İnsan hayatına karşı böylesine dikkatsiz yaklaşabilmek... Essie Dunbar'ın hikayesi, okuyan herkesin tüylerini diken diken ediyor.
1915 yılında, o zamanlarda 30 yaşında olan Essie Dunbar herkesin kendisinin öldüğünü düşünmesine sebep olan bir epilepsi krizi geçirdi.
Güney Karolina, Blackville doktoru olan Doktor Briggs, Dunbar'ı kontrol ederek ölü olduğunu doğruladı. Kadında ne nefes alma ne de kalp atışı gibi yaşama dair bir belirti yoktu.
Dunbar'ın cesedi tahtadan bir tabuta konuldu ve ertesi sabah saat 11'de gömülmesi için anlaşıldı.
O zamanlarda cenazeler çok hızlı yapılarak bitiriliyordu çünkü pek bir hazırlığa gerek kalmıyordu.
Dunbar'ın kız kardeşi komşu köyde yaşıyordu ve kendisine cenaze haberi, kardeşinin ani ölüm haberi gibi çok geç verildi.
Cenaze töreni alışılmıştan daha uzun sürdü ve üç vaiz de sırasıyla vaaz verdi. Sonrasında tabut gömülmeye başlandı.
180 cm derinliğe konulan tabutun üstü toprakla örtülmeye başlandı. Birkaç dakika sonra Dunbar'ın kız kardeşi törene yetişti ve kız kardeşini son bir kez görmek ve tabutunu açmaları için vaizlere yalvardı.
Biraz düşündükten sonra vaizler tabutun çıkarılmasını onayladı. Tabut açıldığında herkes dehşete düştü...
Essie Dunbar, tabutun içinden kız kardeşine hayat dolu bir gülümseme ile bakıyordu. Dunbar aslında ölmemişti ve eğer geç kalan kız kardeşi olmasaydı canlı canlı gömülecekti!
Üç vaiz de şok içerisinde olanları izlerken mezarın içine düştüler. Hatta bir tanesi, üç kaburga kemiğini kırdı.
Dunbar mezardan çıkınca etraftaki herkes telaşla koşuşturmaya başladı. Çünkü kadının hayaleti olduğunu düşündüler. O günden sonra Blackville'deki herkes, Dunbar'a adeta bir zombi gözüyle baktı.
Essie Dunbar ise kendisine ölü tanısı koyan doktordan dahi daha uzun yaşayarak, 40 sağlıklı yıl daha geçirdi.