A­l­m­a­n­y­a­ ­d­i­n­i­n­i­ ­k­a­y­b­e­d­i­y­o­r­:­ ­A­l­m­a­n­l­a­r­ı­n­ ­s­a­d­e­c­e­ ­8­’­d­e­ ­b­i­r­i­ ­d­i­n­d­a­r­

A­l­m­a­n­y­a­ ­d­i­n­i­n­i­ ­k­a­y­b­e­d­i­y­o­r­:­ ­A­l­m­a­n­l­a­r­ı­n­ ­s­a­d­e­c­e­ ­8­’­d­e­ ­b­i­r­i­ ­d­i­n­d­a­r­

Almanya’da her on yılda bir yapılan Kilise Üyeliği Araştırması’na (KMU) göre Almanların sadece yüzde 13’nün kiliseye bağımlı bir dindarlık anlayışı olduğu ortaya çıktı. Araştırmanın rakamlarından çok ortaya koyduğu sosyolojik sonuçlar dikkat çekiyor.

Alman halkının dindarlık oranı hızlı bir şekilde düşüyor ve kiliseler ağır üye kayıpları yaşıyor. Avrupa’da kilise üyeliği belirleyici şekilde dindarlık kriteri olarak kabul ediliyor. Her on yılda bir yapılan kilise üyeliği araştırmalarının (KMU) salı günü açıklanan sonuçlarına göre Almanlar arasında kendisini dindar ve kiliseye bağlı olarak görenlerin oranı yüzde 13. Çoğunluğun kendini seküler olarak tanımladığı Almanya’da kendisini doğacı denilecek düzeyde ve nerdeyse din düşmanı olarak tanımlayanların oranı ise yüzde 36.

Kendileri için kiliseden ayrılmanın söz konusu olamayacağını söyleyen protestanların oranı yüzde 35 olarak belirlenirken, ağır güven kaybı yaşayan Katoliklerde bu oran yüzde 27. Yani geri kalan üyeler için gelecekte kilise üyeliğinden ayrılmak bir opsiyon.

Protesanlar ve Katoliklerin ortak yaptığı araştırmayı yöneten uzmanlar kiliselerin yüksek reform beklenti baskısı altında olduğunu söylüyor. Alman Protestan Kilisesi (EKD) Konsey Başkanı Annete Kurschus ‘’Bu araştırma bize ayna oldu. Sonuçlar bize gençlere başka bir açıdan bakmamız gerektiğini gösterdi’’ dedi. Katolik Kilisesi ise araştırma için ‘’Sadece basit iyileştirmeler değil, kilisenin toplumdaki yerini ve konumunu yeniden tanımlamalıyız’’ dedi.

KMU daha öncesi kamuoyu yoklamalarının aksine online olarak yapıldı ve sorular araştırmanın kimden tarafından yapıldığı söylenmeden gerçekleşti. Böylece kişilerin etkilenmesi ve araştırmayı yapan kişinin arzularını karşılamaya yönelmesi engellenmiş oldu. 5 bin282 kişiye toplam 592 soru soruldu.

Araştırma sonuçlarına göre kilise/dindarlarının oranı yüzde 13, dine mesafeli olanların oranı yüzde 25, alternatifler yüzde 6, sekülerler yüzde 56 olarak belirlenirken, kilise dindarlarının üçte biri de seküler gruba dahil.

Sekülerler arasındaki en büyük grup ise ‘’kararlı sekülerler’’. Bu grup düna görüşlerini katı bir şekilde tabiat üzerinden tanımlıyor ve dine karşı hemen hemen düşmansı hissiyat içerisinde. Bu grup zaman içinde dini duygularını kaybetmiş insanlardan değil, her türden dine karşı olan ve bilim temelli yaşam oryantasyonu arayan insanlardan oluşuyor.

2019 yılında yapılan bir araştırmada hem Protestan ve hem de Katolik kiliselerinin 2060 yılına kadar üyelerinin ve mali gücünün yarısını kaybedeceği öngörülmüştü. Ancak son KMU araştırmasına göre bu durum 2040 yılında vuku bulacak.

Araştırmacılar kiliseye, gelecekte kendilerini sosyal hizmet veren bir kurum olarak görmelerini ve ayrılığa neden olan büyük teolojik tartışmalardan uzak kalmalarını tavsiye ediyor. Toplum vaftiz, nikah ve cenaze gibi hizmetleri olumlu karşılıyor. Ama bu rutinlerin dışına kiliseyle bir aidiyet hissetmiyor.

Kiliselerin lokal faaliyetleri toplum üzerinde etki ediyor ancak kiliselerin kurumsal temsil mercileri olan Protestan ve Katolik birliklerin eylen ve açıklamaları etki yaratmıyor. Son araştırmayla Almanların dinden uzaklaşmasının normal seyri halinde en üst noktaya çıktığı bundan sonra yıkıcı bir kopuşun yaşanmasının mümkün olduğu bildiriliyor.

Popular Articles

Latest Articles