurtuluşu

5. Nusret Mayın Gemisinin Mucizevi Kurtuluşu

Nusret
Mayın Gemisi Çanakkale savaşına noktayı koyacak olan görevine çıktığı gece
Karanlık Liman ile Seddülbahir arasındaki mayınları toplayıp yerini
değiştirirken O''nu koruyan Anadolu Feneri de bir İngiliz Gemisi üzerine
projektörleri dikmiş ve gemiyi takibe almıştı. Fakat birden Anadolu Feneri
arıza yaptı. Nusret Mayın Gemisi telaşla ışıklarını söndürdü. İngiliz gemisi bu
sefer kendi projektörleriyle denizi taramaya başladı. Geçen dakikalar içinde
Nusret Mayın Gemisi tam yakalanacağı anda birden Anadolu Feneri tekrar
çalışmaya başladı. İngiliz gemisinin projektörleri üzerine kendi
projektörlerini dikti ve iki ışık arasında kalan Nusret muhakkak bir hezimetten
kurtuldu. Görevini yerine getirip geri döndüğünde bu heyecana kalbi dayanamayan
gemi kaptanı ,Hakkı Bey' in naşını da karaya çıkardı. Anadolu Feneri' nin
hiçbir tamirat yapılmadan kendiliğinden çalıştığını öğrenen gemi komutanı Nazmi
Bey, bu olayın bir mucize olduğunu daha sonraki günlerde yazdığı günlüğünde
bildirmektedir.

Bundan başka
bulutun koruması ile ilgili anlatılan iki menkıbe daha vardır. Yine 'Uçan
Türkler' adlı anlatılan bir menkıbe daha vardır.

Popular Articles

Latest Articles