C­e­z­a­e­v­l­e­r­i­n­d­e­ ­d­e­p­r­e­m­ ­p­r­o­t­o­k­o­l­ü­ ­k­a­r­m­a­ş­a­s­ı­:­ ­T­u­t­u­k­l­u­l­a­r­a­ ­i­l­e­t­i­ş­i­m­,­ ­a­v­u­k­a­t­l­a­r­a­ ­b­ü­r­o­k­r­a­s­i­ ­e­n­g­e­l­i­

C­e­z­a­e­v­l­e­r­i­n­d­e­ ­d­e­p­r­e­m­ ­p­r­o­t­o­k­o­l­ü­ ­k­a­r­m­a­ş­a­s­ı­:­ ­T­u­t­u­k­l­u­l­a­r­a­ ­i­l­e­t­i­ş­i­m­,­ ­a­v­u­k­a­t­l­a­r­a­ ­b­ü­r­o­k­r­a­s­i­ ­e­n­g­e­l­i­

Türkiye’yi sarsan deprem sonrası cezaevlerinde afet protokolü boşluğu tartışmalara neden oldu. Mevzuatın sadece ‘iç güvenlik meselesi’ olarak nitelendirdiği depreme ilişkin Adalet Bakanlığı’nın nasıl bir yol haritası olduğu hala belirsiz. Tutuklulara deprem sonrası bilgi akışının olmadığını belirten CİSST Savunuculuk Koordinatörü Berivan Korkut, avukatların ise bürokrasi engeline takıldığını söyledi.

Kahramanmaraş merkezli iki ayrı deprem 10 ili vurdu. Deprem nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 32 bine dayandı. Birçok ilde hastaneler yıkıldı, okullar işleyemez hale geldi. Depremin vurduğu kurumlardan en unutulanı ise cezaevleri oldu. Depremden hemen sonra 7 Şubat’ta Hatay Yayladağı T Tipi Cezaevi’nde çıkan isyanda 3 tutuklunun hayatını kaybettiği, 12’sinin ise yaralandığı açıklandı. Hatay Cezaevi’ndeki isyandan sonra Kahramanmaraş’taki Türkoğlu Cezaevi’nden sevklerin başladığı öğrenildi.

Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) yaptığı yazılı açıklama ile depremden 17 bin 600 tutuklunun etkilendiğini duyurdu. İnsan Hakları Derneği (İHD) ise deprem bölgesindeki tutukluların yaşam hakkına dikkat çekerek şu açıklamada bulundu:

Kahramanmaraş’ta meydana gelen iki deprem sonrası cezaevlerinde afet protokolünün olup olmadığı tartışılan konulardan biri oldu fakat mevcut kanun ve yönetmelikler afet öncesi ya da afet anını değil; sadece arama-kurtarma çalışmalarını merkez alıyor.

29.03.2020 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren ‘Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi İle Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelik’te ise cezaevlerinde deprem ‘iç güvenlik meselesi’ olarak ele alınıyor. Mevcut yönetmelik, depremden bir özne olarak etkilenen tutukluların haklarına değil; tutukluların ‘sebebiyet vereceği’ olaylara odaklanıyor.

Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetim, Dış Koruma, Hükümlü Ve Tutukluların Sevk Ve Nakiller İle Sağlık Hizmetlerinin Yürütülmesi Hakkında Protokol’ün jandarmadan gelecek müdahale ve arama talepleri bölümünün 14/1 maddesinde ise şu ifadeler yer alıyor:

Cezaevlerindeki deprem protokolüne ilişkin tartışmalara ilişkin karar.com’a değerlendirmelerde bulunan Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Savunuculuk Koordinatörü Berivan Korkut, konuya ilişkin bakanlığa bilgi edinme başvurusunda bulunduklarını belirterek, “Bu konuda bir protokolün olduğu söyleniyor. Ama bu protokolün nasıl işletildiğine dair biz de net bir şey söyleyemiyoruz” dedi.

Cezaevleriyle ilgili temel sorunun bilgi yetersizliği olduğunun altını çizen Korkut, sorunun çözümü olarak Adalet Bakanlığı ve Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nü işaret etti.

whatsapp-gorsel-2023-02-14-saat-12-05-57-copy.jpg
CİSST Savunuculuk Koordinatörü Berivan Korkut

Deprem sürecinde cezaevlerinde ortaya çıkan bir diğer sorun ise avukat görüşü. Korkut, deprem bölgesindeki hapishanelere giden avukatlardan vekalet istendiğini, “Bu saatte görüşemezsiniz” gibi gerekçelerle tutuklularla görüştürülmediği bilgisini paylaştı. Afet nedeniyle iletişim hatlarının çok güçlü olması gerektiğini vurgulayan Korkut, “Bölgedeki mahpusların da bu insani krizin bir parçası olduğunu görmekten çok ‘mahpuslar kaçmasın’a odaklanmış bir yaklaşım var. Bu yaklaşımı biz kamuoyunda da görüyoruz üzücü bir şekilde” diye konuştu.

Mevzuatta depremin cezaevlerinde ‘iç güvenlik meselesi’ olarak ele alınmasına ilişkin konuşan Korkut, koronavirüs dönemine de atıfta bulunarak, şunları söyledi:

“‘Kapalı mekanları daha çok kapatalım. Aman kaçmasınlar’ üzerine kurgulanmış bir mantık var maalesef. Orada çalışan personel de bu olayın mağduru aslında. Depremden birkaç saat sonra cezaevine infaz koruma memurları gönderildi. O anda krizi yaşayan insanların görevine devam etmesini beklemek de ciddi bir sorun.”

Deprem sonrası CİSST’e ulaşan aileler, depremden sonraki ilk 24 saatte kapıların tutukluların üzerine kilitlenip gidildiği yönünde bilgi verdi. Korkut ise bu durumun gerilimi artırdığı görüşünde. Depremde ilk refleksin kaçmak olduğunu ama cezaevindeki kişilerin bu refleksi gösteremediğini belirten Korkut, “Kapalı yerdeler, bilgi alamıyorlar. Bulundukları mekana dair bir güvenlik sorunu yaşıyorlar. Birçoğunun ailesi deprem bölgesinde ve bilgi alamıyor. Bunun insan üzerinde yarattığı gerilimi düşünmek lazım. Burada yapılacak en önemli şey bir protokolün olması. İnsanlara bilgi akışının sağlanmasıydı” ifadelerini kullandı.

Korkut, cezaevlerinde deprem sonrası altyapı sorunlarının meydana geldiğini fakat tutuklulardan bu konuda pek şikayet gelmediğini aktardı. Korkut, tutukluların önceliklerinin iletişim olduğunu bir kez daha vurgulayarak, cezaevlerinde ailelerinden haber alamayan tutukluları güvenlikle bastırmak yerine iletişim kanallarının açılması gerektiğini söyledi.

Kapalı cezaevindeki tutukluların firar ettiği yönündeki haberleri bakanlığın yalanladığını hatırlatan Korkut, “Bizim danışma hattına gelen bilgilere göre ailesi deprem bölgesinde olan ve ailesiyle iletişim kuramayan açık hapishanedeki bazı mahpusların ailelerine ulaşmak için firar ettikleri yönünde” dedi.

Açık hapishanede olan tutukluların ailelerinin yanına gitmek gibi bir hakları olduğunu belirten Korkut, “Aslında bu yasal hakları var ama orada da bürokrasiye takılıyorlar. ‘Ailende hayatını kaybeden var mı? Belge getir’ diyorlar. Kriz anında insanların yapamayacağı bir şey bu. Burada da bir kolaylaştırma yok. Yıkımın en çok olduğu bölgede kişi kimseye ulaşamıyorken AFAD’dan nasıl belge alabilir? Buradaki bu kilitlenmeyi çözseler biz hapishanelerde firar olacağını düşünmüyoruz. Bu kadar büyük koordinasyon sıkıntısının yaşandığı bir yerde buna çözüm bulunabilmeli. Mahpustan belge talep etmek imkansızı istemek gibi bir şey. Bu da açık hapishanelerde büyük bir krize neden oluyor” ifadelerini kullandı.

Korkut, cezaevlerinde afet durumlarında yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

Deprem protokolü konusunda kaynakların şeffaf olmadığının altını çizen Korkut, son olarak şunları söyledi

“Buradaki temel sorun mahpusları bir hakkın öznesi olarak görmemek. Bu Türkiye’nin genelinde yaygın. Sadece devlet kurumları açısından değil kamuoyu açısından da bu böyle. Korkunç bir nefret dili üretiliyor. Şimdi de bölgedeki hapishaneler boşaltıp batıya götürüyorlar. Bu yüzden kalabalıklaşma krizi ortaya çıkabilir. Mahpuslar bir hak öznesidir, onlar da depremden etkilenen mağdurlardır. Bu şekilde yaklaşılması gerekiyor.”

Deprem bölgesindeki çocuklarla iletişim nasıl olmalı?Deprem bölgesindeki çocuklarla iletişim nasıl olmalı?

Deprem bölgelerindeki hastaneler alarm veriyorDeprem bölgelerindeki hastaneler alarm veriyor

Hatay’da ceset torbaları yetmedi!Hatay’da ceset torbaları yetmedi!

Popular Articles

Latest Articles