Ö­n­c­e­ ­d­e­p­r­e­m­ ­ş­i­m­d­i­ ­d­e­ ­s­o­ğ­u­k­ ­v­u­r­d­u­ ­-­ ­S­o­n­ ­D­a­k­i­k­a­ ­H­a­b­e­r­l­e­r­

Ö­n­c­e­ ­d­e­p­r­e­m­ ­ş­i­m­d­i­ ­d­e­ ­s­o­ğ­u­k­ ­v­u­r­d­u­ ­-­ ­S­o­n­ ­D­a­k­i­k­a­ ­H­a­b­e­r­l­e­r­ Önce 7.2'lik depremle sarsılan Vanlılar, şimdi de soğuk ve zorlu yaşam şartlarıyla mücadele ediyor.

VAN (İHA) - Kimi depremzedeler yazlık çadırlarda kalırken, soğuk ve yağışlı havaysa hayatı olumsuz etkiliyor. 'Kurban Bayramı'na buruk bir şekilde hazırlanan depremzedeler, "Artık bizim için bayram yok" diyerek, içinde bulundukları durumu gözler önüne seriyor.

Depremin en çok hasar verdiği yerleşim bölgelerinden biri olan ve 474 kişinin hayatını kaybettiği Erciş'te ise yaralar sarılmaya çalışılırken, depremzedelerse Kızılay tarafından kurulan çadır kentlere yerleştiriliyor. Erciş Stadyumu'nda oluşturulan çadır kentteyse hayat, her türlü zorluğuna rağmen devam ediyor. Önce deprem şimdi de zorlu hava koşullarıyla mücadele ettiklerini ve çadırda ısınmakta zorlandıklarını kaydeden Güler Aktaş, "Gündüzleri neyse ama geceleri çok soğuk oluyor. Çadırın içinde 2'si elektrikli biri tüplü 3 soba yakmamıza rağmen ısınmakta zorlanıyoruz. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Bir an önce ya prefabrik konutlara ya da kalıcı konutlara yerleştirilmeye bekliyoruz" dedi. Türkiye genelinde bayram telaşı yaşandığını, ancak kendilerinin 'Kurban Bayramı'na buruk bir şekilde gireceğinin altını çizen Aktaş, konuşmasını da şöyle sürdürdü; "Bayramın geldiğini bile hatırlamıyoruz. Her yıl evimizde bayram öncesinde tatlı bir telaş vardı. Ama artık öyle bir şey yok. Burada çadırda bir başımızayız" ifadesini kullandı.

"DEPREMDEN SONRA ŞİMDİ DE SOĞUK HAVAYLA MÜCADELE EDİYORUZ"

Daha önce Erciş'te 1976 yılında yine deprem felaketini yaşadığını dile getiren Lütfi Aktaş ise, söz konusu depremde evlerini kaybettiklerini, ancak hayatta kalmalarınınsa tek tesellileri olduğunu söyledi. Van'ın bir daha böylesi acılar yaşamaması temennisinde bulunan Aktaş, depremden sonra bu kez soğuk ve yağışlı havayla mücadele ettiklerini belirterek, kışı da çadırda geçirmek zorunda kalacaklarının altını çizdi. Terzioğlu, konuşmasını da şöyle sürdürdü; "Aynı çadırda iki aile kalıyoruz. İçinde

bulunduğumuz çadır her ne kadar 5 kişilik olsa da biz 12 kişiyle burada barınmaya çalışıyoruz. Ne yapalım başka çaremiz yok hayatımızı sürdürmek zorundayız."

"BİR ARAYA GELİP NEFESİMİZLE ISINDIĞIMIZ GÜNLER OLDU"

Havanın çok soğuk olduğunu ve çadır içinde 3 soba yakmalarına rağmen yine de ısınamadıklarını vurgulayan Emine Bulut, "Hepimiz bir araya gelip, birbirimize sarıldığımızda ancak öyle ısınıyoruz. Hatta nefesimizle ısındığımız günler bile oldu. Allah büyük, inşallah ileride güzel şeyler olur. Çadırda çocuklarla yaşamak çok zor. Önümüzde 'Kurban Bayramı' var ama biz bayramın geldiğinden bile haberimiz yok. Demek ki kaderimize böyle yazılmış. Bayramı çadırda geçireceğiz" diye konuştu. Zeki Aktaş da, depremin

sadece evlerini yıkmakla kalmayıp, dünyayla olan iletişimlerini de kopardığını, çadırlarda gündelik hayattan uzakta öylece oturduklarını anlattı.

"BİZİM İÇİN ARTIK 'BAYRAM' DİYE BİR ŞEY KALMADI"

Depremde kendi ailesinden 10 kişinin göçük altında kaldığını, ancak her şeye rağmen yine de hayata tutunduklarını ifade eden Aktaş, 12 kişiyle birlikte çadırda yaşamaya çalıştıklarını ve daha ne kadar dayanabileceklerini bilmediklerini, en büyük korkularınınsa karın yağmaması olduğunu da sözlerine ekledi. Ailesiyle birlikte çadır kentte yaşamak zorunda kaldığını ifade eden 14 yaşındaki Gizem Soylu ise, zor şartlar altında hayatlarını sürdürmeye çalıştıklarını belirterek, "Çadırda soba ve battaniye ile

ısınıyoruz. Bizim için bayram diye bir şey kalmadı ve bizim için artık bayram yok" yorumunda bulundu. Havanın çok soğuk olduğunu anlatan Ahmet Şahin, gidecek hiçbir yerleri olmadığı gibi yapacak bir işleri olmadığını, bayramın da kendileri için artık hiçbir şey ifade etmediğini söyledi.


Popular Articles

Latest Articles