K­ı­l­ı­ç­d­a­r­o­ğ­l­u­:­ ­S­a­d­e­c­e­ ­i­k­t­i­d­a­r­ı­ ­d­e­ğ­i­l­ ­k­e­n­d­i­m­i­z­i­ ­d­e­ ­d­e­ğ­i­ş­t­i­r­e­c­e­ğ­i­z­

K­ı­l­ı­ç­d­a­r­o­ğ­l­u­:­ ­S­a­d­e­c­e­ ­i­k­t­i­d­a­r­ı­ ­d­e­ğ­i­l­ ­k­e­n­d­i­m­i­z­i­ ­d­e­ ­d­e­ğ­i­ş­t­i­r­e­c­e­ğ­i­z­

CHP lideri Kılıçdaroğlu, yarın belediye başkanları ile birlikte depremin yıktığı Hatay'a gidiyor. Dün bir depremi daha yaşayan Defne ilçesinde ziyarette bulunacak olan Kılıçdaroğlu, ilk ziyaretinde yaşadıklarını da partisinin grup toplantısında anlattı. "Kadim şehirlerimizde ölümden başka hiçbir şey yoktu" diyen Kılıçdaroğlu, gördüğünün gerçek olamayacak kadar korkunç olduğunu söyledi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Meclis'teki grup toplantısında konuştu. Türkiye'yi sarsan depreme ilişkin açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu, "Yarın belediye başkanlarımızla birlikte Defne'ye gideceğim" dedi.

Konuşmasında deprem bölgesinde yaşananları anlatan Kılıçdaroğlu, değişim çağrısı da yaptı ve bunun sadece iktidara gelmek olmadığını söyledi. 'Zihniyet değişimi' vurgusu yapan Kılıçdaroğlu, "Depremler hep olacak. Ama devlet artık depremler karşısında aciz kalmayacak. Haramdan, yalandan siyaset elini çekecek. Sevgili dostlar emin olun kayırma gidecek, suistimal gidecek, aç gözlülük gidecek, rant gidecek. Her birimiz elimizi taşın altına koyacağız. Önce inanacağız. Ülkeyi değiştireceğimize inanacağız. Daha iyisini hak ettiğimize inanacağız" diye konuştu.

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları şu şekilde:

Her acıdan ders çıkarmak insanların temel görevlerinden birisidir. Her acıdan ders çıkarmalıyız. Aynı acıları yaşamamak, önlem almak aklın gereğidir. Yaşadığımız büyük felaketin yaralarını sarmaya çalışıyoruz. Milletimizin tekrar başı sağ olsun. Çok fazla kaybımız var. Bugün yapacağım konuşma için uzun uzun düşündüm. Kelimeler kifayetsiz kalıyor.

Büyük bir felaket yaşıyoruz. Haberi aldığımda hepiniz gibi dehşete düştüm. Sonra en iyisi hemen depremin olduğu bölgeye gitmek geldi. Başkanlarımızı aradım 'Kalkın gidiyoruz' dedim. Hatay'a vardık. Gördüklerim nasıl anlatılır bilmiyorum. Rüyada gibiydik. Gördüğümüz gerçek olamayacak kadar korkunç ve kabustu. Kadim şehirlerimizde ölümden başka hiçbir şey yoktu. İnsanlar isimleri haykırıyordu sokaklarda; evlat, anne, baba, kardeş isimleri... Gece indiğinde tümüyle tükenmiştik. Buz gibi bir soğuk gerçek bir zifiri karanlık. Yatacak yer arıyoruz kendimize. Dinlenmeye çekildim ama dinlenmek, uyumak mümkün değil.

Gözlerimi kapatıyorum o çocuklar, isimler gitmiyor aklımdan. Halkımızın acısını düşünüyorum, torunlarımı düşünüyorum, duygularım karma karışıktı. Bu ülkede her şeyi bölüştüler, acılar hariç. Acıları hiç kimse bölüşmeyecek mi bu ülkede diye sordum kendi kendime. Yarın torunlarım büyüyecek, Allah ömür verirse soracaklar bana 'Dede en zor zamanlarda sen neredeydin? Ne yapıyordun?'... Ne diyeceğim onlara düşünmeye başladım. İşte o an içimde bir şey koptu. Anladım ki ben artık eski ben olamayacağım. O an itibariyle ben aynı Kemal değildim. Kalktım basın müşavirim Ömer'i aramaya koyuldum. Telefon hatları çekmiyor, hiçbir şey çalışmıyor. Araca gittim o da zaten uyumuyordu. Herkeste aynı travma. 'Haydi Ömer halkımıza seslenmemiz lazım' dedim.

En zor durumda nerede duracağımızı söylemem lazım. Gelecekte torunlarımın soracağı sorulara bu gece benim yanıt vermem lazım dedim. Erdoğan ile siyaset üstü hizalanmayı reddediyorum dedim. Ne kendisi ile ne sarayı ile ne de çeteleriyle hizalanacağım. Ne siyaset üstüne ne siyaset altına ne ölümüne ne dirimine ne de milleti için var olmayan bir devlet yapısıyla hizalanacağım. Milleti için evlatları için var olmayan bir yapıyı yüceltmeyeceğim. Asla ve asla yüceltmeyeceğim. Dayanışacaksam da milletim ile dayanışacağım.

Siyaset üstü diyerek iğrenç reklamlara imza atan İletişim Başkanlığı ile mi dayanışacağım? Dakika bir İletişim Başkanlığı başlamıştı zaten gayri ahlaki bir sürü çabanın içine girmişti. Milletimize seslenmek istiyorum ama internet yok. Ömer ile uğraşıyoruz, millet bizi bekliyor. İnternet bağlantısını halletmeye çalışıyoruz. Ne düşünüyorsam amasız, fakatsız, güzellemesiz söyledim.

Ey halkım sen daha iyi olmayı hak etmiyor musun? Halkının derdini koşamayan bir devleti toplamaya çalışmayacak mıyız? İkinci yüzyılda daha iyi bir şey istemeyecek miyiz? O zaman net konuşmamız lazım. Gözyaşlarınızın gözlerinizi bulandırmasına izin vermeyin. İktidarı değiştireceğiz orası kolay, ama hepimiz biliyoruz ki değişim bir iktidarı değiştirmekten büyük olmalı. Zihniyeti değiştirmemiz lazım.

Nedir bu haram sevdası? Sevgili halkım elbette önce bu düzeni suçlayacağız. Çünkü bu düzeni onlar getirdi. İğneyi biraz da kendimize batırmamız lazım. Siyasete giren anormal şekilde gerçekleşiyor.

Sevgili dostlarım değişmemiz lazım. Düzenin çalışma şeklini kökünden değiştirmemiz lazım. Devletin işleyişini değiştirmemiz lazım. Siyasetin yapılma şeklini değiştirmemiz lazım. Değerlere gelince mangalda kül bırakmayan bizlerin bunu artık davranışlara yansıtmamız lazım. Her şeyi temelden değiştirmemiz lazım.

Değişime bu vahşi neo-liberal tek adam düzeninden başlayacağız. Değişim burada durmayacak.

Depremler hep olacak. Ama devlet artık depremler karşısında aciz kalmayacak. Haramdan, yalandan siyaset elini çekecek. Sevgili dostlar emin olun kayırma gidecek suistimal gidecek, aç gözlülük gidecek, rant gidecek. Her birimiz elimizi taşın altına koyacağız. Önce inanacağız. Ülkeyi değiştireceğimize inanacağız. Daha iyisini hak ettiğimize inanacağız.

Deprem gecesinden beri dayanışma içinde olan onurlu halkımız için inanmak zorundayız. İlimle, düşünceyle, teknikle yeniden kuracağız. İmar aflarını ağzımıza almayacağız. Plan yapacağız, o planlara uyacağız, sadık kalacağız. Kurumlar inşa edeceğiz. Tek adamlar asla ve asla bu coğrafyada bir daha olmayacak. Helal olanı yasal olanla bir edeceğiz. Vallahi de billahi de bu harami düzenini mutlaka ama mutlaka değiştireceğiz. Son olsun dostlarım bu son; yarın çocuklarımız, torunlarımız sorduğunda da ‘bu kâbusu biz bitirdik’ diyelim dostlarım.

Popular Articles

Latest Articles