U­z­m­a­n­ ­i­s­i­m­d­e­n­ ­y­u­m­u­r­t­a­l­ı­k­ ­k­a­n­s­e­r­i­ ­u­y­a­r­ı­s­ı­:­ ­M­e­m­e­ ­k­a­n­s­e­r­i­n­i­ ­y­e­n­e­n­l­e­r­d­e­ ­r­i­s­k­ ­d­a­h­a­ ­f­a­z­l­a­

U­z­m­a­n­ ­i­s­i­m­d­e­n­ ­y­u­m­u­r­t­a­l­ı­k­ ­k­a­n­s­e­r­i­ ­u­y­a­r­ı­s­ı­:­ ­M­e­m­e­ ­k­a­n­s­e­r­i­n­i­ ­y­e­n­e­n­l­e­r­d­e­ ­r­i­s­k­ ­d­a­h­a­ ­f­a­z­l­a­

Jinekolojik Onkoloji Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ateş Karateke, meme kanserini yenen hastaların yumurtalık kanseri riski taşıdığını belirtti. Karateke, bu hastaların jinekolojik takiplerinin uygun bir şekilde yapılması gerektiğini söyledi.

Jinekolojik Onkoloji Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ateş Karateke, meme kanseri tedavisini tamamlayan hastaların yumurtalık kanseri açısından risk altında olduğu konusunda uyardı. Karateke, “Evre 1’de tedavi edilen meme kanserli olguların 5 yıllık sağ kalım oranı yüzde 98’lere ulaşmıştır. Meme kanserli olguların yüzde 10’unu ise kalıtsal meme kanseri olguları oluşturmaktadır. Eğer hasta kalıtsal hastalık açısından riskli kabul edilirse, genetik araştırmadan fayda görecektir. En sık mutasyonlar BRCA 1 ve BRCA 2 genlerinde olmaktadır. Bu genlerdeki mutasyonlar, olgularda yalnızca meme kanseri açısından değil yumurtalık ve fallop tüp kanserleri açısından da risk oluşturmaktadır.” dedi.

basliksiz-2-002.jpg
Prof. Dr. Ateş Karateke

Ailesel hikayesi olan olguların belirlenmesinin çok önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Karateke, “İkincil kanserler bu kişilerde daha sıktır ve ailenin diğer bireylerinin takibi gereklidir. Özellikle 1’inci derece akrabalarında over kanseri ve premenopozal dönemde meme kanseri olan olgular, 40 yaşından önce meme kanseri olan olgular, her iki memesinde primer meme kanseri olan olgular genetik araştırma için uygun bireylerdir. BRCA 1 ve BRCA 2 mutasyonu taşıyan bireyler, 25 yaşından sonra yıllık magnetik rezonans görüntüleme ile ve her 6 ayda bir meme klinik muayenesi ile takip edilmelidir.” ifadelerini kullandı.

Yumurtalık kanser riskinin genellikle 40 yaşından sonra arttığını dile getiren Prof. Dr. Karateke, “BRCA mutasyon taşıyıcılara, olgu aile planlamasını tamamlamışsa veya olgu 35 yaşını aşmışsa; yumurtalık ve fallop tüplerinin alınmasını önermek doğru bir seçenek olacaktır. Yumurtalık ve tüplerin alınması jinekolojik kanser riskini yüzde 85 ile yüzde 96 oranında azaltacaktır. Primer periton; yani karın iç zarı kanser riski BRCA mutasyonu taşıyan olgularda devam edecektir. Uterusun; yani rahimin yumurtalık ve tüplerle birlikte alınması olgunun tercihine bırakılabilir. Rahimin alınması, rahim kanseri olarak tanımladığımız endometrium kanser riskini; özellikle tamoksifen kullanması gereken olgularda ortadan kaldıracaktır. Hekime olgunun takibini kolaylaştıracak ve olguyu muhtemel ikinci operasyonlardan koruyacaktır.” açıklamasında bulundu.

Popular Articles

Latest Articles