Sosyolog Ahmet Çiğdem’in düşünce atmosferinin ipuçlarını takip edebildiğimiz bir seyir defteri niteliğindeki ‘Sadakat Güzargâhı’ kitabı Vulgus Yayınları’ndan çıktı. Kitap, Çiğdem’in güzergâhında belirleyici olan ilk 11+1 düşünür hakkında kaleme aldığı yazılardan oluşuyor. Ahmet Mithat’tan İsmet Özel’e seçtiği yazarların düşüncelerini özetlemiyor Çiğdem. O düşünürlerin kendi ve kuşağının dünyasındaki yankılarını analiz ediyor. Düşünenin değil düşünüşün büyük resmini çiziyor.
Sosyolog Ahmet Çiğdem’in düşünce atmosferinin hangi güzergâh üzerinde ilerlediğinin ipuçlarını takip edebildiğimiz bir seyir defteri niteliğindeki ‘Sadakat Güzargâhı’ kitabı Vulgus Yayınları’ndan çıktı. Kitap, Çiğdem’in güzergâhında belirleyici olan ilk 11+1 düşünür hakkında kaleme aldığı yazılardan oluşuyor. Ahmet Mithat’tan İsmet Özel’e seçtiği yazarların düşüncelerini özetlemiyor Çiğdem. O düşünürlerin kendi ve kuşağının dünyasındaki yankılarını analiz ediyor. Düşünenin değil düşünüşün büyük resmini çiziyor.
Tartışmalı olsa da kaleme alınmış bir dizi Türk düşünce tarihi kitabımız var. Hilmi Ziya Ülken’den Kurtuluş Kayalı’ya kaleme alınmış bir kütüphane kurabildiğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz. Düşünceleri kronolojik olarak sıralayan, belli temalar ve başlıklar altında kategorize eden, düşünürleri hayatı ve eserleri bağlamında özetleyen bir Türk düşünce tarihimizi okuyabiliriz. Ancak düşüncenin değil düşünüşün bizzat kendisini yazmak başka bir mesai. Çünkü düşünceler; tarihsel, ekonomik, kültürel, siyasi ve başka bir dizi konjonktürel bağlamdan bağımsız değildir. Düşünceler devamlılıkları ve kopuşlarıyla var olan düşünce hayatının bir parçasıdır. Düşünmek bir güzergâh üzerinde hareket etmektir. Düşünmenin kendisi de sanılanın aksine pasif, edilgen değil aktif bir eylemdir. Sadakat ise aynı çizgide dosdoğru gitmek değil o çizgiyi mümkün kılan ilkeler silsilesinde belli bir tutarlılığa sahip olmaktır. Düşüncenin değişmesi değil düşünceyi imkan dahiline sokan motivasyonun kişisel hırsa teslim edilmesi ‘Sadakat Güzergâhı’nı bozar.
‘Sadakat Güzergâhı’, Ahmet Çiğdem’in hem kişisel hem de kişiliğini inşa ettiği dönemin düşünce atmosferinin hangi güzergâh üzerinde ilerlediğinin ipuçlarını takip edebildiğimiz bir seyir defteri. Bu anlamda şiirlerini bir araya getiren ‘Moğol Lekesi’ hesaba katılmazsa nesirleri arasında en şahsi, en tecrübi kitabıyla karşı karşıyayız. Bir zamanlar futbol yazıları kaleme alan, hâlâ da seyircilikten vazgeçmeyen Ahmet Çiğdem’in okurluğunun ilk dönemlerinde onun güzergâhında belirleyici olan ilk 11+1 düşünür hakkında kaleme alınan yazılardan oluşuyor ‘Sadakat Güzergâhı’. Niçin 11 değil diyorsanız anladığım kadarıyla maç bitmek üzereyken Çiğdem, oyuncu değişikliğine gidiyor ve Şerif Mardin’in yerine Sabri Ülgener’i sahaya dâhil ediyor.
Ahmet Çiğdem’in lise hocası Sadettin Elibol ile başlar ‘Sadakat Güzergâhı’. Çiğdem’in az da olsa karşılaştığı, mektubu vasıtasıyla dergiden cevap aldığı Cahit Zarifoğlu’nun ‘Yaşamak’ının günümüz Norveçli yazarı Knausgaard’ın ‘Kavgam’ı ile ortak paydasına işaret ediyor. Bu işaret günümüz edebiyatının bir eksikliği olarak da okunabilir mi? Bu da ayrı bir yazının konusu. Peyami Safa ve Erol Güngör gibi günümüzde insanların yeterince referans göstermediği yazarları hatırlatıyor bize Ahmet Çiğdem. ‘Sosyalist’ Ahmet Mithat Efendi’miz Murat Belge ile yazısı gibi emek mahsulü bölümlerden oluşuyor ‘Sadakat Güzergâhı’. Adı geçen yazarların eserlerini bir araya getirmek bile emek gerektiriyor. Seçtiği yazarların düşüncelerini özetlemiyor Çiğdem. O düşünürlerin kendi ve kuşağının dünyasındaki yankılarını okuyor ve analiz ediyor. Düşünenin değil düşünüşün büyük resmini çiziyor. Düşünce bir sonuçtur. Düşünüş ise düşünceyi mümkün kılan süreç. Bu yüzden ‘Sadakat Güzergâhı’ önemli ve ilham verici bir kitap. Ahmet Çiğdem’in ‘Sadakat Güzergâhı’nda yer alan her bölüm 300 sayfalık bir kitabın ziplenmiş formatı gibi. Çiğdem’den bu zipleri açmasını ve başka kitaplar yazmasını bekliyoruz.