M­u­r­a­t­ ­Ü­l­k­e­r­ ­k­a­l­e­m­e­ ­a­l­d­ı­:­ ­B­i­l­i­m­e­,­ ­i­ş­i­n­ ­u­z­m­a­n­l­a­r­ı­n­a­ ­d­i­k­k­a­t­ ­k­e­s­i­l­m­e­m­i­z­ ­g­e­r­e­k­i­y­o­r­

M­u­r­a­t­ ­Ü­l­k­e­r­ ­k­a­l­e­m­e­ ­a­l­d­ı­:­ ­B­i­l­i­m­e­,­ ­i­ş­i­n­ ­u­z­m­a­n­l­a­r­ı­n­a­ ­d­i­k­k­a­t­ ­k­e­s­i­l­m­e­m­i­z­ ­g­e­r­e­k­i­y­o­r­

Büyük yıkıma ilişkin bir yazı kaleme alan iş insanı Murat Ülker, Antakya'da karbon fiber ile güçlendirilmiş ve depremden de sağlam çıkmış bir binaya ilişkin bilimsel çalışmaları anlattı. Ülker, yaklaşmakta olduğu belirtilen İstanbul depremini de hatırlatarak "Biz inanıyoruz ki Rabbimizin takdiri akla ve bilime aykırı olamaz" dedi.

İş insanı Murat Ülker, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından ortaya çıkan yıkıma ilişkin bir yazı kaleme aldı. Bilimin depreme dayanıklı binalar inşa etmekteki önemine vurgu yapan Ülker, Türkiye'deki dikkat çeken bir inşa yöntemini anlattı.

Ülker yazısında ODTÜ’den Prof. Dr. Güney Özcebe liderliğindeki grubun, bir yüksek lisans tezinde önerilen ‘karbon fiber’ yöntemini 2008 yılında Antakya’da, 9 katlı, “normal şartlarda göçme arifesine gelmiş” bir binaya uyguladıklarını aktararak söz konusu binanın yıkılmadan tüm kolon ve duvarları karbon fiberlerle güçlendirildiğini belirtti. Ayrıca Ülker, Antakya’daki bu 45 yıllık, çok katlı binanın son depremde yıkılmadığını ve içinde yaşayanların da felaketten sağ kurtulduğunu anlattı.

Ülker yazısının devamında şu ifadelere yer verdi:

Bilime, işin uzmanlarına, başarılı, işe yarar uygulamalara dikkat kesilmemiz gerekiyor. Bu tür kıymetli bilgilerin artması, uygulanması hepimiz için çok önemli. Zira bu deprem işi ciddi, hem de çok ciddi!

Ben derim ki öncelikle maruz kaldığımız, insanlarımızın yaralandığı, öldüğü bu afetin yaralarını sarmalıyız ve sonra tekrarı muhakkak olan bu afete tam bir seferberlik ilan edip elbirliğiyle hazırlanmalıyız. İstanbul depremi kaçınılmaz diyor bilim; biz inanıyoruz ki Rabbimizin takdiri akla ve bilime aykırı olamaz. “Oğlum gücünün bittiği yerde kaderin başlar” derdi babam.

Şimdi soralım kendimize, yuvamız, işyerimiz ne kadar sağlam, yani depreme dayanıklı; sevdiklerimizin, akrabalarımızın bu olası afette halleri nice olacaktır?

Depreme hazırlıklı mıyız; deprem anı ve sonrası için planımız nedir, hazırlığımız var mı?

Bu sorulara cevaplarımız çok önemli, hazırsak veya imkanımız eksikse imece usulü bir yardımlaşma başlatmalıyız. Burada devletin gücünün yanında STKlara da iş düşüyor.

Yok cevaplarımız yoksa veya bilmiyorsak kendimizi eğitmemiz şart!

Aksi takdirde kaderimizin kötü olacağı büyük ihtimaldir ve mesul olacağız. Ya bu dünyada kanuni yaptırıma ve öbür dünyada hesaba maruz kalacağız; ayrıca vicdan azabı da var!

Ben benim, sizin gibi vatandaşlar açısından konuya baktım.

Şimdi arzu ederim ki, kanun koyucular, merkezi/yerel kamu idaresi ve yerel yönetimler her işi bir kenara koyup ivedilikle bu konuyu gündeme alıp yapacaklarını ve süre/zamanını halkımıza açıklasınlar.

Çünkü bin yıldır yurt bellediğimiz Anadolu’da halen imarsız şehirlerimizde, yıkılan yerleri aynı şekilde imar edip yeni afetlere gebeyiz…

Çünkü aynı şeylerin tekrarında aynı sonuçlar kaçınılmazdır.

İncelemek isterseniz ilgili haber linklerini aşağıda, söz konusu tezi ise ekte paylaşıyorum.

Popular Articles

Latest Articles