H­e­k­i­m­l­e­r­i­n­ ­y­a­r­ı­s­ı­ ­o­b­e­z­i­t­e­l­i­l­e­r­e­ ­k­a­r­ş­ı­ ­ö­n­y­a­r­g­ı­l­ı­

H­e­k­i­m­l­e­r­i­n­ ­y­a­r­ı­s­ı­ ­o­b­e­z­i­t­e­l­i­l­e­r­e­ ­k­a­r­ş­ı­ ­ö­n­y­a­r­g­ı­l­ı­

Yaptıkları bir araştırmada hekimlerin neredeyse yarısının ‘kendilerinde ve meslektaşlarında obeziteye karşı ön yargı olduğunu’ düşündüklerini söyleyen Türkiye Obezite Araştırmaları Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Dilek Yazıcı, “Nasıl bu hale geldin? veya ‘Kilo ver geçer’ şeklindeki ifadelerle karşılaştığı için sağlık hizmeti almak istemediğini söyleyen obeziteli bireyler var” dedi.

Sağlık çalışanlarının obezitelilere ön yargılı yaklaşımının tedavi süreçlerini olumsuz etkilediğini söyleyen Türkiye Obezite Araştırmaları Derneği (TOAD) Başkan Yardımcısı ve Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Dilek Yazıcı kimi sağlık çalışanlarının, obeziteli bireyleri rencide edebilecek ifadeler kullandığını kaydetti. Yazıcı, “Nasıl bu hale geldin? veya ‘Kilo ver geçer’ şeklindeki ifadelerle karşılaştığı için sağlık hizmeti almak istemediğini söyleyen obeziteli bireyler var” dedi.

Obeziteli kişilerin, tedavi aşamasında bedenlerine uygun önlük, sedye ve tıbbi görüntüleme cihazı da bulamadıklarını kaydeden Yazıcı, “Teknik yetersizliklerin yanı sıra hekimlerin ve diğer sağlık çalışanlarının obeziteli bireylere yönelik yargılayıcı ve ön yargılı tutumları, hastaların hastaneye gitmekten geri durmaları ve tedaviyi bırakmalarına bağlı farklı komplikasyonların gelişmesine sebep olabiliyor” diye konuştu.

‘Hekimlerin yarısı önyargılı’: Prof. Dr. Yazıcı, 2019’da obeziteli kişilerin tedavileri ve maruz kaldığı ayrımcılığa ilişkin hekimlerin farkındalıklarını tespit etmek amacıyla bir araştırma yaptıklarını aktararak bu kapsamda Türkiye’de çalışmakta olan 254 aile hekimiyle anket gerçekleştirdiklerini anlattı.

Anket yaptıkları hekimlerin neredeyse yarısının ‘kendilerinde ve meslektaşlarında obeziteye karşı ön yargı olduğunu’ düşündüklerini dile getiren Yazıcı, “Hekimlerin yüzde 64’ü ise ön yargılı tutumlar nedeniyle obeziteli hastalara yeterince hizmet veremediğini düşünüyor” şeklinde konuştu. Yazıcı, kronik hastalık olmasına rağmen obezitenin, irade meselesi şeklinde algılandığına dikkati çekerek, hekimlerin yaklaşık yarısının hastalarının ‘kilo almaları veya vermemelerinin kendi problemi’ olduğunu düşündüğünü ifade etti.

Obeziteye eklem rahatsızlıkları, şeker ve yüksek tansiyon gibi pek çok hastalığın eşlik edebileceği bilgisini paylaşan Yazıcı, tüm rahatsızlıkları fazla kiloya bağlamamanın ve hastaların kilo vermelerine yardımcı olurken rahatsızlıklarına göre farklı tedavi önerilerinde de bulunmanın önemine değindi.

Yazıcı, hastalarla tedavi sürecinde şaka maksatlı da olsa ayrımcı ifadelerin kullanılmaması gerektiğine vurgu yaparak, tıp fakültelerinin lisans eğitiminde ya da çeşitli atölyelerde obeziteli bireylere yönelik ayrımcılığa dikkat çekilmesi gerektiğinin altını çizdi. Günümüzün en önemli sağlık sorunları arasında yer alan obezite, dünya genelinde 650 milyon yetişkini etkilerken, Türkiye’de ise her 3 yetişkinden 1’inde görülüyor. Dünya Sağlık Örgütü, mayıs ayında obezitenin Avrupa’da ‘salgın boyutuna’ ulaştığını söyleyerek, Türkiye’nin obez veya kilolu yetişkin oranı açısından ilk sırada olduğunu belirtmişti.

‘Rolüm Ağır Obezitede Ayrımcılık ve Damgalama’ kitabının yazarlarından ve Pamukkale Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü Araştırma Görevlisi İlkin Esen Yıldırım da “Obeziteli bireyler hipertansiyon, kalp hastalığı, diyabet gibi rahatsızlıkların yanı sıra duygusal boşluk ve dışlanmışlık gibi zorluklar da yaşıyor” dedi. Damgalamanın çocukluk çağlarında başladığını kaydeden Yıldırım, “Aile içinde ‘tombik’ ve arkadaşlar arasında ‘şişko patates’ gibi sevimli olduğu düşünülen lakaplar çocukların eğitimini olumsuz etkilerken büyük travmalara da yol açabiliyor. Obeziteli bireyler en fazla kelimelerle yaralanıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Yıldırım, şunları söyledi:

“Onlara kırıcı ve travmatik pek çok şey söylendikten sonra ‘Ben senin iyiliğin için söylüyorum.’ deniliyor. Bu öncesinde söylediğimiz şeylerin üstünü kapatmak ve bunları yumuşatmak için söylenmiş bir söz. Aslında onlar adına düşünüyoruz, onlar adına karar veriyoruz ve onların yapması gereken şeyleri söylüyoruz. Halbuki obeziteli bireyler zaten ne yapmaları gerektiğini biliyor. Onların yalnızca desteğe ihtiyacı var. Biraz daha fazla empati yaparak ve bir cümle eksik söyleyerek belki bir şeylerin değişmesine yardımcı olabiliriz.”

Popular Articles

Latest Articles