S­ı­r­b­i­s­t­a­n­ ­v­e­ ­P­o­l­o­n­y­a­ ­s­e­ç­i­m­l­e­r­i­:­ ­A­v­r­u­p­a­’­n­ı­n­ ­p­r­e­s­t­i­j­ ­r­e­f­e­r­a­n­d­u­m­u­y­d­u­

S­ı­r­b­i­s­t­a­n­ ­v­e­ ­P­o­l­o­n­y­a­ ­s­e­ç­i­m­l­e­r­i­:­ ­A­v­r­u­p­a­’­n­ı­n­ ­p­r­e­s­t­i­j­ ­r­e­f­e­r­a­n­d­u­m­u­y­d­u­

Sırbistan ve Polonya’da gerçekleşen seçimler Avrupa değerlerini savunanlarla, popülist ulusalcıların mücadelesini olarak gerçekleşti. İki ülkede farklı cepheler kazandı. Bütün ülkelerin özel koşulları var ancak seçmenin motivasyonlarında temel benzerlikler bulunuyor.

MİKDAT KARAALİOĞLU

Avrupa kamuoyu hem 15 Ekim’de Polonya’da hem de 17 Aralık'ta Sırbistan’da gerçekleşen seçimleri merakla bekliyordu. Her iki seçim de bir tür Batılı değerlerin oylandığı bir referandum gibi algılandı.

Bunun doğru bir yaklaşım olup olmadığı tartışması bir yana Polonya’da Batı, Sırbistan’da popülizm kazandı. Polonya’da 2015’den beri ülkeyi yöneten PiS’in (Hukuk ve Adalet Partisi) hukuktan, medyaya, bürokrasiden ekonomiye kadar parti yandaşlarının hakim olduğu devlet aparatı, Tusk’un galibiyetin engelleyemedi.

Seçim dönemi boyunca ağır bir popülist söylemle propaganda yapan PiS’in sürekli tekrar ettiği argümanı Tusk’un ‘‘Alman ajanı’’ olduğu iddiasıydı. Sivil Koalisyon İttifakı’nın AB ve Almanya güdümünde hareket eden hainlerden oluştuğu söylemi, PiS’in merkezi söylemini oluşturuyordu.

Tusk’un en önemli stratejik kararı, belki de riski bu söylemi dikkate almaması oldu. Bu propagandaya cevap yetiştirmek yerine yapacağı ekonomik ve hukuki yenilikler, demokratikleşme adımları vs. gibi vaatleri ön plana çıkardı.

Tusk, AB’nin hukuk devleti ilkesinin ihlali nedeniyle Polonya’ya yapacağı milyarlarca euroluk ödemeleri alma vaadi verdi. Eski AB Konseyi Başkanı olarak AB ile olan ilişkileri düzelteceği vaadi inandırıcı bulundu. Polonyalı seçmen PiS’in yürüttüğü AB karşıtı içine kapalı anti demokratik üslubun sürdürebilir olmayacağın gördü. Tusk seçmeni sorunları çözecek iradeye sahip olduğun inandırdı. Rusya tehdidin çok bariz hissedildiği Polonya’da seçmen AB karşıtı bir maceranın sürdürülebilir olmadığın hissetti.

Sırbistan’da Aleksandar Vucic’in başarılı olmasının ardında da tıpkı Polonya’da olduğu gibi seçmenin istikrar beklentisi yapıyor. Sırbistan’da Vucic’e karşı oluşturulan 8 partili SPN (Şiddete Karşı Sırbistan Birliği) adı üzerine propagandasını merkezine şiddet karşıtlığını koydu.

SPN de zaten 19 Mayıs’ta 13 yaşındaki bir çocuğun 19 kişiyi katletmesi üzerine çıkan toplumsal şiddet tartışmaları esnasında oluşturulmuş bir birlik. Şiddete temelde hükümetin neden olduğu, mafya ve yolsuzluklara göz yumduğu suçlamaları SPN söyleminin temelini oluşturdu.

Doğruluğu, sosyolojik gerçekliği bir yana bu tür söylemlerin toplumun ekonomik ve siyasal istikrarı için bir vaadi yok. AB’ye girmeye aday bir ülkede AB perspektifinin mevcut yönetimden çok daha iyi bir gelecek olduğu seçmene aktarılmadı. Bütün seçim kampanyası şiddet, mafya yolsuzluk, adam kayırma vs. üzerinden yürüdü. Vucic de elbette sahip olduğu medya gücüyle hainler ve beka temalarını işledi.

Günün sonunda Sırp seçmen istikrarın 8 partili bir koalisyonun yol açması muhtemel maceralarından daha güvenilir olduğuna karar verdi. Benzeri şablona Macaristan ve Türkiye’de de şahit olduk.

Popular Articles

Latest Articles