T­o­p­l­u­m­u­n­ ­D­a­y­a­t­m­a­l­a­r­ı­n­ı­ ­R­e­d­d­e­d­i­p­ ­K­e­n­d­i­ ­H­a­y­a­t­ı­n­ı­ ­Y­a­ş­a­m­a­y­ı­ ­S­e­ç­m­i­ş­ ­İ­n­s­a­n­l­a­r­ı­n­ ­1­5­ ­Ö­z­e­l­l­i­ğ­i­

T­o­p­l­u­m­u­n­ ­D­a­y­a­t­m­a­l­a­r­ı­n­ı­ ­R­e­d­d­e­d­i­p­ ­K­e­n­d­i­ ­H­a­y­a­t­ı­n­ı­ ­Y­a­ş­a­m­a­y­ı­ ­S­e­ç­m­i­ş­ ­İ­n­s­a­n­l­a­r­ı­n­ ­1­5­ ­Ö­z­e­l­l­i­ğ­i­

Başına buyruk olmakla, ne istediğini bilerek özgür yaşamak arasında bariz bir fark vardır. Bazı insanlar, bu ayrımın son derece farkındadırlar ve hayatlarını buna göre yaşarlar.

1. Köklerini kısa tutarlar.

Ev almak, araba almak, evlenmek, düzenli bir hayat kurmak... Tüm bunların kendilerine göre olmadığını anlamış, toplumun baskısına rağmen bunları reddedecek kadar cesur olabilmişlerdir.

2. Kendilerine uygun olan yerde yaşarlar, herkesin yaşadığı yerlerde olmak zorunda hissetmezler.

Herkesin ve her şeyin içinde olduğu büyükşehirlerden uzak durmasını bilirler. Elbette bu şehirlerde yaşamayı seçebilirler, ama yalnızca kendilerine ve yaşam tarzlarına uygunsa... 

Kısaca yaygı sürü psikolojisindeki gibi 'şurada yaşamalıyım' düşüncesine sahip değillerdir. O seçim kendilerinde biter.

3. Her yaşantının bir tecrübe, her tecrübenin bir eğitmen olduğunun farkındadırlar.

İnsanın sürekli öğrenen ve keşfeden bir varlık olduğunu, bu serüvenin de son nefese kadar sürdüğünü çok iyi bilirler. Hatalarından utanmaz, onları zırh gibi kuşanırlar. Onlardan daha iyi bir öğretici yoktur zira.

4. Dünyaya kazık çakmamışlardır.

Bir gün her şeyin biteceği gerçeğiyle çoktan yüzleşmişlerdir. Sevgi, nefret, hırslar, hedefler... Hepsi geçicidir.

5. İnsanlara kendilerini sevdirmeye çalışmazlar.

Başkalarına kendilerini sevdirme amaçlı hal ve hareketlere girmezler. Kendilerine duydukları saygıyı da başkalarının sevgisine bağlamazlar.

6. İhtiyaç duymadıkları şeyleri satın almazlar.

Moda, trend, reklamlar. Yalnızca ihtiyaç duydukları şeyleri satın alırlar ve fazlasına göz dikmezler. Tüketerek var olmayı reddederler.

7. Kaçınılmaz olanlardan korkmazlar.

Sorumluluk, depresyon, mutsuzluk... Bunların hayatın bir parçası olduğunu bilirler ve onlarla karşılaştıklarında durumu olgunlukla karşılayabilecek kadar zihnen hazır etmişlerdir kendilerini.

8. Yüzleşmeyi ve hissetmeyi seçerler.

Kapılarına dayanan hisleri öteleyip yokmuş gibi davranmak yerine onlarla yüzleşirler, onları hissederler. Ancak böyle yaparak kötü günlerin aşılabileceğini ve iyi günlerin daha parlak geleceğini fark etmişlerdir.

9. Bilirler ki, mutlu olmanın kimseye zararı dokunmamıştır.

Bu yüzden kötü olasılıklara takılıp hayatlarının ne kadar kötü gittiğini düşünmek yerine basitçe gülümserler, ve dünya da onlarla birlikte güler...

10. İzin almazlar!

Önemli kararlar almak, yeni bir şeyler yapmak, en basitinden harekete geçmek için kimsenin müsadesine ihtiyaç duymazlar. İçlerinden geleni yaparlar ve kabullenilme derdi taşımazlar.

11. Doğduklara yere bağlı olmadıklarını bilirler.

Kendi seçimleri dışında, içlerine doğdukları şartları kabullenmek gibi bir zorunlulukları yoktur. Gerektiği zaman istedikleri yere gider, istedikleri bağları yeniden kurarlar.

12. Yaşam kalitelerini tanıdıkları insan sayısıyla, kurdukları ilişki miktarıyla ölçmeye çalışmazlar.

Kalabalıkların yalnızlığında kaybolmak yerine, gerçek dostlukları ve ilişkileri kovalarlar. Aynı anda 100 kişiyle arkadaş olmanın kimseye bir şey katmadığının farkındadırlar.

13. Kim olduklarını bilirler. Zira onu öğrenmediler ya da sıfırdan yaratmadılar. Sadece keşfettiler.

Doğruya doğru.

14. Bir konuda ellerinden geleni yaparlar, sonuçların nasıl olacağını ise olgunlukla karşılaşlar.

Yüksek arzular, hayal kırıklıkları, başarısızlık hissi. Sınırlarını bilirler ve ona göre hareket ederler. Bu yüzden belki de çoğunlukla başarılıdırlar.

15. Kimseye kin beslemezler. Ne kadar kötü olursa olsun herkesin kendi hikayesi vardır.

Sinir bozan tanıdıklar ya da çevredeki tahammül etmesi zor insanlar... Ne olursa olsun kimseye kin beslemezler. Çünkü herkesin tıpkı kendileri gibi içlerindeki şeytanla mücadele ettiklerini bilirler.

Popular Articles

Latest Articles