Ç­i­n­­d­e­ ­h­a­l­k­ ­d­e­ğ­i­l­ ­p­a­r­a­ ­k­o­n­u­ş­u­y­o­r­ ­-­ ­D­ü­n­y­a­ ­H­a­b­e­r­l­e­r­i­

Ç­i­n­­d­e­ ­h­a­l­k­ ­d­e­ğ­i­l­ ­p­a­r­a­ ­k­o­n­u­ş­u­y­o­r­ ­-­ ­D­ü­n­y­a­ ­H­a­b­e­r­l­e­r­i­ BBC'den Jeremy Paxman Çin'de siyaset ile ekonomi ve demokrasi ile büyüme arasında bir çekişme yaşandığına işaret ediyor.

Jeremy Paxman

BBC, Çin

Çen'in pansiyonundan tam ayrılmıştık ki muhabbet siyasete döndü. Çin Seddi'nin birkaç yüz metre aşağısında yaşayan Çen, ülkedeki modern girişimciliğe uygun bir şekilde, evini vadide yürüyüş yapanlar için bir pansiyona dönüştürmüş.

İşletmesi, kışın bu soğuk günlerinde, açık ve mavi gökyüzünün altında vadiyi soğuk rüzgârların süpürdüğü bu günlerde boş sayılır. Sıcaklık eksi dört ya da beş derecede.

Çen, kazancını yine işletmesine yatırmış ve tek katlı evine birkaç oda daha eklemiş. Pencereleri plastik perdelerle örtülmüş pansiyonun bir duvarında Mao Zedung'un gençliğinden dev bir poster asılı.

Köyüne giden yolun kenarlarında tuğla yığınları var. Evlerini genişletmek için inşaata girişen köylüler tarafından sipariş verilmiş tuğlalar bunlar. Vadinin aşağısında, büyük yeşil bir reklâm panosu, buraya yeni bir turistik tesis yapılacağını söylüyor.

İnşaatı, ortaklarını tespit edemeyeceğiniz büyük şirketlerden biri yapıyor. Özel sektörden insanların dışında, memuriyetiyle birlikte özel teşebbüse de giren ve yeri geldiğinde memuriyet yetkilerini özel sektör için kullanan kişilerin de bu şirketlerde paya sahip olduğuna kesin gözüyle bakabilirsiniz.

Turistik tesis devlete ait arazi üzerine inşa edilecek. Çin'de kağıt üzerinde tüm topraklar devlete ait.

Köylülere de metrekare başına tazminat verilecek. Turistik tesisin inşaatıyla birlikte tuğla bulmanın zor olacağını hesaplayan köylüler, işte bu yüzden tuğlaları depolamaya başlamış.

Çen'in bu konuda bir seçeneği yok. Çin Seddi'nin doğrudan aşağısında yer alan köyü, yatırımcılara güzel görünmüş. Bu halk cumhuriyetinde, para emirler verebiliyor.

Mao'nun posterinin neden Çen'in duvarına asılı olduğunu anlayabiliyorum. Büyük İleri Atılım yıllarında milyonların açlıktan kırılmasına yol açtığı için düşman görülen Mao, köylü sınıfının kalkınması için bir proje ortaya koydu.

Ayrıldıktan sonra konu, dediğim gibi siyasete ve seçimler mevzusuna döndü.

"Çin'de seçimler yapılsa bu Çinliler için daha iyi olur muydu?" sorusunun muhtemel cevaplarını tartışıyorduk. Batılılar olarak, demokrasi yanlısı önyargılarımızı kabul ettik ve Çin'de zenginlerin hesap vermek zorunda olmamalarıyla ilgili hikâyelerden duyduğumuz şaşkınlığı konuştuk.

Çen, İngiltere'de yaşıyor olsa, hükümeti değiştirmek için kendisine düşen rolü üstlenebilir ya da turistik tesis inşasıyla ilgili sorununu bir mahkemeye götürebilirdi. Fakat sonrasında, Fransa ve Amerika'daki seçimlerden konuşmaya başladık: "Sarkozy koltuğu bırakacak mı?", "Obama neden bir hayal kırıklığı oldu?" ve "ABD'deki başkan adayları neden saç spreylerine ya da 55 yaş üstü kişiler için satılan vitamin reklâmlarına neden benziyorlar?" gibi sorular sorduk.

Önyargılarımız, hepimize bir tür rahatlık sağlar. Batı'daki imalat sanayisi ve istihdamı giderek Çin'e nakledilmeye devam ederken, Batılılar kendilerini "Bizde en azından demokrasi var" diye teselli ediyor.

Boğazımıza yapışan kirli havayı teneffüs ettiğimiz başkent Pekin'de, resmi yayın organı olan Çin Günlüğü'nün İngilizce sürümünü satın aldım. Baş sayfasında Şanghay'daki bir balonun açılışını duyuran bir haber var. Batı gazetelerinin manşetlerinden inmeyen küresel ekonominin sorunları ise bu gazeteye pek uğramamış: Ticaret fazlasında küçük bir düşüş var o kadar.


Popular Articles

Latest Articles