O­s­m­a­n­ ­B­a­l­c­ı­g­i­l­ ­Y­a­z­i­o­:­ ­“­Ö­l­ü­ ­D­e­n­i­z­ ­Y­a­z­m­a­l­a­r­ı­”­ ­N­e­ ­D­i­y­o­r­?­ ­E­s­s­e­n­i­l­e­r­’­i­n­ ­Y­o­l­u­ ­N­e­y­d­i­?­

O­s­m­a­n­ ­B­a­l­c­ı­g­i­l­ ­Y­a­z­i­o­:­ ­“­Ö­l­ü­ ­D­e­n­i­z­ ­Y­a­z­m­a­l­a­r­ı­”­ ­N­e­ ­D­i­y­o­r­?­ ­E­s­s­e­n­i­l­e­r­’­i­n­ ­Y­o­l­u­ ­N­e­y­d­i­?­

Hazreti İsa kuracağı yeni düzen yani Hıristiyanlık için hazırlanırken, Yahudilik çileden çıkmış bulunuyordu. Bu iki önemli dönüm noktasının birbirleriyle çakışmaları tesadüf değildir. 

Yeni peygamberin Yahudiliğin yaygın uygulamalarından rahatsızlık duyup ondan ayrılan Esseniler arasından çıkması da hiçbirimizi şaşırtmamalı.

Daha önce Kabala ile ilgili yazdıklarımda Ölü Deniz Yazmaları’ndan söz etmiş “Bu parşömenlerin Kumran’da yaşayan Essenilerce yazıldığını” söylemiştim.

Daha önce Kabala ile ilgili yazdıklarımda Ölü Deniz Yazmaları’ndan söz etmiş “Bu parşömenlerin Kumran’da yaşayan Essenilerce yazıldığını” söylemiştim.

Ayrıca “bugün, Essenilerin başının M.Ö. 2. Yüzyılda tapınaktan sürülen isyancı rahipler tarafından çekildiğine dair yaygın bir kanaat var” da demiştim.

Ölü Deniz Yazmaları geçen yüzyılın ortalarından itibaren Kumran (bu nedenle Kumran Yazmaları da denir) civarında ortaya çıkmaya başlayıp bilim insanları tarafından tasnif edilmeye ve değerlendirilmeye girişildiğinde, bir tarih hazinesiyle karşı karşıya kalındığı anlaşıldı.

M.Ö. 3. Yüzyıla kadar giden yazmalarda Yaratılış, Levililer, Yasa’nın Tekrarı, Hakimler, Samuel, Yeşaya, Hezekiel, Mezmurlar (Zebur), Mısır’dan Çıkış, Çölde Sayım, Yeremya, Eyüp, Nahum gibi konularda, kısmen İbranice, kısmen Aramice olmak üzere kâğıt, deri ve bakır plakalar üzerinde kırk bin adet el yazması çıktı.

Böylelikle, Hıristiyanlığın ve Museviliğin bu en eski yazılı kaynakları sayesinde, beş yüz kitap oluşturulmuş oldu.

Ölü Deniz Yazmaları’ndan edinilen bilgilere göre, dönemin Yahudi din insanları tarafından Essenilerin neden “sapkın” olarak adlandırıldıklarını anlamak mümkün.

Ölü Deniz Yazmaları’ndan edinilen bilgilere göre, dönemin Yahudi din insanları tarafından Essenilerin neden “sapkın” olarak adlandırıldıklarını anlamak mümkün.

Yahudiler “kovduk” deseler de esasen ayrılanların Esseniler oldukları açık seçik ortada.

Parşömenler, her şeyi ortaya koyuyor. Yahudi toplumuna o gün için yön veren din önderlerinin, insanlığın en önemli değerleri olarak bugün de zikrettiğimiz ahlâk ve vicdan yolundan ayrılmış olduklarını gösteriyor.

Evet, Esseniler ezoterizmi uygulayan bir topluluk. 

Dışarıya kapalılar. Dadokite Belgeleri, Toplum Kuralları ve Disiplin El Kitabı gibi yasa kitapları yoluyla, Kumran’daki hayat düzenini sıkı bir şekilde kontrol altında tuttuklarını biliyoruz.

Ölü Deniz Yazmaları’ndan anlıyoruz ki, Esseniler içinde bulundukları toplumu Muhtediler, Tövbekârlar, Fakirler, Sıddıklar, Azizler, Tanrı Tarafından Seçilenler olmak üzere sınıflara ayırmışlar.

Esseniler, topluluklarına birini inisiye etmeden önce şu konulardan emin oluyorlardı:

Adayın dindar olduğu, adaletli davranacağı, kimseye zarar vermeyeceği, zalimliğe karşı olduğu, tanrı yolunda olan yöneticilerine sadık olacağı, despotluk yapmayacağı, üstünlük sağlamaya çalışmayacağı, değişik giyim kuşamlarla kendini farklılaştırmayacağı, hakikatin peşinde olacağı, yalana sapmayacağı, hırsızlığa ve öteki günahlara karşı duracağı, sonunda ölüm bile olsa Essenilere sadık kalacağı.

Hiyerarşik bir biçimde yaşayan Essenilerde beslenme, giyim ve barınma ortak kullanım şeklinde gerçekleşiyordu, ticarete izin verilmiyordu. Topluluğun üyeleri birbirlerini kardeş olarak görüyor, içlerinden birilerinin
zenginleşip ötekilerinin fakirleşmesi hoş görülmüyordu.

Esseniler barışçı bir toplumdu, savaşa karşı olduklarından silah da üretmiyorlardı.

Kuvvetli bir öteki dünya inancına sahip olan Essenilerde ahirette iyilerin ödüllendirileceği, kötülerin ise cezalandırılacağı inanışı hakimdi. 

Ölümden sonra vücudun çürüyüp yok olacağı ama ruhun ebedi bir biçimde varlığını sürdüreceği tartışmasızdı. Ruhun geleceği de dünyada nasıl yaşandığına bağlıydı.

Esseniler, vicdan ve adalet duygularından nasibini almamış ruhlar için okyanusun ötesinde hazırlanmış bir yer olduğu, orada karanlık ve soğuk çukurlar bulunduğuna inanıyorlardı.

Hıristiyanlığı teşkilatlarken, Hazreti İsa’nın Essenilerin yukarıda kısaca sözünü ettiğimiz Ölü Deniz Yazmaları’ndan yararlandığı görülüyor.

Hıristiyanlığı teşkilatlarken, Hazreti İsa’nın Essenilerin yukarıda kısaca sözünü ettiğimiz Ölü Deniz Yazmaları’ndan yararlandığı görülüyor.

En azından teklif ettiği hayat tarzı pek çok açıdan Essenilerinkiyle büyük benzerlikler gösteriyor.

Matta İncili’nde de Hazreti İsa’nın sınanmak için gittiği çöl ile Kumran’da bulunan çölün çok benzeştiğini görüyoruz. 

Essenilerin bir dönem cemaat liderliğini yapan Sıddık Mürşid’e dair özellikler ile Hazreti İsa arasındakiler neredeyse aynı. Onun da M.Ö. 88 yılında tıpkı İsa gibi çarmıha gerildiği söyleniyor. Kaldı ki Essenileri idare eden üst kurul da on iki kişiden oluşuyordu. Tıpkı Yakup, Petrus ve Yuhanna gibi onlar arasından da üç kişi özel olarak seçilmişti.

Instagram

Facebook

Twitter

Popular Articles

Latest Articles