Ç­o­c­u­k­l­u­ğ­u­m­u­z­a­ ­v­e­ ­s­a­n­c­ı­l­a­r­ı­m­ı­z­a­ ­d­o­k­u­n­a­n­ ­i­k­i­ ­k­i­t­a­p­

Ç­o­c­u­k­l­u­ğ­u­m­u­z­a­ ­v­e­ ­s­a­n­c­ı­l­a­r­ı­m­ı­z­a­ ­d­o­k­u­n­a­n­ ­i­k­i­ ­k­i­t­a­p­

Ötüken Neşriyat, Gökhan Akçiçek’in ‘Kardeşim Sakız Ağacı’ şiir, Feyza Ay’ın ‘Denizağaçları, Kemikyüzleri’ hikaye kitaplarını okurlarla buluşturdu. Akçiçek’in kitabını okumak için ‘çocuk’ olmak gerekmiyor, Yediden yetmişe herkes kitapta tanıdığı bir çocuğu bulabilir. Ay’ın ise, ‘95 doğumlu olmasına karşın hikâyelerini hep ‘usta işi’ bulmuşumdur. Hatta, bana sorarsanız, yaşının çok ama çok ilerisindeki ‘ruhsal kurgu’ metinlerini yazıyor.

TANER AY

Gökhan Akçiçek’in çocuklar için yazdığı şiirlere bayılıyorum. Gökhan’ın, sakız ağaçları, pencere pervazlarında radyo dinleyen güvercinleri, beyaz benekli mavi kuşları, deniz köpüğü yeşili limon ağaçları, şiirinin ilk kelimesini bir çiçeğin sevincinden ve ikincisini bir sincabın doğum gününden alan şâirleri, sulara yazılan şiirlerin son dizelerindeki adresleri, lir sesini duyunca köpüklenen Akdeniz’i, nilüfer çiçeklerini gezdiren geyikleri, herkese neş’e bulaştıran menekşeleri, bahçelerde dolaşan sardunya kokuları ve ağlarken sevilen kedileri, beni hep çocukluğuma döndürmüştür. Onun ‘Kardeşim Sakız Ağacı’ isimli yeni şiir kitabı ise geçtiğimiz hafta Kübra Ceylan’ın enfes desenleriyle Ötüken Neşriyât’tan çıktı.

15kr02man7.jpg
Gökhan Akçiçek

‘Kardeşim Sakız Ağacı’nı alıp okumak için ‘çocuk’ olmak gerekmiyor, yediden yetmişe herkes kitabın gelin küpesi gülücüğünü çok sevecektir. Belki ‘Kardeşim Sakız Ağacı’nda tanıdığınız bir çocuğu da bulabilirsiniz. Örneğin benim karşıma Göktürk Ömer’in kızı Aylâ Umay Çakır çıktı. Umay tam da Gökhan’ın şiirleştirdiği gibi bir ‘çocuk’, şu günlerde mevsimlerimizden gelip geçen kuşlara okuma yazma öğretmekle meşgul, bir de sokak kedilerini doyurmakla. Bu şeker kitapta kimlerin emeği varsa, hepsini kutluyorum.

15kr02man3.jpg

Feyza Ay’ı bilir misiniz? Ben onu ‘Söğüt’ dergisinden izliyorum, ‘95 doğumlu olmasına karşın hikâyelerini -yoksa metinlerini mi demeliyim- hep ‘usta işi’ bulmuşumdur. Hatta, bana sorarsanız, yaşının çok ama çok ilerisindeki ‘ruhsal kurgu’ metinlerini yazıyor. Feyza’nın yazdıklarını hikâyeye daraltarak, kategorileştirmek istemiyorum. Evet, sonuçta hikâye yazıyor ama yazdıkları hikâyeden de fazla şaşırtıcı kurgulardır. Epeydir onun dergilerdeki metinlerinin ne zaman kitaplaşacağını düşünüp dururdum, belki Sinan Terzi’ye sormuş bile olabilirim. Geçtiğimiz hafta Ötüken Neşriyât’ın ‘Söğüt Kitaplığı’ dizisinden Feyza Ay’ın hikâyelerinden bir seçkinin ‘Denizağaçları, Kemikyüzleri’ ismiyle kitaplaştığını görünce çok heyecanlandım, eve gelir gelmez de hemen okuyup bitirdim.

15kr02man6.jpg
Feyza Ay

KARAR okurları benim son birkaç yıl içindeki ‘kadın hikâyeciler’i ne kadar önemli ve değerli bulduğuma tanıktırlar. Barlas Özarıkça’nın ‘Hay’ı, Şerif Aydemir’in ‘Mendilim Sende Kalsın’ı ve Halil Ziya Doğruöz’un ‘Müzmin Susuzluk’u bir yana, Dilara Ayşe Akdeniz’in ‘Seza Hanım ve Kedileri’, Tuğçe Yaşar’ın ‘Kurtarılmış Zamanlar’ı, Sena Keskin’in ‘Gölgelerin Gücü Adına’sı, Fatma İçyer’in ‘Teyzeler ve Maymunlar’ı, Müge Ceyhan’ın ‘Letafetsiz ama Evladiyelik Öğütler’i, Ayşe İlker’in ‘Bir Başka Sevda’sı, Sema Bayar’ın ‘Vakitsiz Ölüler Yurdu’ ve Ayşe Ünüvar’ın ‘Yaralı Badem Ağacı’, kadınlarımızın erkeklerden çok daha iyi yazdıkları bir döneme girdiğimizin kanıtlarıdırlar. Feyza Ay da artık ‘Denizağaçları, Kemikyüzleri’ ile ‘kitaplı kadın hikâyecilerimiz’den biri oldu, o leziz metinleri dergi sayfalarında kalmadı. Ancak, Feyza sadece ‘usta bir hikâyeci’ değil, aynı zamanda iyi bir ressamdır da, çocuk kitapları resimliyor ve harika kitap kapakları tasarlıyor. Benim bu yıl içinde çıkması planlanan ‘Vaktinden Evvel Bir Zemherir’ isimli uzun hikâye kitabımın kapağını da Feyza’nın resimlediğini söyleyeyim.

15kr02man5a.jpg

Henüz göremedim ama 1984 Yayınları’dan Hikmet Temel Akarsu’nun ‘Barselona’da Bir Gece’ isimli uzun hikâyesinin çıktığını duydum. ‘Barselona’da Bir Gece’, Hikmet’in ‘Duygusal Yolculuklar’ üst başlığı altında yazdığı uzun hikâyelerinin dördüncüsü. KARAR okurları öncekiler için yazdıklarımı anımsayacaklardır. Bir an önce güneşli bir Suâdiye sonbaharında, sahilde oturup çayımı yudumlarken, ‘Barselona’da Bir Gece’yi okumak istiyorum. Görmediğim ama çıktığını duyduğum kitaplardan bir diğeri de Haydar Ergülen’in Vacilando Yayınları’ndan ‘İkinci Yeni Neyimiz Olur?’ isimli deneme kitabıdır. Tabii ki Büyüyenay Yayınları’ndan bugünlerde çıkması beklenen Sermet Muhtar kitaplarını unutmayalım. Sermet Muhtarlar için çok heyecan duyuyorum, onları yayına hazırlayan Mustafa Kirenci’ye de müteşekkirim. Beni heyecanlandıran başka bir tasarı ise 1984 Yayınları’nın ‘Pathos’ yerine önümüzdeki yılın başında ‘Orka’ isimli bir dergiyi düşünmesi oldu. Aman ha, dergiyi Soğuk Savaş döneminin kavramlarına hapsetmeyin, hakiki okuru ve hakiki yazarı bir şeyci yapıp da kendinizden uzaklaştırmayın. Bir de salakları ve asalakları ‘marjinal’ sınıfında görmek yanılgısına düşüp, onların kanınızı ve enerjinizi emip tüketmesine asla izin vermeyin. Edebiyat ve kültür dünyamız asla Kuzguncuk’tan ibaret değildir, biraz dışarı çıkıp Üsküdar havası da alın...

‘Ayarsız’ın Ekim 2023 sayısı harika. Veysel Gökberk Manga’nın sahaya dönüş yapması beni sevindirdi. Bana sorarsanız son on yılın en iyi romancılarından biri, ama kapitalist edebiyat pazarına uygun ‘yıldız’ değil. Edebiyatımızdaki değerinin ve öneminin ancak birkaç on yıl sonra anlaşılabileceğini düşünüyorum. Volkan Ekiz, gerçekten matrak. Göktürk Ömer Çakır’ın ‘Alplar Çağı’ için yazdığı değerlendirme müthiş, böyle kitap eleştirileri dergilerde kalmadı, zaten kapitalist edebiyat pazarı şeytanın bile göremeyeceği ayrıntıları yakalayan adamlardan hiç hoşlanmaz. Her zaman söylerim, ‘Ayarsız’da benim yazarım Oğuzhan Murat Öztürk’tür diye. Onun ‘Kavuklu Ali Efendi’sini hemen okudum. Bu yazı dizisi müthiş bir kültür hizmeti, bir an önce kitaplaşmasını arzuluyorum. Birsen Karaca’nın Rusçadan çevirdiği Samuel Marşak’ın ‘On İki Ay’ hikâyesi, F. Saye Yıldırım’ın ‘Cemal ve Kedi’ şiiri ve Ali Küçük’ün Yiğit Güralp ile söyleşisi çok hoşlar. Benim ‘Yeşil Tulumba’da Kara Ahmed, Sinekli Bakkal’da Tanbûrî Cemil’ başlıklı denemem ise ‘Edebiyatın İstanbul’u’ kapsamında bir metin.

15kr02man2.jpg

Popular Articles

Latest Articles