M­a­d­ı­m­a­k­ ­K­a­t­l­i­a­m­ı­ ­d­a­v­a­s­ı­n­ı­n­ ­a­v­u­k­a­t­ı­ ­k­o­n­u­ş­t­u­:­ ­İ­n­s­a­n­l­ı­k­ ­s­u­ç­u­n­u­n­ ­z­a­m­a­n­a­ş­ı­m­ı­ ­o­l­m­a­z­

M­a­d­ı­m­a­k­ ­K­a­t­l­i­a­m­ı­ ­d­a­v­a­s­ı­n­ı­n­ ­a­v­u­k­a­t­ı­ ­k­o­n­u­ş­t­u­:­ ­İ­n­s­a­n­l­ı­k­ ­s­u­ç­u­n­u­n­ ­z­a­m­a­n­a­ş­ı­m­ı­ ­o­l­m­a­z­

Yakın tarihin en utanç verici olaylarından Madımak Katliamı'nın üzerinden bugün tam 30 yıl geçti. Hayatını kaybedenler, Sivas başta olmak üzere Türkiye'nin dört bir yanında anılırken, 30 yıldır davayı takip eden Avukat Şenal Sarıhan, verdikleri hukuk mücadelesinden bahsederek davaya zamanaşımı kararı verilmemesi gerektiğini, insanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımı olmadığını söyledi.

Bundan 30 yıl önce, 2 Temmuz 1993’te, Sivas Madımak Oteli’nin kundaklanmasıyla 33 aydın yakılarak öldürüldü. Üzerinden 30 yıl geçen katliamda halen aydınlanmamış noktalar, yargılanırken serbest bırakıldığı için yurt dışına kaçan ama Türkiye’de ölen sanıklar, zamanaşımı ile karşı karşıya olan bir dava var.

10Haber’den Buse Çelebi'ye konuşan Avukat Şenal Sarıhan, 30 yıldır davayı takip ederken verdikleri hukuk mücadelesini anlatarak, 14 Eylül’de davanın duruşmasının görüleceğini, zamanaşımı kararı verilmemesi gerektiğini söyledi. Sarıhan, insanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımı olmadığını vurguladı.

1993 yılında açılan davada 15 bin kişinin eyleme katıldığı iddia edilmişti ancak Avukat Sarıhan’ın verdiği bilgiye göre ilk gözaltı sayısı 156’ydı ve bu sayı zaman zaman 200’e kadar çıktı. Ancak davada sürekli temyiz süreci yaşandı. Sarıhan, eylemin örgütlü yapılar tarafından düzenlendiğini savunanlar arasındaydı. “Davanın açıldığı dönem eksik soruşturmayla 3 ayrı dava açıldı, bu davalar sonuç olarak birleştirildi. Birleşen davalarla ilgili mahkeme önce ‘adiyen yakarak adam öldürmek’ olarak değerlendirdi, temyizimiz sonrası Yargıtay’a göre de bizim düşündüğümüz gibiydi, bu eylem sırasında atılan sloganlar ‘Laiklik gidecek şeriat gelecek, cumhuriyet burada kuruldu burada yıkılacak’ gibi sloganlar zaten eylemin amacını ifade ediyordu” diyen Sarıhan, saldıranların mağdurları tek tek tanımadığını da vurguluyor. Tanışıklığın olmamasının davadaki önemini de “Esas olarak gösteriydi, şeriat isteğinin gösterisiydi” diyerek açıklıyor.

1-017.jpgAvukat Şenal Sarıhan

O dönem 765 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 146. maddesinin 1. fıkrası gereğince Anayasal düzenin tebdil, tadil ve ilgası yani; Anayasal düzenin değiştirilmesi amacıyla bu eylemin gerçekleştiğini savunduklarını anlatan Sarıhan, Yargıtay’ın da kararı bozduğunu, Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin 38 kişi hakkında idam cezası verdiğini sözlerine ekliyor. Bir dönem ÇHD Genel Başkanı olan Sarıhan, o dönem de idam cezasına karşı olduklarını bu nedenle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesi gerektiğini söylüyor ve konuşmasının devamında yargılama sürecindeki eksikliklere dikkat çekiyor. İlk duruşmada 46 kişinin tahliye edildiğini ve bu tahliyelerin duruşmalar boyunca devam ettiğini belirten Avukat Sarıhan, “Daha sonra bu insanlar bu kadar büyük bir cezayı almış olmalarına rağmen tahliye edilmişlerdi ve bunlar örgütlü biçimde yurt dışına kaçırıldı. Bu dava 2001 yılında esas olarak kesinleşti. Yargıtay onadı. Fakat o tarihten bu yana aranan sanıklar yönünden, kaçmış olan sanıklar yönünden, tefrik edilmiş dosyalar yönünden bu davaya devam ettik” diyor.

Sonraki yıllarla 7 kişilik bir gruba yönelik tekrar yargılamalar olduğunu hatırlatan Sarıhan, “Bu sanıklarla ilgili, 38 sanıkla ilgili -ki bunun 5 tanesi indirimli ceza almışlardı-. Ağırlaştırılmış müebbet hapse döndü cezaları. Bizim bildiğimiz ceza alan 9 kişi yurt dışına kaçmıştı onların infazı mümkün olmadı. Hemen kaçmışlardı. Cezaları kesinleşmeden. Bu hem kendi eylemlerinin ağırlığının bilincinde oldukları hem de örgütlü bir biçimde dışarı çıkarıldıklarına işaretti. Bu konuda çok mücadele ettik” cümleleriyle aktarıyor süreci.

“Topluma kazandırma yasası diye bir yasa çıktı bu yasadan yararlanmak için hepsi başvuruda bulundular. Hiçbir bilgi de vermedikleri için bu davada bir sonuç alamadılar. Topluma kazandırma yasasından yararlanmaları için bilgi vermeleri lazım. Kimler buna ele başılık yaptı, kimler örgütledi?” diye soruyor ve sözlerini şu ifadelerle noktalıyor:

“Şimdi bu 3 kişiyle ilgili dava sürüyor. Biz ısrarla diyoruz ki 2 Temmuz’da iç hukukumuza göre zamanaşımından dava düşmüş olacak. Ama diyoruz ki bu insanlığa karşı suç. Çünkü hiç tanımadıkları bir gruba tamamen siyasi amaçla siyasi görüşleri nedeniyle saldırı oldu. Bunların önemli bir kısmına dini inançları sebebiyle saldırı oldu. Bu bir de Türkiye’de sistemli bir olay haline geldi. Kahramanmaraş, Çorum… Bu sebeple biz bu olayın insanlığa karşı suç olduğunu zamanaşımından düşürülmemesi gerektiğini savunuyoruz. Düşme için mahkemenin karar vermesi gerekiyor. Heyet değişiklikleri oldu. Son duruşmalarda yeni gelen ve 3 kadından oluşan bir heyet davaya girdi. Ellerindeki dosya 3 kişiyle sınırlandırılmış bir dosya. Onların vicdanlarıyla da hareket etmeleri gerektiğini talep ettim. Duruşmayı eylüle bıraktılar.

Mayıs’ta duruşmaya girdik, duruşmayı 14 Eylül’e attılar. Epey bir zaman var arada, resmi bir zamanaşmı kararı yok elimizde. Bu 3 kadın yargıcın insanlığa karşı suçların zamanaşımına uğramayacağına imza atmış olmalarını bekliyorum. Öldürülmüş olan çocukları, gençleri, aydınları, yaşlıları düşünsünler diye bekliyorum. Tarihin zamanaşımı yok. İstiyoruz ki hukuk da kendi tarihini yazmış olsun.”

Liderler Madımak Katliamı'nı andı: 30 yıldır sönmeyen bu ateşi unutmadıkLiderler Madımak Katliamı'nı andı: 30 yıldır sönmeyen bu ateşi unutmadık

Madımak Katliamı'nın üzerinden tam 30 yıl geçtiMadımak Katliamı'nın üzerinden tam 30 yıl geçti

Ankara Barosu'ndan Madımak Katliamı için dev pankart: 'Zaman aşımı'na vurgu yaptılarAnkara Barosu'ndan Madımak Katliamı için dev pankart: 'Zaman aşımı'na vurgu yaptılar

Popular Articles

Latest Articles