K­ı­l­ı­ç­d­a­r­o­ğ­l­u­:­ ­“­K­a­n­ı­t­l­a­y­a­m­a­z­s­a­n­ ­s­e­n­i­n­.­.­.­­ ­-­ ­H­a­b­e­r­l­e­r­

K­ı­l­ı­ç­d­a­r­o­ğ­l­u­:­ ­“­K­a­n­ı­t­l­a­y­a­m­a­z­s­a­n­ ­s­e­n­i­n­.­.­.­­ ­-­ ­H­a­b­e­r­l­e­r­ Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başbakanı Kılıçdaroğlu, ’a yüklendi.

ANKARA (ANKA)-Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, “Sayın Recep Tayyip Erdoğan en kısa süre içerisinde benim bu sözlerimi, söylediğimi kanıtlayamazsan senin şerefini, haysiyetini sorgular hale getireceğim. Benim bir tek yalan söylediğimi ispat etsin bakalım, bir tek cümle söylesin. İspat edersen çıkacağım ben senden özür dileyeceğim. İspat edemezsen senin şeref ve haysiyetini sorgular hale getireceğim” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan’ın grup toplantısında ifade ettiği sözlere yanıt verdi. Başbakan ile aynı dilden konuşmadıklarını belirten CHP Genel Başkanı, şöyle dedi:

“Bugün de diyor ya ‘sizin anladığınız dilden konuşurum’. Valla benim anlayacağım dilden konuşursan çok memnun olurum. Sen benim dilimden konuşmuyorsun, keşke benim dilinden konuşsan, oturup anlaşacağız zaten o zaman. Birbirimizin dünyaları farklı, dünyaya bakışımız farklı, demokrasiye bakışımız farklı. O nedenle aynı dilden konuşmuyoruz. Sen kaba kuvveti meşru göstermeye çalışıyorsun.”

-"KENDİSİYLE KAVGALI, DOKTORUYLA KAVGALI"-

4+4+4 teklifine sözü getiren CHP Genel Başkanı, Başbakan’ın tutumunu eleştirerek, şöyle dedi:

"Kendisiyle kavgalı, dünyasıyla kavgalı, doktoruyla kavgalı, bu ülkenin işçisiyle kavgalı, bu ülkenin akademisyeniyle kavgalı. Barış sözü ağzından çıkmayan, sevgi sözü ağzından çıkmayan, devamlı kavga sözü ile devamlı kavgayla yola çıkan bir adamdan uzlaşma beklenebilir mi? Nefret üzerine bir dünya kurmuş kendisine. Nasıl bir ruhu halidir. Nasıl bir yapıdır. Anlamak için uzun uzun çalışmak lazım. Bunun için de ben akademisyenleri göreve çağırıyorum. Böyle bir insanın ruh halini araştırın, neyle karşı karşıyayız biz. Böyle bir tablo olabilir mi, kendisiyle, ülkesiyle barışık olmayan bir vaka ile karşı karşıyayız.

-"HİTLER’İ HATIRLAYIN"-

Bizi dinlemeyebilirsin, uzmanları çağır. YÖK Başkanı’nı çağır, konuş. Bir bilim insanıyla konuşmak insanı küçültmez, yüceltir. Hayır efendim her şeyi ben bilirim. Bundan 70-80 sene önce bunu söyleyenler oldu, 2. Dünya Harbi’ni hatırlayın. Hitler’i hatırlayın. İnsanlık tarihine ben her şeyi bilirim, benim dediğim doğrudur diyenlerin insanlık tarihine nasıl geçtiklerine bir bakın. İnsanlığa ne kadar ağır bedel ödettiklerine bir bakın. Bizim söylediğimiz şu; akılla barış bilgiyle barış. Benim hiç kimseden bilgi alacak durumum yok hezeyanı içinde olursanız ülkeyi de toplum da tehlikeli bir sürecin içine atarsınız.”

-"20 DAKİKADA KANUN ÇIKAR MI, 20 DAKİKADA YEMEK PİŞMEZ"-

TBMM Milli Eğitim Komisyonu’ndan 4+4+4 yasa teklifinin geçirilmesi ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Kılıçdaroğlu “Buradan postmodern diktatörün etrafındaki tetikçilere de seslenmek istiyorum. Postmodern diktatörlere tetikçilik yapanlar küçük insanlardır. O insanlar da tarih önünde sorumludurlar. Onlar çocuklarına ve torunlarına verecek yanıt bulamayacaklardır. Bir Başbakan yanlış yapıyorsa yanlışı etrafındaki insanların hatırlatması lazım. Alkış tutarsanız onun kadar sorumlu olursunuz. Bu vebal hepinize aittir. 20 dakikada kanun çıkar, 20 dakikada kanun çıkar mı arkadaşlar. 20 dakika da yemek pişmez. Kavga var, dövüş var, milletvekilleri tekmeleniyor; kabul edenler, etmeyenler. Hatta bazıları da ne olduğunu bilmiyorlar. Birisi uyarıyor, elinizi kaldırın diye. Onlar da ellerini kaldırıyorlar. Başkan bağırıyor kabul edilmiştir. Bu tablo parlamentoya yakışmıyor. Bu tablodan gurur duyan birisi var. O da Sayın Recep Tayyip Erdoğan, onun için ruh halinin sorunlu olduğunu söylüyorum” dedi.

-“KONUŞMAYA DEĞİL ORMAN KANUNU UYGULAMAYA GELDİLER”-

Kılıçdaroğlu Komisyon’da çıkan tartışmalar ve olaylarla ilgili de şu değerlendirmeleri yaptı:

“İnsanlar yerde tekmeleniyor. Basın mensuplarına diyorlar, basın mensupları terk etsin burayı, bir basın mensubu arkadaşımız da hastaneye kaldırılmış. Niye terk etsin diyorsun sen. Çünkü CHP milletvekillerini darp edecekler ya, konuşmaya değil orman kanunu uygulamaya geldiler oraya. CHP milletvekillerini darp etmeye geldiler oraya. Basın mensupları dışarı çıksın biz rahatlıkla linç girişiminde bulunalım diyorlar. Örtemezsiniz, kapatamazsınız. Gerçekleri dünyanın önünden koparamazsınız.

-“BİR DİKTATÖRÜN FOYASI MEYDANA ÇIKTI, DİKTATÖR ZIVANADAN ÇIKTI”-

Bütün dünya en baskıcı ülkelerden birinin Türkiye olduğunu kabul ediyor. Türkiye’de postmodern diktanın olduğunu da kabul ediyor. Daha yaygın bir dünyanın kabul etmesi için çalışacağız. CHP’nin bunda etkisi var mı, var. Sayın Başbakan var. CHP bunu bütün dünyaya anlatacak. Bir diktatörün foyası meydana çıktı, diktatör zıvanadan çıktı. Efendim neymiş CHP Genel Başkanı gidiyormuş, bizi yurt dışında kötülüyormuş, onların haberi öyle oluyormuş. Bu Başbakan’ın teknolojiden, iletişimden de haberi yok. Benim ayrıca oraya gitmeme gerek yok ki. Ben buradan söylüyorum, bütün dünyaya anlatacağız. 32 yıl önce Kenan Evren’in geldiği noktaya geldik, onun idolü Kenan Evren biliyorsunuz. Kenan Evren de diyordu 'vay efendim dışarıda nasıl anlatırsınız'. Şimdi aynı şeyleri Kenan Evren’in söylediklerini Recep Tayyip Erdoğan söylüyor."

Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonu’nun bir kararı kabul ettiğini ve Türkiye raporu hazırladığını belirten CHP Genel Başkanı, oradan bazı bölümler okudu.

-CHP’Lİ VEKİLLERE GÖREV VERDİ-

Grup toplantısında milletvekillerine de görev veren Kılıçdaroğlu, “Buradan bütün milletvekili arkadaşlarıma bir görev veriyorum. Sadece Türkiye’de değil bütün dünyada birinci göreviniz postmodern diktatörün yalanlarını her tarafa anlatmak. Nasıl yalan söylediğini, yargıyı nasıl baskıladığını, parlamentoyu nasıl baskıladığını, medya üzerinde nasıl bir güç kurduğunu anlatın ki bütün dünya bilsin. Bu görevinizi ihmal etmenizi asla kabul etmiyorum. Herkes bunu birinci görev kabul etsin. Eğer biz bu görevimizi yeterince yerine getiremezsek Nedim Şener’in, Ahmet Şık’ın, Coşkun Musluk’un ve Sait Çakır’ın hayatlarından 375 günü çalanların cesaretini artırmış oluruz. Silivri toplama kampındaki zulmü anlatacağız her yerde. İnsanların nasıl üretilmiş delilerle aylarca hapishanelerde tutulduğunu anlatacağız” dedi.

-“ÖZÜR DİLEME ERDEMİ GÖSTERECEK MİSİN?”-

Başbakan’a seslenen CHP Genel Başkanı, “Postmodern diktatöre sormak isterim, serbest bırakılan ve 375 gündür hapiste tutulan bu değerli gazetecilere sen çıktın dedin ki bunlar teröristtir dedin, bunlar Ergenekoncudur, dedin. Şimdi sen bu insanlardan özür dileme erdemini gösterecek misin, göstermeyecek misin? Bunlar gazeteci midir, değil midir? Sen bunları terörist diye suçladın. Masumiyet Karinesi’ni çöp sepetine attın. Şimdi vicdan muhasebesi yapıyor musun, yapmıyor musun” diye sordu.

-BAŞBAKAN’A ADETA MEYDAN OKUDU-

Yalanlara ve iftiralara çok alıştığına işaret eden CHP Genel Başkanı, Başbakan’a adeta meydan okuyarak, şöyle dedi:

“O kadar çok yalan ve iftira atıldı ki, medyadan geldi, siyasetçilerden geldi. Hepsini bir şekilde ya bu da bu kadarı da olur dedik. Ama samimi söylüyorum postmodern bir diktatörün yalanlarına tahammül edemiyorum. Geçen gün, güya ben İsrail’de tutuklu gazeteci yok demişim. Buradan söylüyorum. Sayın Recep Tayyip Erdoğan en kısa süre içerisinde benim bu sözlerimi söylediğimi kanıtlayamazsan senin şerefini haysiyetini sorgular hale getireceğim. Bir Başbakan’ın şeref ve haysiyetinin sorgulanmasını istemem. Ama bir Başbakan’ın temel görevlerinden birisi doğruları söylemektir. Yalan söylerseniz bir kabul ettim, iki kabul ettim sesimi çıkarmadım, üç sesimi çıkarmadım, şimdi öyle bir yalan söylüyorsun ki ben güya kalkmışım İsrail’de tutuklu gazeteci yok demişim. İspat edersen çıkacağım ben senden özür dileyeceğim. İspat edemezsen senin şeref ve haysiyetini sorgular hale getireceğim.

Yalanlar bir tane değil ki. İnsan da biraz ar olur haya olur. İnsanın ar damarı denen bir kavram var. Kendisine Başbakan olarak her seferinde dikkatli bir dil kullanmaya çalıştım. En ağır şekilde bizi suçladı ama bir, iki, üç, dört yeter artık; bu kadar yalan yeter artık. Yalan üzerine konuşmamalı bir politikacı. Ben siyasete atılırken şunu söylemiştim. Hiçbir koşulda halkıma yalan söylemeyeceğim diye. Benim bir tek yalan söylediğimi ispat etsin bakalım, bir tek cümle söylesin. Postmodern diktatörün yalanlarına, iftiralarına artık bu milleti göstereceğiz anlatacağız.”


Popular Articles

Latest Articles