Şifa deposu bir meyve! Uzman isim faydalarını saymakla bitiremedi! Kullanılmadığı alan yok, Kuran-ı Kerim'de ismi üç kez geçiyor! Şifa deposu olan bu meyvenin hasadı başladı! Dişten kalbe kadar bir sürü faydası var...
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut, narın kökeni, tarihçesi ve sağlık faydaları hakkında ilginç bilgileri paylaştı. Karabulut, narın insanlık tarihi boyunca nasıl önemli bir meyve haline geldiğini, hem kültürel hem de sağlık açısından nasıl değerli olduğunu açıkladı.
Narın anavatanının İran olmak üzere Güneydoğu Anadolu, Ortadoğu, Kafkasya ve Hindistan'ın kuzeyinde yetişen bir meyve olarak bilindiğini söyleyen Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut, narın dünya tarihinde yaklaşık 4 bin yıldır tanındığını ve kullanıldığını belirtti. Tropikal ve subtropikal iklim bölgelerinde yetişen nar, uzun yıllardır insanlar tarafından tüketilmekte ve kültürel bir öneme sahip.
Karabulut, narın Anadolu tarihinde de büyük bir yere sahip olduğuna dikkat çekti. Hititler'den günümüze kadar Anadolu tarihinde kesintisiz olarak takip edilen bir meyve olan narın, birçok farklı alanda kendini gösteren bir öğe olduğunu söyleyen Karabulut “Antik mitolojilerden yaşayan halk efsanelerine dek uzanan geniş kronoloji hattı üzerinde ilgi çekici bir söylence kültürüne kaynaklık eden nar yüzlerce yıldan beri hayat, rüya tabirleri, sağlık, uzun ömür, doğurganlık, güç ve cesaret, bereket, bilgi, ahlak, ölümsüzlük ve maneviyatın sembolü olarak insan imgelemini beslemiştir” dedi.
Narın sağlık açısından önemi de oldukça büyük. Nar, güçlü bir antioksidan kaynağıdır ve yüzde 92'sini oluşturan fenolik bileşikler içerir. Yapılan araştırmalar, nardaki antioksidan miktarının diğer meyve sularından daha fazla olduğunu göstermektedir. Ayrıca nar, protein, karbonhidrat, kalsiyum, fosfor, demir ve B1, B2 ve C vitaminleri gibi birçok besin maddesini içerir.
Karabulut ayrıca narın kabuk kısmının meyveye antimutajenik, antioksidan ve antibakteriyel özellikler kazandırdığını, bu özellikleriyle kalp sağlığına ve cilt sağlığına katkıda bulunduğunu açıkladı.
Narın cilt sağlığına olumlu etkileri de bulunduğunu söyleyen Karabulut sözlerine bunları da ekledi: “Çekirdeğinin yağı ile de adeta bir tür gençlik iksiri rolü üstlenmektedir. Orta yaşlarda yaşlanmanın geciktirilmesinde önemli etkileri vardır. Nitekim nar çekirdeği yağından kırışıklık giderici, cilt yenileyici ve ölü hücreleri arındırıcı kozmetik ürünlerinin yapıldığını biliyoruz. Bu çerçevede narın köselemsi kabuğunun öğütülerek biraz da su katılmak suretiyle elde edilecek karışımın kirli cildi temizleyeceğini ve tene göz alıcı bir parlaklık kazandıracağını belirtelim. Yine nar çekirdeğinde bulunan bir yüksek antioksidan çoklu doymamış yağ asidi olan punikik asidin antikanserojen olmasının yanında nörokoruyucu etkiler ürettiğini de not edelim.“
Karabulut ayrıca, narın tansiyonu düşürdüğünü, kalp ve damar hastalıklarına karşı koruma sağladığını, damar sertliğini önleyebildiğini ve tansiyon hastalarının tansiyonunu düşürebildiğini belirtti.
Narın meme kanseri hücreleri üzerinde yüksek sitotoksik etkiye sahip olduğunu da ifade eden Karabulut, “Narın özellikle kabuk ve çekirdekleri tarafından sergilenen ve bağışıklık sistemini güçlendiren yüksek antioksidan aktivite, meyvenin kanser de dâhil olmak üzere oksidatif ve inflamatuar bozukluklara karşı güçlü bir koruyucu etki sergilemesini temin etmektedir. Özellikle meyvenin yenilmeyen kabul ve lamel kısımları yenilebilir kısmına oranla çok daha yüksek oranda fenolik madde ihtiva etmekte ve antioksidan aktivite üretmektedir.” dedi.