H­e­r­ ­b­o­z­u­l­d­u­ğ­u­n­d­a­ ­i­ç­e­r­i­ğ­i­ ­d­e­ğ­i­ş­e­n­ ­b­i­r­ ­‘­s­e­s­s­i­z­l­i­k­’­

H­e­r­ ­b­o­z­u­l­d­u­ğ­u­n­d­a­ ­i­ç­e­r­i­ğ­i­ ­d­e­ğ­i­ş­e­n­ ­b­i­r­ ­‘­s­e­s­s­i­z­l­i­k­’­

Türk basını şair Sezai Karakoç’un adına ‘Mona Roza’ şiirini yazdığı, Cemal Süreya’nın uğruna soyadından bir harf eksilttiği iddialarıyla tanınan 94 yaşındaki Muazzez Akkaya’nın ‘70 yıl sonra sessizliğini bozduğunu’ yazdı. Akkaya ilk kez 2011’de geyve.com yazarı Şeref Elma’ya konuşmuş, ardından Karakoç’un vefat ettiği gün 16 Kasım 2021’de Odatv’ye konuşmuştu. Üçüncü konuşmasını Anadolu Ajansına veren Akkaya’nın her konuşmasında ise iki şair hakkında farklı ifadeleri yer alıyor.

Sezai Karakoç’un 14 kıtalık ‘Mona Rosa’ şiirinin kıta başlarındaki harflerin yan yana getirilmesiyle ortaya çıkan ‘Muazzez Akkaya’m’ akrostişinde adı geçen Muazzez Akkaya, üçüncü kez konuştu. 2011 yılında Eşme köyü web sitesi editörü ve geyve.com yazarı Şeref Elma’ya konuşan Akkaya, verdiği röportajda Karakoç’un şiirinden yazıldığı süreçte haberi olmadığını belirterek, “Şiirle falan aram yoktu, matematiğe daha ilgiliydim” ifadeleri nedeniyle tepki ile karşılanmıştı.

Akkaya’ın, röportajın ardından bir banka reklamında oynadığı dikkat çekmişti. Akkaya, Karaoç’un vefatının ardından da 2021’de OdaTV’ye konuşmuştu. 94 yaşındaki Akkaya bu kez Anadolu Ajansı’ndan (AA) Burcu Çalık Göçümlü’ye konuştu ancak haberin ‘Türk Edebiyatının ‘Mona Roza’sı 70 Yıl Sonra Sessizliğini AA’ya Bozdu’ başlığı ile verilmesi, konuya hakim Karakoç okurlarının dikkatinden kaçmadı. Birçok kişi de 2021’de vefat eden şairin ardından bu tarz magazinel haberler yapılmasının etik yönünü sorguladı.

uygyuguy.jpg

Karakoç’un ‘Mona Roza’ şiiri edebiyat dünyasında, Mülkiye Mektebi’nde birlikte okuyan Cemal Süreya ve Karakoç’un gönüllerini 1950’li yıllarda Akkaya’ya kaptırdıkları, iddiaya giren iki genç şairden en iyi şiiri yazanın ve Akkaya’nın gönlünü kazananın soy isminden bir harfi atacağı magazini ile anılıyordu. 2011’de Şeref Elma’ya verdiği röportajda şiirin efsanesi olan hikayeyi bilmediğini söyleyen Akkaya, Karakoç’un zaman zaman kendisine şiirler verdiğinden bahsetmiş, bir okul gecesinde bir şiir okunduğundan ancak okuyanın Karakoç mu, Süreya mı olduğunu hatırlamadığını kaydetmişti. Akkaya, AA’ya verdiği ikinci röportajda ise, bu kez şu ifadeleri kullandı:

“Cemal Süreya daha çok cebime şiirler koyardı. Şiirlerin ona ait olduğunu sonradan öğrendim. Ben o dönem bu şekilde bir arkadaş edinmeyi, ilerletmeyi hiç düşünmedim.”

İlk röportajında Bu Süreya’nın soy harfinden bir harfi eksilttiği iddiasını yeni duyduğunu söyleyen Akkaya, bu kez şunları söyledi:

“Bu olay olduğunda Mülkiye’nin kafesinde arkadaşlarımızla oturuyorduk. Arkadaşlarım yanlarında Sezai Karakoç’la gelmişti. Aynı masadaydık. Sonra diğer arkadaşlar kalkıp gidince ve sadece Sezai Karakoç’la benim masada kaldığım anı görünce Cemal Süreya, soy isminden bir harfi sildirmiş. Bana böyle izah etmişlerdi.”

Akkaya’nın iki röportajı arasındaki çelişkiler sadık Karakoç okurlarının tepkisini çekerken, şair Ömer Erdem, röportajı sosyal medyada şöyle yorumladı:

“Seviye göstergesi. Anadolu Ajansı magazini patlatmış. Peşinden gazete ve internet siteleri geliyor. Bu hanımefendinin aşka ne hizmeti olmuş ki 94 yaşında bir kitaplık laf biriktirmiş? İnsan bir tuhaf oluyor.”

Röportajda dikkati çeken bir ayrıntı da, Karakoç’un 2021’deki vefatının ardından aynı gün, 16 Kasım’da OdaTV’ye konuşan Akkaya’nın şu ifadeleri oldu:

“Sezai Karakoç’u vefatından bir ay kadar önce Fenerbahçe sahilinde gördüm. Karşıdan yürüyordu ve o kadar dikkatli bana bakıyordu ki... Ama beyaz saçları, sakalları olunca tanıyamadım. Bir süre sonra gazetede vefat ilanını görünce onun Sezai Karakoç olduğunu anladım. Eğer o olduğunu bilseydim, bir kafede oturup beraber bir kahve içmek isterdim.”

Akkaya, 16 Kasım 2021’de OdaTV’ye şunları söylemişti:

“Hay Allah üzüldüm. Evlenmemiş olmasına üzüldüm açıkçası keşke o kadar bağlı olmasaydı. Yani ben sebep olmadım İnşallah... İyi bir insandı, ikinci sınıftan arkadaşımdı. Kader, kısmet mi diyelim bilmiyorum, nur içinde yatsın. Ben onun mutlu olmasını isterdim. Mona Roza şiirinden ikinci sınıfta haberdar olmuştum. Aynı sınıfı paylaştığım Altan Öymen’in eşi Aysel Öymen ‘çok güzel şiirler yazan biri var’ demişti. Şiir gecesi olmuştu, o şiiri okumuştu. Valla yakınlık duyamadım. Çalışkan bir arkadaştı. Ama pek düşünmüyordum aynı sınıftan biriyle... Cemal Süreya ile aynı sınıftaydık. O da cebime şiirler koyuyordu. Evlendi yuva kurdu.”

Popular Articles

Latest Articles