­S­a­n­a­y­i­ ­İ­s­t­a­n­b­u­l­­d­a­n­ ­ç­ı­k­a­r­ı­l­s­ı­n­­ ­s­ö­z­l­e­r­i­n­e­ ­İ­T­O­­d­a­n­ ­t­e­p­k­i­:­ ­Ç­o­k­ ­t­e­h­l­i­k­e­l­i­ ­b­i­r­ ­s­ö­y­l­e­m­

­S­a­n­a­y­i­ ­İ­s­t­a­n­b­u­l­­d­a­n­ ­ç­ı­k­a­r­ı­l­s­ı­n­­ ­s­ö­z­l­e­r­i­n­e­ ­İ­T­O­­d­a­n­ ­t­e­p­k­i­:­ ­Ç­o­k­ ­t­e­h­l­i­k­e­l­i­ ­b­i­r­ ­s­ö­y­l­e­m­

Büyük depremlerin ardından beklenen İstanbul depremi de gündemdeki yerini koruyor. İstanbul'un ekonomi ve sanayi merkezi olması ise ayrı bir sorunu daha ortaya çıkarıyor. Bu konuda sanayinin İstanbul'dan çıkarılması gerektiğini söyleyenlere ise İTO Başkanı Avdagiç ise tepki gösteriyor ve bu söylemin çok tehlikeli olduğunu ifade ediyor. Ayrıca Avdagiç, İstanbul depreminin gündeme gelmesinin ardından AVM satış endekslerinde düşüş yaşandığını söylüyor.

Maraş merkezli depremlerin ardından gözler beklenen İstanbul depremine çevrildi. Finans ve sanayi İstanbul'da toplandığı için olası depremin ekonomiye de büyük zarar vereceği konuşuluyor ve sanayinin kentten çıkarılması gerektiği söyleniyor. Bu açıklamalara ise İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç'ten tepki geldi. Avdagiç, "İstanbul’u konuşurken kullanılan jargona çok dikkat edilmeli" diyerek İstanbul'un deprem riskini yazarken stanbul’un ekonomik öneminin göz önünde bulundurulması gerektiğini söyledi.

İstanbul'daki nüfusun Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 20’sini, kayıtlı işgücünün yüzde 20’den, ihracatın ve toplam dış ticaretin yüzde 50’den fazlasını temsil ettiğini söyleyen Avdagiç, "İstanbul, Türkiye Gayrisafi Yurt İçi Hasıla’sının (GSYH) yüzde 30,4’ünü oluşturuyor. 2022 yılında oluşturduğu katma değer 300 milyar dolara yakın. İstanbul’u konuşurken kullanılan jargona çok dikkat edilmeli. Yakın zamanda Berlin’deki turizm fuarındaydım. Oraya gittiğim zaman ilk sorulan, ‘İstanbul nasıl, İstanbul yıkılıyor mu, her yer eski bina, ne olacak’ oldu. Depremden bu yana İstanbul’da AVM satış endekslerinde yüzde 33-35’lik düşüş var. Lüks segment satış kategorisinde düşüş yüzde 80’lere ulaştı. İstanbul otellerinde de yüzde 30’lar mertebesinde rezervasyonlarda ve oda doluluğunda düşüş söz konusu. Dolayısıyla İstanbul’daki deprem riskini yazarken İstanbul’un ekonomik önemini göz ardı etmemeliyiz" dedi.

Sanayi ve ticaretin belli bölgelerde sıkışmaması gerektiğini söyleyen ve sıkıştığında ise bölgeler arası kalkınmışlık ve refah seviyesinin olumsuz etkilendiğini ifade eden Avdagiç, "Depremin Türkiye’nin kalkınma ve sanayileşme stratejisinde bir ‘desantralizasyon’a yol açmasını diliyorum. Ancak biz şuna karşıyız. ‘Bu vesileyle İstanbul’dan sanayiyi çıkaralım’ diyenler var. Bu çok tehlikeli bir söylem. İTO olarak İstanbul’daki üretimin, ticaretin, ekonomik ünitelerin zorla şehir dışına çıkarılmasının doğru olmadığını düşünüyoruz. Bunun doğal, tabi ve sürdürülebilir bir planlama ile yapılmasının çok daha doğru olacağını öngörüyoruz. Bu söylemi biz sadece burada duymuyoruz. Yurtdışındaki potansiyel alıcılar da duyuyor. ‘Herhalde tesisinizi kapatmak durumunda kalacaksınız, ben şimdiden kendime alternatif bir tedarikçi bulayım’ diye farklı bir durum içine girebiliyorlar. Dolayısıyla bütün bu resmi kurgularken ülkenin üretmeye, ihracat yapmaya, istihdam oluşturmaya devam etmesi gerekiyor" diye konuştu.

Avdagiç konuşmasının devamında şunları söyledi:

Lojistiği bir sorun olarak ileri sürenler olabilir. O zaman Türkiye’nin son yıllarda karayolu ulaşımında aldığı büyük mesafenin bir benzerinin demiryolu ile yük taşımacılığında da alınması gerekiyor. Ülkenin hızlı demiryolu ağlarıyla örülmesi ve limanlara hızlı erişimin sağlanması lojistiği sorun olmaktan çıkaracaktır. Bu da üretimin ve sanayinin ülke geneline yayılmasına zemin hazırlayacaktır.

İTO olarak uzun süredir söylediğimiz şu; güvenli konutların yanı sıra güvenli fabrikalar inşa etmek zorundayız. Konutlar için ortaya konulan yenileme prosedürlerini mutlaka fabrikalar, işyerleri, çarşılar, AVM’ler için de öngörmeliyiz. Dolayısıyla bütün bu dönüşüm paketini iş yerlerini, sanayi kuruluşlarını, turizmi de işin içine katarak sürdürmeliyiz. Dönüşümün ve yeniden inşanın bir görev olduğu bilinciyle hareket edilmesi gerekir. Bu yüzden devletimizin bu kapsamdaki faaliyetleri vergilendirmesinde vergi gelirini, özel sektörümüzün de bu faaliyetlerden elde edeceği kazançta kârı öncelememesi gerektiğine inanıyoruz.

İTO’nun Deprem Koordinasyon Merkezi’nden bölgeye 108 TIR ve 8 uçakla yardımlar gönderildi. İTO'nun üyeleriyle birlikte bölgeye şu ana kadar yaptığı yardım miktarı da 220 milyon liraya ulaştı.

Acil tedarikçi gibi çalışıyoruz. İstanbul’dan tedarik ettiğimiz yakmaya hazır odunları kamyonlara yükleyip yola çıkardık. Acil ihtiyaç bilgisi gelince anında bölgeye talep edilen kadar oksijen tüpü gönderdik. Çadırkentlerde buzdolabı olmadığı için ürünlerin uzun süre muhafazasını sağlayan ‘termo box’lar talep edildi. Onları gönderdik. Bir bölgeden 'acil çadıra ihtiyaç var' haberi gelince, biz oraya hemen çadır gönderdik. Nokta atışlı ve incelikli bir çalışma yürüttük.

Deprem bölgesinin daha uzun süre yardıma ve özel desteklere ihtiyacı var. İş dünyası olarak yardımları, ihtiyaçlar sürdükçe devam ettirmek zorundayız. Normal hayata dönüş için daha uzun bir yolumuz olduğu tartışma götürmez bir gerçek. Bizler de yardım çalışmalarımızı bu perspektifle şekillendiriyoruz. Rutin ihtiyaç yardımlarımızı düzenli olarak uzun süre devam ettirmemiz gerekiyor. İTO olarak, devletimizle ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile koordinasyon halinde bu çalışmalarımızı yürütüyoruz.

Popular Articles

Latest Articles