P­o­r­t­r­e­

P­o­r­t­r­e­

Genç ve parasız bir ressamın bir eskici dükkanında bulduğu ve büyüleyici bakışından etkilenerek cebindeki son parayı verip satın aldığı eski bir porte hayatını beklenmedik biçimde değiştirir.

“Çıkık elmacık kemikleri olan, bronz tenli, kara kuru yaşlı bir adamın portresiydi. Adeta bir humma anını yansıtıyordu adamın çizigileri ve kuzeylilere özgü bir durgunluk değil güneyin alev alev yanan coşkusu okunuyordu bu çizgilerde. Asyalılara özgü cübbeyi andıran bol bir giysisi vardı. İhtiyarın özellikle gözleri büyüleyiciydi. Resmen bakıyordu bu gözler. . . Bakıyor ve gülüyordu . . . Arkadan bir kadın ‘Bakıyor, yemin olsun bakıyor’ diye bir çığlık atıp bir kaç adım geriledi. . .” Gogol, Portre.

Genç ve parasız bir ressamın bir eskici dükkanında bulduğu ve büyüleyici bakışından etkilenerek cebindeki son parayı verip satın aldığı eski bir porte hayatını beklenmedik biçimde değiştirir.

İnşaatta çalışan bu kızın yüzündeki ifade nedense bana o portreyi hatırlatıyor. Yaşlı değil, genç. Asyalı değil, Afrikalı. Ama gözleri. . . O ihtiyarın gözleri de ancak böyle bakar her halde. . .

Kız inşaatta el arabasıyla kum taşıyordu, terleyip yüzünü silmişti ve elindeki kum tanecikleri terli yüzüne yapışmıştı. Şimdi ne yapar acaba? Hikayedeki ressam beklenmedik şekilde zengin olur ama ama mutsuzluk, doyumsuzluk ve acılar içinde korkunç bir ölümle ölür. İnsan çocukça bir hayale kapılıp da keşke kızın hayatı da ressamınki gibi beklenmedik ama mutlu bir biçimde değişmiş olsa diye umut etmek istiyor.

Popular Articles

Latest Articles