K­e­n­d­i­ ­d­i­l­i­n­i­n­ ­t­o­p­r­a­ğ­ı­n­d­a­ ­s­ü­r­g­ü­n­e­ ­g­i­d­e­n­l­e­r­

K­e­n­d­i­ ­d­i­l­i­n­i­n­ ­t­o­p­r­a­ğ­ı­n­d­a­ ­s­ü­r­g­ü­n­e­ ­g­i­d­e­n­l­e­r­

Şair Haydar Ergülen’in ‘İkinci Yeni Neyimiz Olur?’ kitabı Vacilando Kitap’tan çıktı. Her zaman, ‘Haydar Ergülen büyük şâirdir ama büyülü denemeler yazar’ diye söylerim. Kitaptaki otuz sekiz denemeyi önce Haydar İkinci Yeni’de ne bulup da yazdı merakıyla okudum, ardındansa bazı denemelerinin şairlerin kitaplarını yeniden açmamı sağladıklarını fark ettim. Beni İkinci Yeni konusunda bilgilendirdiği için Ergülen’e müteşekkirim, şiir severlerin de kitapta harika ayrıntılar bulacağından eminim.

TANER AY

Edebiyatımızın en kısır döneminin 12 Mart ile 12 Eylül arasında yaşandığı kanısındayım. On yıl boyunca yayıncılık Soğuk Savaş için çalıştı ve solcusuyla sağcısıyla herkes Bâb-ı Âli’yi mezbeleliğe dönüştürdü. İyi şâirlerin şiirlerine dergilerde rastlamak, kitaplarını raflarda görmek pek mümkün değildi. Haydar Ergülen, geçtiğimiz günlerde Vacilando Kitap’tan nefis bir kapak tasarımıyla çıkan ‘İkinci Yeni Neyimiz Olur?’ başlıklı kitabında, haklı olarak, İkinci Yeni’nin kendi dilinin toprağında sürgüne gitmesinden bahsederken, sanırım aynı döneme dikkat çekiyor.

22kr02-res9.jpg

12 Eylül edebiyatı kapitalist pazara dahil etti, bu nedenle ‘yıldız’ olamayacaklar büyük gazetelerin dergilerine giremediler. Pazarın dışında kalanlar ise, -Haydar onlara ‘dilin göçmeni olan şâirler’ diyor- belki de ilk defa birbirleriyle tanışma ve kaynaşma imkânını yakaladılar.

22kr021-res.jpg

Bu tanışma ve kaynaşma bir bakıma İkinci Yeni’nin de yeniden keşfi oldu.

22kr02-res10s.jpg

Sezai Karakoç okumayı severim, Ece Ayhan’ın bazı şiirlerini de ‘büyük’ bulurum, ama Cemal Süreya, Turgut Uyar ve Edip Cansever bana nedense hep ‘uzak’ düşmüşlerdir.

22kr02-res6.jpg
Turgut Uyar

Bu yüzden ‘İkinci Yeni Neyimiz Olur?’daki otuz sekiz denemeyi önce Haydar İkinci Yeni’de ne bulup da yazdı merakıyla okudum, ardındansa bazı denemelerinin Cemal Süreya’nın, Turgut Uyar’ın ve Edip Cansever’in kitaplarını yeniden açmamı sağladıklarını fark ettim.

22kr02-res5-s.jpg
Sezai Karakoç

Her zaman, ‘Haydar Ergülen büyük şâirdir ama büyülü denemeler yazar’ diye söylerim. Gerçekten de günümüzde Enis Batur’un ve Haydar Ergülen’in dışında üslûp sâhibi denemeci pek az. Bir dergide Enis Batur ve Haydar Ergülen ismini gördüğümde, mal bulmuş Mağribi gibi atlamam işte bu yüzdendir.

22kr02-res8.jpg
Cemal Süreya

Beni İkinci Yeni konusunda bilgilendirdiği için Haydar Ergülen’e müteşekkirim, sizlerin de ‘İkinci Yeni Neyimiz Olur?’da harika ayrıntılar bulacağınızdan ve kitabı uzun süre elinizden bırakamayacağınızdan eminim. Ayrıca, bir defa daha, Ali Kerem Morgül’ün kapak tasarımının, son yıllarda gördüklerimin en iyisi olduğunu belirteyim.

22kr02-res7.jpg
Edip Cansever

Denemede, Ahmed Rasim, Sermet Muhtar, Osman Cemal ve Reşad Ekrem okumaya düşkünlüğümü herkes biliyor. Bu nedenle Büyüyenay Yayınları’nın bir süredir ‘Sermet Muhtar İstanbul Kitaplığı’ dizisi yapmasına en fazla sevinenlerden biri olduğum muhakkaktır. Mustafa Kirenci’nin ve Eren Yavuz’un yayına hazırladıkları Sermet Muhtarları bulmak için de sık sık Üsküdar’a iniyorum. Çünkü, Bağdat Caddesi’nin üzerindeki Remzi ve Penguen gibi kitapçılarda Büyüyenay Yayınları’nın kitaplarını pek göremiyorum.

22kr02-res4.jpg

Geçen hafta, ‘Eski İstanbul’dan Tipler’, ‘İstanbul Kazan, Ben Kepçe’ ve ‘Eski İstanbul’dan Hikâyeler’ çıktı. Bu üç kitap yüzünden bir hafta boyunca uykularım üç dört saate indi, onları elimden bırakamadım, gözlerim kapanır gibi olsa bile yüzümü soğuk suyla yıkayıp okumayı sürdürdüm.

22kr02-res1.jpg

Ama, buna değdi. Sermet Muhtar ile zamanda seyahate çıktım, eski İstanbul’un sokaklarında dolaştım, eski Bekriler ile birlikte Balıkpazarı’nın, Langa’nın, Samatya’nın ve Cibali’nin meyhânelerinde demlendim ve mesire yerlerinde eski dilberlerin peşinden koştum. Son sayfayı da kapatınca, günümüzün kirli hakikatına ancak Gazze ile dönebildim. Siz siz olun, Büyüyenay Yayınları’nın Sermet Muhtar kitaplarını hiç kaçırmayın derim. İnanın, yılın yayıncılık olaylarından biri Büyüyenay Yayınları’nınki.

22kr02-res2.jpg

‘Söğüt’ dergisini düzenli olarak takip etmeme karşın, nedense Neslihan Magunacı’nın şiirlerini ıskalamışım. Neslihan Magunacı ismine dikkatimi ilk çekense Oğuzhan Murat Öztürk oldu, bana Magunacı’nın Ötüken Neşriyât’ın ‘Söğüt Kitaplığı’ dizisinden çıkan ‘Seyrek Ekim’ kitabını verince, çok iyi bir şâir ile karşı karşıya kaldım. Oğuzhan haklıymış, Neslihan Magunacı çok farklı bir ses, insanı uçuruyor, şiire doyuruyor. Ayrıca, Magunacı’nın şiirlerinde sinemanın etkisi de büyük olmalı, şiirleri en fazla da çok sevdiğim Antonio filmlerine benziyor. ‘Seyrek Ekim’i bir defa değil, birkaç defa okumalı. Çünkü, ilk okumada bir şaşkınlık yaşıyorsunuz, ikinci okumada kökler aramaya başlıyorsunuz, üçüncü okumadaysa kendinizi şiire ve şiirdeki sese teslim ediyorsunuz.

22kr02-res3.jpg

Popular Articles

Latest Articles