Uluslararası Tıp Dergisi Lancet, sigara içenlerin sayısının 1,1 milyara ulaşarak, tüm zamanların rekorunu kırdığını açıklamıştı. Küresel tüketimin 3'te 2'sini oluşturan 10 ülke arasında Türkiye de bulunuyor. KARAR'a konuşan Prof. Dr. Ali Kubilay Korkut, sigara kullanımının azaltılmadığına dikkat çekti. Korkut, "Uzun süre ve düzenli olarak sigara tüketiminde soluk borusu kanseri, sindirim sistemi hastalıkları ve kanseri, inme, yumurtalık ve testis kanseri görülme sıklığı artar" dedi.
Sigara, kalp damar hastalıkları, kanser, akciğer hastalıkları gibi kronik bozuklukların oluşmasında önemli bir risk faktörüdür. Sigaranın satımında dahi paketin üzerinde sigarayı kullananların uğradığı zarar görüntüleniyor.
KARAR okurlarına tavsiyelerde bulunan Memorial Hastanesi'nden Kalp ve Damar Cerrahisi Prof. Dr. Ali Kubilay Korkut şöyle konuştu:
"Sigara kullanımı, akciğer kanseri, Bürger (gangrene sebep olan damar tıkanıklığı) gibi bazı hastalıklarla çok yakın ilişkili olup; uzun süre ve düzenli olarak sigara tüketiminde soluk borusu kanseri, sindirim sistemi hastalıkları ve kanseri, inme, yumurtalık ve testis kanseri görülme sıklığı artar, üreme fonksiyonu olumsuz etkilenerek doğurganlığı azaltır, ayrıca diabet oluşma riskini arttırır. Hamilelik döneminde sigara kullanımı anne karnındaki bebekte büyüme gelişme gelişme geriliği yapabilir ve erken doğuma yol açabilir.
Bunların dışında, kişilerin sahip olduğu genetik hastalık potansiyeli veya halihazırda sahip olunan ek hastalıkların (diabet, astım gibi kronik akciğer hastalığı, böbrek veya karaciğer hastalıkları gibi organ hastalıkları) varlığında sigaranın kalp damarlarına tıkayıcı etkisi çok daha erken dönemde ve yaygın olarak karşımıza çıkmaktadır.
Meydana gelen hastalıkların tedavi sürecinde (ilaç, girişimsel müdahale veya ameliyat gibi tedavi yöntemleri) sigara tüketimine devam edillirse tedavinin etkisi olumsuz yönde etkilenir. Tedavi süresi uzar, tedavi sırasında yara iyileşmesinde gecikme gibi komplikasyonların görülme riski artar."
Prof. Dr. Ali Kubilay Korkut, Kalp Damar Hastalıkları için risk faktörlerine değinerek şu ifadeleri kaydetti:
"Değiştirilemeyen ve değiştirilebilen risk faktörleri olarak 2 grupta incelemek uygun olacaktır. Değiştirilemeyen risk faktörleri arasında ; yaş, cinsiyet, ailesel genetik yatkınlık sayılabilir. Yaş ilerledikçe hastalığa yakalanma riski artar. Erkeklerde daha sık görülmekle beraber, menapoz sonrası her iki cinste de eş oranda görülür. Östrojen hormonunun hastalıktan koruyucu olduğu bilinmektedir. Diğer hastalıklarda olduğu gibi, ailede varsa, hastalığın görülme riski artmaktadır. Değiştirilebilen risk faktörleri arasında dislipidemi, hipertansiyon, diabet ve sigara bulunur."
Prof. Korkut çeşitli hastalıkların meydana geleceği vurgusu yapılırken aynı zamanda böbrek yetmezliği, diabet gibi sağlık sorunlarının da görüleceğini belirtti. Korkut, "Kanda kötü kolesterol (LDL) yüksekliği, trigliserit yüksekliği hastalığa yol açabilir. Fazla kilonun verilmesi, doğru uygulanan diyet ile bu değerler düşürülerek hastalık riski azaltılabilir. Bazı kişilerde kan yağlarını düzenleyici ilaçlar kullanılabilir. Yüksek tansiyon, kalp damar hastalığı dışında böbrek yetersizliği, beyin kanaması, aort damar yırtılması gibi hayati önem taşıyan hastalaıklara da yol açabilir. Sigara kullanımı hafife alınıyor. Yüksek tansiyon hastalarının hayat boyu doktor kontrolünde olmaları ve uygun diyeti yapmaları gerekir. Bu hastaların çok büyük bir kısmı tansiyon düşürücü ilaç kullanırlar. Diabet yine damarları tıkayarak, kalp infarktüsü, böbrek yetersizliği, gangren, inme gibi hastalıklara yol açar. Diabet hastalarının düzenli olarak kontrolde olmaları, uygun diyet yapmaları ve ilaç tedavisi altında olmaları kalp damar hastalıklarını azaltacaktır" şeklinde konuştu.