F­i­l­i­z­ ­A­k­ı­n­:­ ­Y­e­ş­i­l­ç­a­m­’­d­a­ ­a­ğ­ı­r­ ­i­ş­ç­i­ ­g­i­b­i­ ­ç­a­l­ı­ş­t­ı­k­

F­i­l­i­z­ ­A­k­ı­n­:­ ­Y­e­ş­i­l­ç­a­m­’­d­a­ ­a­ğ­ı­r­ ­i­ş­ç­i­ ­g­i­b­i­ ­ç­a­l­ı­ş­t­ı­k­

Kadına yapılan şiddete her fırsatta tepki gösteren Filiz Akın, “Kadınlara yönelik psikolojik, fiziksel, cinsel şiddetle, tecavüzle, tacizle, zorla evlendirmeyle mücadele etmenin temelini anlatan çok önemli bir metin olan İstanbul Sözleşmesi’nin uygulamasının şart olduğunu düşünüyorum” diyor.

Beyaz perdenin kolejli kızı, sarışın oyuncusu zarifliğiyle akıllarda kalan bir yıldız... Dile kolay 116 film... Gece, gündüz demeden setlerde geçen bir ömür... Yeşilçamın unutulmaz oyuncularından Filiz Akın, bugün yazar kimliği ile çıkıyor sevenlerinin karşısına... Toplumsal olaylara duyarlı olan sanatçı, kadına yapılan her türlü şiddete dur denilmeli diyor. Yakın zamanda yeni bir YouTube kanalı da açan Akın, Cumhuriyet gazetesinden Öznur Oğraş Çolak'ın sorularını yanıtladı:

- Öncelikle nasılsınız, sağlığınız nasıl?

Sabahları çok erken kalkıyorum. Koruyucu ilaçlarımı alıyorum. Güneşin doğuşunu yaseminlerin arasından videoya çekiyorum. Öyle endişe edilecek bir şeyim yok. Ama çoraptan başka bir şey giyemiyorum, kulağımın biri 6 saat süren ameliyatla iptal edildiği ve diğeriyle de ancak kulak aletiyle duyabildiğim için dengem bozuk, her an düşebilirim. Ama sorduğunuz için teşekkür ederim, her zamanki gibi şükrediyorum.

- Pandemi süreci sizi nasıl etkiledi, neler yaptınız, bu aralar neler yapıyorsunuz?

Hepimiz etkilendik. Kaybettiğimiz canlara, bizim için çalışan sağlık çalışanlarına dua edip yetkililerin çalışmalarını yakinen takip ettim ve kuralları dikkate aldım. Kendim hastane ve kontroller harici dışarı çıkmadım. Evde vakit geçirmeyi ve ev hayatını seven biriyim. Instagram’da neşeli videolar bulup paylaşmaya çalıştım. Çok güzel diziler ve filmler seyrettim. Kitaplar okudum. Sanatla başka boyutlarda gezinmek dünyasını değiştiriyor insanın. Ve elbette bağışıklığımı kuvvetlendirici destekler aldım, maske kullanımına ve sosyal mesafeye son derece dikkat ettim. Ailemle Bodrum’dayım.

YOUTUBE KANALI

- Geçen günlerde bir YouTube kanalı açtınız. Neler paylaşacaksınız bizlerle?

YouTube’da daha çok acemiyim. Günlük hayatı paylaşıyorum şimdilik. Biraz ilerlesin, isteğe göre paylaşacağım bir şeyse eğer şekillenir, bilemiyorum.

- Yüzün üstünde film ve başarı, neden sinemayı bıraktınız? Hiç özlemediniz mi?

Evet 116 film... Sonunda biraz geç olsa da ülkemize televizyon gelince, insanlar yeni oyuncaklarıyla evlerine kapandılar. “Dallas”, “Yalan Rüzgârı” gibi dizilerle Hollywood yıldızları, çok güzel ve yakışıklı insanlarla şık kıyafetler, şık  veya renkli mekânlarda; aşk, acı, drama veya neşeyi aynı mekânlarda, bir de entrikanın zirvesini tattıkları bu dizilerin içinde, onlarla birlikte heyecan ve zevkle başka dünyalarda dolaşmaya başladılar. Sinema salonları boş kaldı. Onlar da dışarıda gezen bekar adamlar için ya seks filmleri ya da konser tadında şarkıcı, türkücülerin en popülerleriyle film yaparak seyirci topladılar.

Ben Yeşilçam döneminin artık bittiğini görerek kendim film teklifi kabul etmeyeceğimi ve oynamayacağımı ilan ettim. Öyle olunca kadın erkek ilişkisi gibi “O beni bırakmadan, ben onu bıraktım ve noktaladım” Bu benim için çok sağlıklı oldu. Pişman değilim.

- Peki bugünün Türk sinemasını nasıl buluyorsunuz?

Artık yeni, gerçekçi sinema filmlerimiz, Almanya Altın Ayı, Fransa Cannes ödülleri gibi bütün festivallerden en büyük ödülleri alan filmlerimiz, yönetmenlerimiz ve oyuncularımız var. Hayranlık duyuyoruz. Nuri Bilge Ceylan, Haluk Bilginer... Ama dizilerimizin başarısı dünyayı şaşırtıyor. Oynamadığı ülke yok. Oynadığı yerde en büyük reytingleri alıyor. Hele bazı oyunculara o kadar hayranlar ki onların dizileri ve filmleri çevirdiği mekânlara turistler geliyor. Ben sinemadan ayrılırken demiştim: “Bir gün dizilerimiz, kendi ülkemizdeki Brezilya dizilerinden, Amerikan dizilerinden daha fazla beğenilecek dünyada. Bu işi yapmayı çok iyi biliyor Yeşilçam dönemi.”

Tek bilen ben olduğum için değil, acıyı, en iyi biz eski Yeşilçam filmlerini dönemi biliyoruz diye.

‘ESKİDEN GÜCE TAPILMAZDI’

- Yeşilçam filmleri bugün hâlâ ilgiyle tekrar tekrar izleniyor. Bence bugünün Türk filmleriyle Yeşilçam'ı ayıran bu. Genelleme yaptığınızda hiçbir Türk filmi defalarca izlenmiyor. Nedir bu Yeşilçam’ın sırrı, büyüsü...

Eskiden biz bir avuç isimlerdik her hafta oynayan filmlerle o zaman başka da bir eğlence olmadığı için seyircide acayip bir tiryakilik yaratıp, ailelerinden biri gibi oluyorduk.

Bir de televizyon olmadığı için bizleri normal bir insan gibi doğal hallerimizle, normal sesimizle, her türlü konuşma şeklimizle görmedikleri için insanüstü varlıklar gibi görüyorlar, sevgileri ikonlaştırmaya varıyordu bu gizem ve ulaşamamazlıkla... Hayallerinde canlandırıyorlardı bizi.

Bir de bugünkü gibi güce ve paraya tapılmadığı bir dönemde olduğunuzu düşünün.

Bütün o masumiyet yıllarında, büyük aşkları, romantizmi, fakir de olsa satın alınamayacak gururu, mahalle dayanışmasını, sevginin gücünü, çile çekmeyi, eski İstanbul’un güzelliğini hep bizimle yaşıyor ve kendi dertlerinden uzaklaşıp bir başka boyuta onların rüyalarını, meslek seçimlerini, eş seçimlerini, isimlerini, hayallerini, umutlarını, tüm hayatlarını etkiliyorduk. Televizyonun gelişiyle bütün büyü bozuldu. Yavaş yavaş insanlar gerçek, sıradan insanlarla karşılaşmaya başladılar. Hayatın gerçek yüzüne, televizyonda yeniden tanık oluyorlar. Artık tekrar efsane yaratmak o dönem şartları olmadığı için çok zor.

Bütün kaybettiğimiz bu güzel değerleri de yaşamımızda çok dikkatli ve saygılı olmaya çalışarak geçirmeye çalışan biz Yeşilçam oyuncularına yükledi seyirci, tüketim toplumunda yitirdiklerini, tüm nostaljik duygularını. Onlar için biz bu değerli sembollerin simgesiyiz onların hayatına, yüreklerine böyle değdik. O çekirdek çitleyerek kah gülerek kah ağlayarak seyrettikleri Açık Hava Sineması’nda...

Onlar için artık biz antika eşyalar gibi benzersiz ve çok değerliyiz galiba. Onun için “Sizler çok farklıydınız bir daha gelmez sizin gibiler” diye değer veriyorlar bize. Yıllar sonra şu kıymetli tespiti öğrendim: Bir gün televizyonda mülakatını seyrederken Spielberg’e “Nedir bu Amerikan filmlerinden başka film seyretme imkânı kalmaması? Sırrınız ne?” dediler. O da “Biz Fransız Sineması’ndan çok faydalanıyoruz, çok entel filmler yapıyorlar. Ama biz senaryo ve çekim ayrıntılarıyla yıllarca uğraşıyoruz ve çok büyük bütçeler aktarma şansımız var. Fransızlar entelektüel filmler yapıp, seyircinin zekasına, birikimine hitap etmek için beyni hedeflediklerinden seyirci kısıtlaması oluyor. Halbuki biz doğrudan yüreği hedefliyoruz. Oraya dokunan filmlerde de Eskimo da aynı yerde ağlıyor, Afrikalı da aynı yerde gülüyor. Ve bu yüzden tüm dünya satın alıyor filmlerimizi. Sırrımız bu” demişti.

Popular Articles

Latest Articles