C­H­P­­l­i­ ­F­e­t­h­i­ ­A­ç­ı­k­e­l­:­ ­­D­ü­n­y­a­ ­5­­t­e­n­ ­b­ü­y­ü­k­t­ü­r­­ ­d­e­d­i­,­ ­k­a­v­g­a­l­ı­ ­o­l­d­u­ğ­u­ ­ü­l­k­e­l­e­r­i­n­ ­a­y­a­ğ­ı­n­a­ ­g­i­t­t­i­

C­H­P­­l­i­ ­F­e­t­h­i­ ­A­ç­ı­k­e­l­:­ ­­D­ü­n­y­a­ ­5­­t­e­n­ ­b­ü­y­ü­k­t­ü­r­­ ­d­e­d­i­,­ ­k­a­v­g­a­l­ı­ ­o­l­d­u­ğ­u­ ­ü­l­k­e­l­e­r­i­n­ ­a­y­a­ğ­ı­n­a­ ­g­i­t­t­i­

CHP'li Fethi Açıkel, AK Parti'nin 2022 yılındaki dış politikasını eleştirdi. Açıkel, "Dış politikada 'dünya 5'ten büyüktür' diyen Erdoğan, 2022'de kavgalı olduğu 5 Ortadoğu ülkesinin ayağına kadar gitti." dedi. Açıkel, 2022 yılında iktidarın dış politikada attığı 5 geri adımı ve telafi edilmeyen 5 ağır maliyeti de açıkladı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Fethi Açıkel, 2022 yılında iktidarın izlediği dış politikada yaşanan tutarsız savrulmayı ve ilkesiz çelişkileri değerlendirdi. Açıkel, "Hamaset ve dogmatik iddialar uğruna ‘Dünya 5’ten büyüktür’ sloganını, sözüm ona dünyaya meydan okumak için telaffuz eden Erdoğan iktidarı, 2022 yılı boyunca hamaset krizleri nedeniyle diplomatik ilişkilerimizin tepetaklak hale geldiği Ortadoğu’daki 5 önemli ülkenin ayağına kadar bizzat gitmek zorunda kaldı." ifadelerini kullandı.

Açıkel'in açıklamaları şöyle;

“Saray iktidarı geçtiğimiz 10 yılı aşkın süre içinde, Cumhuriyetimizin geleneksel ve barışçıl dış politikasını tersyüz ederek, komşu Ortadoğu ülkeleriyle ilişkilerimizi fırsatçılık ve hamaset ekseninde kurguladı. Mavi Marmara krizi, Arap Baharı, Tahrir Olayları ve Suriye İç Savaşına müdahil olma süreçleri boyunca, AKP ideolojik ve dogmatik saikler kadar, oportünist saikler yüzünden bozduğu diplomatik ilişkileri, 2022 yılında sanki hiçbir şey olmamışçasına, yeniden restore etmeye çabaladı.

2022 yılı bu yönüyle; Erdoğan’ın ve Saray iktidarının dış politikadaki tüm geçmiş uygulamalarını ve sarf edilmiş söylemlerini adeta yutkunarak inkar ettiği ve içine düştüğü itibar kaybını, ulusal kamuoyuna unutturmaya çalıştığı, adeta kendi kendini resetleme ve hatta çürütme yılı oldu. Türkiye’nin bölgedeki ulusal çıkarlarına zarar veren ve ulusal itibarımıza gölge düşüren on yılı aşkın bu süre zarfında, AKP Türkiye’yi yakışıksız ve haksız ağız dalaşlarına ve atışmalara maruz bıraktı.

Hamaset ve dogmatik iddialar uğruna ‘Dünya 5’ten büyüktür’ sloganını, sözüm ona dünyaya meydan okumak için telaffuz eden Erdoğan iktidarı, 2022 yılı boyunca hamaset krizleri nedeniyle diplomatik ilişkilerimizin tepetaklak hale geldiği Ortadoğu’daki 5 önemli ülkenin ayağına kadar bizzat gitmek zorunda kaldı. Başta Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere, Mısır ve İsrail’in yanı sıra, en son olarak da Suriye hükümetiyle, on yıl öncekinden daha dezavantajlı ve boyun eğen tarzda diplomatik ilişkileri restore etmek zorunda kaldı. Dahası AKP, gerisin geriye çaresizce ve kıvranarak attığı adımları, birer diplomatik başarı gibi sunmak ve ulusal kamuoyunu manipüle temek için de tüm maharetini sergiledi. Tek Adam Rejiminin rasyonellikten ve kurumsallıktan uzak, tutarsız zikzaklarla ve ilkesiz u-dönüşleri ile malul dış politikası, bozulan ticari ilişkiler, göçmen krizi ve ambargolar yüzünden, Türkiye’yi 100 milyarlarca dolar zarara soktuğu gibi; Türkiye’yi Ortadoğu ve Dünya’da 10’larca yıllık diplomatik gerilemeye sürükledi. Saray yüzünden, Türkiye’nin dış politikası, Ortadoğu monarşilerinin birbiriyle kavgalı, keyfi nedenler yüzünden çekişmeli diplomatik geleneklerine benzedi.

Erdoğan hükümetlerinin, Türkiye’ye 100 milyarlarca dolara zarar veren politikalarına ek olarak; Saray diğer yandan Türkiye’yi, Ortadoğu’daki radikal terör örgütlerinin iç silahlı çatışmalarına ve ideolojik rekabetlerine müdahil hale getirdi. Saray’ın bu dogmatik pervasızlığı yüzünden, ülkemizin neredeyse bütün kentleri büyük güvenlik risklerine maruz kaldığı gibi; maalesef yüzlerce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşımız ve güvenlik görevlimiz hayatını kaybetti.

Sözde “Türkiye Yüzyılı” olarak sunulan, ancak aslında hamasi bir “Külliye Yüzyılı” hayalinden öteye geçemeyen bu son derece yanlış ve tutarsız dış politika tercihleri nedeniyle, Türkiye’nin Ortadoğu’daki dış politikası, adeta bir iflas vesikasına dönüştü. AKP, hamaset ve kısa vadeli çıkar uğruna Mavi Marmara’da Furkan’ın, Tahrir’de Esma’nın ve Suudi konsolosluğunda öldürülen Cemal Kaşıkçı’nın kişisel dramlarını, Türkiye iç siyasetinde önce ilkesizce suistimal etti; ardından da dış politikada bir başarılı manevra olarak sundu.

Küresel güçler bir yana, Ortadoğu’nun monarşileri ve emirlikleri karşısında dahi, tutarsız ve inkarcı bir Çarkıfelek Diplomasisi yürüten AKP iktidarı, ulusal çıkarlarımızı ve itibarımızı adeta ipotek altına aldırdı. Maalesef ulusal itibar kaybı ve ekonomik çıkarlarımızın yanında; kültürel ve demografik yapımız, toplum düzenimiz ve metropollerdeki yurttaşlarımızın güvenliği büyük zarar gördü. Erdoğan iktidarı, Türk dış politikamızın temel ilke ve teamüllerini Ortadoğulaştırmakla kalmadı; Türkiye’yi Ortadoğu’da vasatlaştırdı; sıradanlaştırdı. CHP olarak, Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılına girerken, önümüzde duran en önemli ödevlerden biri, Türkiye’nin kurumsal ve itibarlı dış politika geleneğinin yeniden inşa edilmesidir. Demokratik ve uygar bir model ülke olarak Türkiye’nin yüzünü Batıya yeniden dönerken, Ortadoğu ve komşu coğrafyalarımızla daha itibarlı ve daha etkili barışçı ve sürdürülebilir diplomatik ilişkilerin A’dan Z’ye yeniden inşa edilmesidir. Türkiye ancak bu şekilde Saray rejiminin vahim yıkımını tersine çevirebilir.”

SUUDİ ARABİSTAN: Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın, ülkemiz sınırları içerisinde acımasızca katledilmesinden sonra bozulan ilişkiler, Erdoğan’ın cinayet dosyasını Suudlara teslim etmesiyle yani Kaşıkçı cinayetinin kapalı ihale usulüyle, önce suçlanan ve sorumlu tutulan bir başka ülkeye teslim edilmesiyle onarılmak istendi. AK Parti’nin başlangıçtaki tüm suçlama ve tehditlerine rağmen, diplomatik diyalog süreci çaresizce başlatıldı.

BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ: Havuz medyası ve AK Parti’li en üst düzey yetkililer tarafından, 15 Temmuz hain darbe girişiminin finansörü olmakla suçlanan ve hükümet yetkilileri tarafından hakaretamiz ifadelerle defalarca kamuoyuna şikayet edilen Birleşik Arap Emirlikleri yöneticileri ile, barışmak için 2022 yılında ön girişimler başladı. İktidara yönelik çeşitli iddialar paylaşan suç örgütü lideri Sedat Peker’in, BAE’de ikamet ediyor olması, barışma sürecinin ülke çıkarları değil, iktidarın kendini koruma refleksi ile geliştirdiğini gösterdi.

MISIR: Saray iktidarı, Arap Baharı sürecinde ve Tahrir Meydanı olayları sonrasında, seçim mitinglerinde AK Parti taraftarlarına yuhalattığı Sisi Rejiminin ayağına kadar gitti. Rabia işaretini, yıllarca, kendi seçmenini hamasetle kandırmak ve manipüle etmek için kullananlar, Sisi'yle anlaşma için girişimlerde bulundu. AK Parti liderliği, Rabia sembolü ile miting meydanlarında yuhalattıkları Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi ile poz vermekten kaçınmadı.

İSRAİL: 2018 yılında Dönemin ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıdığını ilan etmesi üzerine Filistinlilerin tepki eylemlerinde sivillere yönelik saldırılar nedeniyle çok sayıda can kaybı yaşandı. Bunun üzerine, 15 Mayıs 2018’de Türkiye’nin Tel Aviv büyükelçisi, merkeze çağrılmıştı. 4 yıl sonra, 2022’de karşılıklı olarak büyükelçilikler atandı. Davos Krizi ile başlayan ve Mavi Marmara ile devam eden, ardından daha da kötüleşen ilişkiler sonunda, 15 yıl sonra, İsrail Cumhurbaşkanı Yitzhak Herzog Türkiye’de ağırlandı.

SURİYE: Radikal gruplara doğrudan ve dolaylı destek olarak Suriye iç savaşına müdahil olan AK Parti, 5 Milyon Sığınmacının Türkiye’ye gelmesine neden olduğu gibi, Erdoğan’ın “Siyasette Küslük Olmaz” diyerek attığı geri adımları meşrulaştırma çabası içine girdi. Düzensiz göç nedeniyle ortadan kalkan sınır güvenliğimizin yanısıra, metropollerimizdeki radikal terör hücrelerin varlığı nedeniyle köşeye sıkışan Saray hükümeti, Beşar Esad yönetimi ile 2022 yılının son aylarında görüşme girişimleri başlattı ve 11 yıl aradan sonra bakan düzeyinde ilk görüşme gerçekleşti. Buna karşı sadece yukarıdaki tarihsel bağlarımız olan 5 Ortadoğu ülkesi ile yaşanan krizler nedeniyle 100’lerce milyar dolarlık ekonomik zarar yanı sıra, büyük itibar kayıpları yaşanmıştır.

AK Parti’nin kriz yaşadığı ülkelerle, İkili ticarette milyarlarca dolarlık zararlar yaşandı. Lojistik, tarım, hizmet, imalat sektörlerimizin kaybı en az 200 milyar dolar oldu. Türk mallarına haksız ambargolar uygulandı. İnşaat başta olmak üzere özellikle Körfez ülkelerindeki pek çok firmamız krizlere sürüklendi, çalışan mühendis ve işçilerimiz ve aileleri mağdur oldu.

Suriye ile sınır kapılarının yıllardır kapalı olması yüzünden, günde binlerce tır trafiğinin olduğu sınır ticaretimiz durdu. Sınırlar, Kaçakçılık çetelerine adeta teslim edildi. Devlet, kaçakçılık ekonomisi yüzünden ağır vergi kayıpları yaşadı.

Uzun yıllardır güçlü ekonomik bağlarımız olan Ortadoğu pazarıyla ticaret ve lojistik damarlarımız kesildi. Dolaylı transferlere mecbur bırakılmanın getirdiği ek lojistik maliyetleri yüzünden, sanayimizin ve ihracatçılarımızın rekabet gücü zayıfladı.

Türkiye, Suriye iç savaşından, Suriye’den sonra en çok etkilenen ülke konumuna sürüklendi. 2014 yılından itibaren, Dünya’da en çok mülteciye ev sahipliği yapan ülke Türkiye oldu. En az 5 Milyon Suriyeli Sığınmacı, ülkemizde yaşamaya başladı. Şehirlerimizde güvenlik ve terör krizi derinleşti. Ekonomide kayıt dışılık arttı. Eğitim ve sağlık sistemimizin kapasitesi bu yükü kaldıramadı. Sığınmacı krizinden hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımız hem de Suriyeli sığınmacılar etkilendi.

Yanlış dış politika yüzünden karşımızda ittifaklar ve jeopolitik çemberler oluştu. Özellikle Doğu Akdeniz’de, ülkemizin çıkarları riske edildi. AK Parti’nin hatalı dış politikası yüzünden, Türkiye’nin Mavi Vatan tezlerinin meşruiyeti zarar gördü.

Popular Articles

Latest Articles