İ­s­m­i­y­l­e­ ­m­ü­s­e­m­m­a­ ­b­i­r­ ­s­e­r­g­i­

İ­s­m­i­y­l­e­ ­m­ü­s­e­m­m­a­ ­b­i­r­ ­s­e­r­g­i­

Meşher’in Ömer Koç’un koleksiyonundan hazırladığı ve İstanbul’un beş yüz yılına ışık tutan ‘Göz Alabildiğine İstanbul’ sergisi açıldı. Küratörlüğünü Şeyda Çetin ve Ebru Esra Satıcı’nın yürüttüğü sergide geniş açılı İstanbul manzaralarını gösteren tablolardan gravürlere, nadir kitaplardan albümlere, panoramik fotoğraflardan Yadigâr-ı İstanbul objelerine 100’ün üzerinde eser yer alıyor.

Meşher’in son sergisi ‘Göz Alabildiğine İstanbul’ yüzyıllar boyunca merak konusu olmuş Osmanlı başkentinin çeşitli temsillerini ziyaretçileriyle buluşturdu. Ömer Koç’un koleksiyonundan hazırlanan ve Meşher’in üç katına yayılan serginin küratörlüğünü Şeyda Çetin ve Ebru Esra Satıcı yürütüyor. Mayıs 2024’e kadar sürecek sergiye Türkçe ve İngilizce olarak yayımlanacak bir sergi kataloğu eşlik edecek. Katalogda, küratörlerinin giriş yazısının yanı sıra Prof. Zeynep Çelik’in ilk defa yayımlanacak ‘Biz ki İstanbul şehriyiz, güzelizdir’ başlıklı bir makalesi de yer alacak.

23kr02-man6.jpg

‘Göz Alabildiğine İstanbul’ beş yüzyılı kapsayan içeriği, eserlerin estetik ve tarihi değerleri ve barındırdığı küratöryel hassasiyetiyle ziyaretçilerini çabucak etkisi altına alıyor. Sergide geniş açılı İstanbul manzaralarını gösteren tablolardan gravürlere, nadir kitaplardan albümlere, panoramik fotoğraflardan Yadigâr-ı İstanbul objelerine 100’ün üzerinde eser yer alıyor. İsmiyle müsemma sergi ziyaretçisini hem İstanbul’da hem zamanda hem de eserlerin üreticilerinin zihinlerinde eşsiz bir yolculuğa çıkarıyor. Sergide eserlerin üreticileri kadar betimledikleri de oldukça çeşitli. Hayalle gerçek arasında gidip gelen Oryantalist ressamların kadın tasvirlerinden arabalarında yaşmaklarıyla görünen kadınlara, İstanbul’un aşina olunan ve olunmayan panoramik manzaralarından dört ayaklılarına kadar birçok yer ve kişi görmek mümkün. Seyyahlardan elçilere, askerlerden diplomatlara varan üretici listesinde de İstanbul gravürüyle yer alan bir İstanbullu olan Kömürcüyan ve yağlıboya manzarasıyla serginin tek kadın ressamı Clara Mayer dikkat çekiyor.

23kr02-dekue-man.jpg

1835 Alman yapımı, İstanbul izleme kutusu.

Sergide yer alan eserlerde 20. yüzyılın başına yaklaştıkça şehir manzaralarının gündelik eşyaları süslediğini ya da kartpostal ve fotoğraf albümleri şeklinde kendi başlarına hediyelik eşya haline geldiğini görüyoruz. Serginin açılışında sohbet ettiğim sergi küratörleri Şeyda Çetin ve Ebru Esra Satıcı’ya şehir imgelerinin ürünselleşmesinin tarihinde İstanbul’un nerede durduğunu sordum. İkisi de diğer şehirlere de bakmak gerektiğini ama Londra ve Paris gibi başkentlerle benzer bir görünürlüğü olduğu görüşlerini aktarıyorlar. Bütün bu eserlerin bir ‘Modernleşen İstanbul Şehir Müzesi’ne dönüşüp dönüşemeyeceğini sorduğum Prof. Zeynep Çelik de, içlerinden seçilmesi gerektiğini çünkü çoğunun pek çok hayali unsur barındırdığını kaydediyor. Batılıların yüzyıllar boyunca kendi Doğu’larında kalanlara dair ürettiği şeylerin çok büyük çoğunlukla Oryantalist bir göz ve zihinle üretildiğini bu sergi üzerinde gözlemlemek de mümkün. 26 Mayıs 2024 tarihine kadar görülebilecek ‘Göz Alabildiğine İstanbul’ sergisine, küratörler ve Meşher ekibinin hazırladığı yetişkin ve çocuk atölyeleri gibi bir dizi program eşlik edecek. Güncel etkinlik takvimine Meşher’in internet sitesi ve sosyal medya kanallarından ulaşılabilir.

23kr02-man3.jpg

Serginin küratörleri Ebru Esra Satıcı (solda) ve Şeyda Çetin.

Küratörler Çetin ve Satıcı, üç kata yayılan sergiye ilişkin şunları söylüyor: “Eserleri seçkiye dahil ederken İstanbul’un olabildiğince farklı noktalarından, farklı semtlerinden manzaralar olmasına özen gösterdik. En eskisi Hartmann Schedel’e ait Liber chronicarum (1493) ve en yakın tarihlilerden Alexandre V. Pankoff’un özgün tasarım ve resimlerini içeren albümü (1922-1924) olmak üzere Meşher’in üç katında 100’ü aşkın yapıt sergiliyoruz. Ön plana çıkan tema ve hikâyeler birbirinden keskin sınırlarla ayrılmıyor, aksine birbirlerini besleyip tamamlıyorlar. Yapıtları dönem ve tekniklerine göre değerlendirmek yerine aralarında kurdukları ilişkileri ortaya çıkarmanın, bu çok katmanlı şehri anlama çabasına katkı sunacağına inanıyoruz.” Meşher Direktörü Nilüfer H. Konuk ise serginin geniş kitlelere ulaşmasını arzuladıklarını söyleyerek, “Kimileri en erken tarihli baskı, günümüze ulaşmış tek nüsha veya döneminin öncü örnekleri olan bu eserlerin bir kısmı ilk defa İstanbul’da sergileniyor. Ömer Koç’un kıymetli koleksiyonundaki bu nadir eserleri Meşher’de geniş kitlelerle buluşturmaktan büyük memnuniyet duyuyoruz” diye konuşuyor.

2302-dik.jpg

Meşher’de yer alan serginin en eski eseri ise 1493 yılından, ilk basım Liber charonicarum. Nürnberg Kroniği olarak da bilinen eser İstanbul’un en eski tasvirlerinden biri olarak biliniyor. İstanbul’u Londra’da panoraması sergilenen ilk yabancı şehir yapan Henry Aston Barker’ın panoraması da kronikle aynı katta, zemin katında, diğer uçta sergileniyor. Bir üst katta ise şehrin tarihine damgasını vuran yangınların tasvirleri ve bunların sonuçlarına paralel olarak önerilen, şehrin ilk ölçekli planları hemen dikkatleri çekiyor. Şüküfe Nihal’in bir yangını betimleyen şiiri ise Prof. Zeynep Çelik’in dikkat çektiği üzere bir kadın şiiri olması açısından önemli. Serginin en ilginç eserlerinden biri 1533’te şehri ziyaret eden Pieter Coecke van Aelst’ın yolculuğunu kaydettiği, 4 metrelik çizim. Neredeyse çizgi roman hissi veren bu çizimde İstanbul’un Bizans yapılarının çoğu hala görülebiliyor.

Popular Articles

Latest Articles