E­ğ­i­t­i­m­ ­S­e­n­­d­e­n­ ­­o­k­u­l­ ­d­u­r­u­m­ ­r­a­p­o­r­u­­ ­a­ç­ı­k­l­a­m­a­s­ı­:­ ­K­a­m­u­s­a­l­,­ ­b­i­l­i­m­s­e­l­,­ ­l­a­i­k­,­ ­p­a­r­a­s­ı­z­,­ ­d­e­m­o­k­r­a­t­ ­b­i­r­ ­e­ğ­i­t­i­m­ ­g­e­r­e­k­l­i­

E­ğ­i­t­i­m­ ­S­e­n­­d­e­n­ ­­o­k­u­l­ ­d­u­r­u­m­ ­r­a­p­o­r­u­­ ­a­ç­ı­k­l­a­m­a­s­ı­:­ ­K­a­m­u­s­a­l­,­ ­b­i­l­i­m­s­e­l­,­ ­l­a­i­k­,­ ­p­a­r­a­s­ı­z­,­ ­d­e­m­o­k­r­a­t­ ­b­i­r­ ­e­ğ­i­t­i­m­ ­g­e­r­e­k­l­i­

Eğitim Sen, yeni eğitim-öğretim yılına ilişkin hazırladığı raporda, okul masraflarının devasa boyutlara ulaştığını ortaya koydu. Kırtasiye masraflarının 2021 yılından bu yana 6 kat arttığı ve bu yıl en az kırtasiye masrafının bin 335 TL'ye ulaştığı ifade edildi. Eğitim Sen, kamusal, bilimsel ve laik, parasız, demokratik bir eğitim anlayışının olması gerektiğini belirtti.

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen), “Okulların Durumu Raporu”nu açıkladı. Rapor, okul masraflarının devasa boyutlara ulaştığını ortaya koydu. Kırtasiye masraflarının 2021 yılından bu yana 6 kat arttığı ve bu yıl en az kırtasiye masrafının bin 335 TL'ye ulaştığı ifade edildi. Eğitim programının bilimden, sanattan ve evrensel değerlerden uzaklaştırıldığına vurgu yapıldı.

Eğitim Sen Genel Başkanı Prof. Dr. Nejla Kurul, kamusal, bilimsel ve laik, parasız, demokratik bir eğitim anlayışının gerekliliğine dikkat çekti. Ayrıca toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere evrensel sözleşmelerin imzalanması ve geri getirilmesinin son derece önemli olduğunu belirtti.

Eğitim Sen Genel Başkanı Prof. Dr. Nejla Kurul, eğitim sistemi ile ilgili kaygıları dile getirdiği açıklamasında, siyasal iktidarın eğitim politikalarının tektipleştirmeye, bölmeye, farklı dil ve kültürleri yok saymaya, manipülasyona ve boyun eğdirmeye yönelik olduğunu belirtti. Eğitim sisteminin eşitsizlikleri arttırdığına dikkat çeken Kurul, kamusal, bilimsel ve laik bir eğitim anlayışının gerekliliğine vurgu yaptı. Eğitim Sen'in raporu, eğitim sistemindeki sorunları bir kez daha gündeme getirirken, okulların durumu ile ilgili tartışmaların sürmesine neden oldu.

ee-001.jpg

Okulların açıldığını ancak okul masraflarının da devasa boyutlara ulaştığını ve 2021 yılından bu yana kırtasiye masraflarının altı kat artarak, bu yıl en az kırtasiye masrafının bin 335 TL’ye ulaştığını belirten Prof. Dr. Nejla Kurul, açıklamalarına şu sözlerle devam etti:

"Kayıt parası adı altında alınan rakamların 20 bin liradan 200 bin liraya kadar uzandığını gözlemleyebiliyoruz. İşsiz velilerimiz bu masrafı nasıl karşılıyorlar, asgari ücretle yaşamını sürdürmeye çalışan velilerimiz bu masrafla karşılaşınca ne hissediyorlar? Bunları sormak zorundayız. Eğitim alanı, piyasa ekonomisine ciddi bir biçimde açılmış durumda, neoliberal politikaların en kılcallara kadar yayıldığı bir düzen içerisinde işliyor. Servis ücretleri, okula ulaşım çok maliyetli. Ankara’da dolmuş ücretleri 17 liraya ulaşmış durumda, toplu taşıma sistemi piyasaya bırakılmış durumda.

Çocuklar için okulda ücretsiz temiz suya erişim, ücretsiz öğle yemeği düzenlemesi yapılmış değil. Bu konuda bir eğitim politikası oluşturulmuş değil. Pek çok okulumuzda okula aç giden çocuklar gerçeği ile karşı karşıyayız. Bu temel gereksinmenin karşılanması çok önemli. Önümüzdeki merkezi yönetim bütçesi tartışmaları esnasında bu konunun eğitim kamuoyu tarafından sıklıkla gündeme getirilmesi ve bunun için bütçeden ciddi bir kaynağın ayrılması son derece önemli."

Öğretmenler ve tüm eğitim emekçileri yoksulluk sınırının çok altında ücret aldığını ve kira, ulaşım, gıda, temizlik malzemeleri, iletişim, doğal gaz fiyatlarının maaşların büyük bir kısmını alıp götürdüğünü belirten Kurul, açıklamalarını şu sözlerle sürdürdü:

"Artık güvencesiz çalıştırma bir norm haline getirildi Milli Eğitim Bakanlığında. Eşit işe eşit ücret ilkesi adeta yok sayıldı artık. 600 binin üzerinde işsiz öğretme gerçeği de Milli Eğitim Bakanlığı’nın ve YÖK’ün önünde büyük bir sorun olmayı sürdüren bir konu olarak duruyor. Özel sektör öğretmenleri de ağır sömürü koşulları altında hayatta kalmaya çalışıyorlar. Asgari ücretin çok altında ücretlerle yaşamını sürdürmeye çalışan öğretmenler olarak eğitimin ciddi sorunlarında biri olmayı sürdürüyor.

Okul fiyatlarına yapılan devasa artışlar eğitim emekçilerine yansımıyor. 3 milyona yakın çocuk eğitim sisteminin dışında. Açık ortaokul ve liselerde 1,5 milyona yakın öğrenci okul yüzü görmeden diplomalarını alacaklar. Mesleki eğitim merkezlerinde 1 milyon 400 bin öğrenci var, okulda bir gün iş yerinde 4 gün geçiriyor bu öğrenciler. Peki ya göçmen ve sığınmacı çocuklar, onların sayısı 400 bin... 400 bine yakın çocuk okulun dışında, eğitim hakkından yararlanamıyor.

2023 LGS’de Anadolu liselerinde kontenjanlar 71 bin civarında, fen liselerinde 40 bin, sosyal bilimler liselerinde 10 bin 740, imam hatip liselerinde 42 bin 356, mesleki teknik Anadolu liselerinde 41 bine ulaşmış durumda. Bu lise tercihleri ve kontenjanlara baktığımızda siyasal iktidarın hedeflerini bu rakamlarda net bir biçimde görebiliyoruz. Ama sorunun daha büyük bir kısmı var, toplamda 200 bine yakın öğrencinin bir dönem bakanının ifadesiyle ‘nitelikli liselerde eğitim görme hakkı’ varken ortaöğretimde eğitim gören 5 milyon öğrencinin eşit ve eşdeğer bir eğitim alma hakkı nerede?"

eee-001.jpg

11 ilimizde eğitim hayatının normal diyebileceğimiz bir netliğe kavuşmuş olmadığını ve okulların büyük bir kısmının tadilatlarının bitmediğini ifade eden Kurul, "Sağlam gibi gözüken okullarda güçlendirme çalışmaları tamamlanmış değil. 7 aydan sonra okullarımız eğitime tam olarak açılmış değil. Hala çadır kentlerde, konteyner kentlerde okul uygulaması var. Önümüzdeki dönemde deprem illerinde ciddi bir biçimde okul terki ve devamsızlık oranlarının yüksekliği gibi büyük sorunlarla karşı karşıya kalacağımız çok açık ve net. Bu nedenle merkezi yönetim bütçesinde deprem illerinde eğitim hakkının hayata geçirilmesi için ciddi bir biçimde ödenek ayrılması gerekliğinin altını çizmek durumundayız" şeklinde konuştu.

16 Eylül’de İzmir’de laik eğitim, yaşam, eşit yurttaşlık talebiyle Gündoğdu Meydanı’nı dolduracaklarını söyleyen Kurul, "ÇEDES’in iptal edilmesi konusunda okullarımızın imamlara, hatiplere, din görevlilerine açılması konusunda itirazımızı çok güçlü biçimde ifade edeceğiz bu alanlarda. Biliyoruz ki laiklik yaşamsaldır, laikliği savunmak bu dönemde son derecede elzemdir" diye ifade etti.

Eğitim planlaması ve öğretmen planlamasının olmadığını ifade eden Kurul, "Plansız biçimde okullarımız açılmış durumda. Artık zorunlu din dersleri sayısı ikiye çıkarılmış durumda. Almanca seçmeli diller haline getirildi, yabancı diller arasında en gözde olan artık Arapça. Tüm dillere saygılıyız ama ülkenin uluslararası ilişkiler bağlamında geliştirdiği stratejilere bağlı olarak eğitim sisteminin programında değişikliklerin yapılmasına karşıyız. Yabancı dillerin seçimi bakanlar kurulunun kararına bırakılmış durumda bu da ciddi bir sorun olarak karşımızda duruyor. Artık sanat ve spor derslerinin sayısı haftalık ders çizelgesinde azaltılmış durumda" açıklamasında bulundu.

Eğitim programının bilimden, sanattan, evrensel değerlerden uzaklaştırıldığını belirten Kurul, konuşmalarını şu sözlerle sonlandırdı:

"Kindar ve dindar bir nesil yetiştirme projesine indirgenmiş durumda, bunun önünü açan başka çalışmalar da var. Okullarımızda ana dilinde eğitim hakkı görmezden geliniyor. Ana dilinde eğitim hakkı son derecede önemli bir haktır. Diyoruz ki kamusal, bilimsel ve laik, parasız, demokratik bir eğitim anlayışı gerekli. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere evrensel sözleşmelerin imzalanması ve geri getirilmesi son derece önemli. Okullarımızda ekolojik bir eğitimin son derecede önemli olduğunun altını çizmek istiyoruz, bu konuda sendika olarak mücadelemiz sürecek.”

Popular Articles

Latest Articles