‘­H­i­z­m­e­t­k­â­r­’­ ­d­i­n­l­e­y­e­n­e­ ­h­a­y­a­t­ı­n­ ­s­ı­r­r­ı­n­ı­ ­v­e­r­i­y­o­r­

‘­H­i­z­m­e­t­k­â­r­’­ ­d­i­n­l­e­y­e­n­e­ ­h­a­y­a­t­ı­n­ ­s­ı­r­r­ı­n­ı­ ­v­e­r­i­y­o­r­

Çağdaş Yunanca edebiyatın önemli temsilcilerinden Dimitris Sotakis ‘Büyük Hizmetkâr’da gerçek hayattan bir parçayı okuyucuya özgün bir dille aktarıyor. Roman kahramanları üzerinden okuyucunun zihnine sesleniyor: Hayat bir yarışma değil. Sürekli kazanan olma çabası boşuna. Başarısızlıktan, yenilgiden korkmamalıyız. Yenilgi duygusu hayatınıza farklı bir perspektiften bakmanıza neden olabilir, bu bir tür diriliştir.

Dimitris Sotakis ‘Büyük Hizmetkâr’ romanında iktidarın yarattığı güç yanılgısına dair çarpıcı bir anlatı sunuyor. Kapitalizmin bireye dayattığı ‘ideal hayat’ hedefini başarının merkezine koymuş şehir insanına eleştiriler yönelten yazar “İdeal hayat beklentilerin, zorunlulukların olmadığı, iyilik ve haysiyet dolu bir hayattır” vurgusunu yapıyor.

Büyük Hizmetkâr romanının temelinde, kahramanımızın gündelik işlerinde kendisine yardımcı olması için Marios’u işe alması var. İkisinin arasında yaşananlara bakınca hangisinin özgür bir insan olduğuna karar veremedim. Marios’un mu yoksa kahramanımızın mı? Sen ne dersin?

Bence hiçbiri değil. İki kahraman da birbirine bağlıdır ve tek başlarına var olmazlar. Varlıkları aşağı yukarı bir roller oyunudur, biri diğerinin gölgesidir. Onlar için özgürlük işlevsel değil, daha çok bir ruh hali gibi; hayal ediyorlar ama yaklaşamıyorlar.

Romanı iktidar ve halk arasındaki ilişki şeklinde okumak da mümkün bir açıdan. İki kahraman arasındaki güç yarışı zamanla değişiyor ama bu gücü sağlıklı bir şekilde yönetemediklerini de görüyoruz. Gücü elde eden insanın kısır döngüsü müdür bu?

Bu muhtemelen yönetmek isteyen ile yönetilenin yarışıdır ama bu da sürekli değişir. Bazen tavır değiştiriyorlar ve fail kurban oluyor. Evet, bu hikâyeyi sembolik olarak görebiliriz, bu gerçek hayatta olanların bir parçasıdır. Devletler çoğu zaman vatandaşlara baskı yapar ama biz bu baskıdan kurtulmak için kim olduğumuzun sorumluluğunu üstlenmeli ve kişisel gücümüzü kanıtlamalıyız. Güç her zaman el değiştirir, çok soyut bir şeydir.
Kahramanımız, Marios’u iş aldığı ilk zamanlarda yaptıklarından rahatsız olmasına rağmen neden işine son vermiyor? Yalnız kalmaktan korktuğu için mi?

Evet, bence korku, kahramanın çok önemli bir duygusudur. Bu varoluşsal korku giderek daha da güçleniyor ve kahraman da hayatla yüzleşecek kadar güçlü değil. Marios’a bir ayna olarak, kendi yaşamının kanıtı, belki de tüm yaşamının yansıdığı bir ayna olarak ihtiyacı var. Sağlam bir hayat kurmaktan çekinen bir insan gibi, sükûneti özleyen korkmuş bir hayvan gibi... Ama belli ki bunu yanlış bir şekilde yapıyor.

Kahramanların birbirleriyle gündelik ilişkilerini galibiyet ya da mağlubiyet olarak değerlendirmek de mümkün. Yaşamı sürekli bu şekilde yorumlamanın yoruculuğu hakkında ne söylersin?

Sürekli kazanan olma çabasının boşuna olduğunu düşünüyorum. Herkes kazananın kendi olduğunu, hayatlarıyla başa çıkabileceğini, öne çıkabileceğini kanıtlamaya çalışıyor. Ama hayat bir yarışma değil, bu çok yanlış. İnsanlar her zaman başkaları tarafından kabul edilmeye, görülmeye ve övülmeye çalışırlar ki bu bence birinin hayatını sürdürmesinin en azından saf ve olgunlaşmamış bir yoludur. Başarısızlıktan, yenilgiden korkmamalıyız, yenilgi duygusu hayatınıza farklı bir perspektiften bakmanıza neden olabilir, bu bir tür diriliştir.

kkk.png

Kahramanımızın daha çok para kazanmak için ciddi çaba sarf ediyor. Kapitalizme uygun bir yaşamı var. Bundan da memnun. Bu da ‘ideal hayat’ı hatırlattı. Sence ‘ideal hayat’ nedir?
İdeal yaşam, sosyal amacı olmayan yaşamdır. Duygulara, fedakarlığa ve bizi çevreleyen tüm canlılara karşı hiçbir ayrım gözetmeyen sevgiye dayalı bir yaşamdır. Beklentilerin, zorunlulukların olmadığı, iyilik ve haysiyet dolu bir hayattır.

Popular Articles

Latest Articles