T­M­M­O­B­­t­a­n­ ­­H­a­t­a­y­­ ­r­a­p­o­r­u­:­ ­R­i­s­k­l­i­ ­a­l­a­n­l­a­r­ ­s­e­r­m­a­y­e­ ­i­ç­i­n­ ­k­u­l­l­a­n­ı­l­d­ı­

T­M­M­O­B­­t­a­n­ ­­H­a­t­a­y­­ ­r­a­p­o­r­u­:­ ­R­i­s­k­l­i­ ­a­l­a­n­l­a­r­ ­s­e­r­m­a­y­e­ ­i­ç­i­n­ ­k­u­l­l­a­n­ı­l­d­ı­

TMMOB Şehir Plancıları Odası, deprem sonrası Hatay raporunu yayımladı. Raporda; riskli alanların kentsel dönüşümde sermaye için kullanışlı bir araç haline getirildiğine dikkat çekilirken, “Ülkemizde kamu yararını önceleyen, yerinde dönüşüm ile kentsel soylulaşmaya yol açamayacak ve şehircilik ilkeleriyle örtüşen bir kentsel dönüşüm anlayışı yoktur” denildi. Öte yandan raporda; 2000 sonrası yapılan yapılarda mevzuat çercevesinde önlemlerin alınmadığı da belirtildi.

TMMOB Şehir Plancıları Odası, Kahramanmaraş merkezli meydana gelen 2 büyük depremin en çok etkilediği Hatay’ın Antakya ve Defne ilçelerine ilişkin “Yıkım Yaşanan Şehirlerde Planlamanın Analizi” raporunu yayımladı.

Raporda, depremden önce yapılan mikrobölgeleme çalışmaları kapsamında, “bölgenin yerleşme açısından riskler taşıdığı ve mühendislik önlemleri alınarak depremin hasar riskinin azaltılabileceği” belirtildi.

Ancak çalışmaların düzgün yapılmadığı ve yapı inşa sürecinde denetimde eksiklikler nedeniyle kentin depremden ciddi hasar aldığı kaydedildi. 2000 sonrası yapılan yapılarda mevzuat çercevesinde önlemlerin alınmadığına da dikkat çekilerek kentin gelişiminde çok önemli kısıtlamaların getirilmesi gerekmesine karşın kentsel gelişmeyi kontrolsüz teşvik eden kararların alındığı değerlendirmesi yapıldı.

Antakya kent dokusunun dar yollara sahip olması nedeniyle depremden sonraki yıkımlarla toplanma alanlarına erişimin sağlanamadığı aktarıldı.

Kentteki yeşil alanların dağınık olduğu, çoğunluğunun şehrin ortasından geçen Asi Nehri ile dere yataklarının çevresindeki taşkın alanlarda bulunduğu belirtildi. Bu nedenle yeşil alanların güvenli olmadığının vurgulandığı raporda, AFAD toplanma alanlarının da yetersiz olduğu kaydedildi.

Toplanma alanlarının yanı sıra kamusal alanların da depreme karşı hazırlanmadığına dikkat çekildi. Söz konusu yapıların yer seçiminde afet riski açısından sorunlar olduğu ve denetimlerinin düzgün yapılmadığı kaydedildi.

Yapılması gerekenler ise maddeler halinde şu şekilde:

1- İmar mevzuatı bir bütün olarak kamu yararının gerektirdiği şekilde, Anayasa’nın devlete yüklediği sağlıklı ve güvenli yaşam alanlarını tüm yurttaşlara sunma görevini yerine getirecek şekilde kurgulanmalıdır.

2- Planlama meslek alanındaki müdahale araçlarının yetersizliği görülerek, yapılaşma sürecinde yer alan diğer meslek alanlarına ek olarak plancıların analiz aşamasından, plan onay süreçlerine ve onaylı plan dahilinde başlanan yapılaşma sürecinin sonlanmasına kadar tüm süreçlerde etkin rol almasının sağlanması gerekmektedir.

3- Yapılaşma süreçlerinin plana uygun bir şekilde gerçekleştiğine dair kontrolün mevzuata eklenmesinin yanında, ilgili yönetmelikte tariflenen biçimde mühendislik tedbirlerinin uygulanıp uygulanmadığı etkin bir şekilde denetlenmelidir.

4-Yalnızca Fay hattına uzaklık veya yalnızca bina yapım yılı gibi veriler göz önüne alınarak belirlemeler yapmaktan kaçınılmalı, rapor bütününde farklı konu başlıklarındaki risk faktörleri ve deprem sonrası yaşanan yıkım ile karşılaştırılarak elde edilen mekansal veriler ışığında kapsamlı değerlendirmeler yapılarak kararlar alınmalıdır.

5- Tüm yurttaşlar için sağlıklı ve güvenli yaşam alanları inşa edebilmek ve bu tür büyük acılarla yeniden karşılaşmamak için sosyal konut politikalarını da içeren, yoksul halk kesimlerini önceleyen, barınma ve yeniden inşa sorununa yalnızca artı değer üreten bir sektörel faaliyet, bir beton dökme faaliyeti olarak bakmayan kamucu çözümler hayata geçirilmelidir.

Popular Articles

Latest Articles