Türkiye’de Danışman ismiyle vizyona giren The Counselor’ı hatırlayanlar vardır...
2013 yapımı filmin kadrosu epey sağlamdı. Vizyona girmeden önce hem kamera önü hem de kamera arkası isimleri insana acayip heyecan veriyordu.
Ama dağ fare doğurdu. Vasat bir film izledik.
Filmin hikaye anlatımı epey sorunluydu. Zaten akılda kalıcı bir hikayesi de yoktu. Cameron Diaz’ın Ferrari ile seviştiği sahne ve bu içeriğe konu olan sahne hariç tabii.
Ama bugünkü konumuz film değil. Filmdeki bir sahnede yer alan Bolito isimli ölüm cihazı. Bolito İspanyolca ‘küçük top’ anlamına geliyor.
Başlarda Javier Bardem’in karakteri bolitodan bahsetmişti. ‘Çehov’un silahı’ formülüyle önce seyircinin hayal gücüne bırakılmıştı bu alet.
Sonlara doğru Brad Pitt’in karakterini ortadan kaldırılırken bizzat tanık edildik Bolitoya. Adamcağız yavaşça telef olurken biz acı çektik, ekran başında kıvrandık.
Bolitonun prenbisi basit. Minik bir motor ve çelik bir ipten oluşuyor. Pille çalışıyor.
Alet kurbanın boynuna geçirilip mekanizma çalıştırılıyor ve sonra kaçınılmaz son başlıyor. Yavaşça daralan ip kafanızı koparmaya başlıyor. Tabii siz öncesinde kan kaybından ölüyorsunuz. Ek olarak Brad Pitt'de olduğu gibi parmaklarınızı hatıra olarak etrafa saçabiliyor.
Şimdi ne denir bilemiyorum, hakikaten şeytanın aklına gelmeyecek türden bir infaz metodu bu.
Neyse ki gerçekte bolito diye bir şey yok, fikşınıl bir alet yani. Rahat olabiliriz.
Bolitonun gerçek olduğu bir dünyada suçlu olsam, muhtemelen cebimde yan keski olmadan bakkala bile gitmezdim.
Ahmet Kural, Sıla'ya bakıyor.
2013’ten beri karabasanlarımı bolito olarak deneyimliyorum.
Bolito muhtemelen Cormac McCarthy’nin fikriydi.
Edebiyatın karanlık dehasının kafası bir hayli farklı çalışıyor hakikaten (İhtiyarlara Yer Yok, The Road gibi eserleri de sinemaya uyarlanmıştı)
Neyse. Bolitosuz bir dünya için…