Ç­o­c­u­k­l­a­r­a­ ­n­e­y­i­,­ ­n­a­s­ı­l­ ­s­ö­y­l­e­m­e­l­i­?­

Ç­o­c­u­k­l­a­r­a­ ­n­e­y­i­,­ ­n­a­s­ı­l­ ­s­ö­y­l­e­m­e­l­i­?­

Gizem: Gülaycım, geçenlerde Huffpost’ta çok güzel bir makaleye denk geldim. Çocuklarla iletişim kurarken doğru olduğunu düşündüğümüz,  aslında yanlış cümlelerden bahsediyordu.

Gülay: Ah o çocuk dili, çocuk beyni, keşke doğarken bir kılavuzla gelseler... İşe yarar öneriler mi peki?

Gizem: Oldukça… Mesela diyor ki, çocuğunuza bir talimat veriyorsanız bunu soru sormadan yapmanız gerekir. “Oyuncaklarını yerden alabilir misin” demek aslında çocukta seçenek yaratabilir ve ‘hayır’ cevabını verebilir. Oysa “Oyuncaklarını yerden alma zamanı geldi” demek, ebeveynin çocuğuna bir anlık hevesle bir şey yaptırmadığını, sadece günlük programda temizlik zamanının geldiğini ilettiğini gösteriyormuş.

Gülay: Annelerimiz gibi olmayalım derken ipin ucunu kaçırıp fazla ‘hassas’ anneler olduk. Hep seçenek sunduk ama kızın doktoru beni çok erken uyardı da bu hatayı uzun süre sürdürmedim. Elbette o minicik beyninde sınırları net çizilmiş açık talimatları anlayabiliyor.

Gülay: “Bol seçenek sunmaya, inisiyatifi o minicik bireye bırakmaya, her an gaz vermeye ihtiyaç yok.”

Gizem: Evet, o kadar düz bir  anlama modelleri var ki, ben de net olmakta fayda olduğunu düşünüyorum. Lorin 3 yaşındayken dışarı çıkarken “Lorin, hadi sen asansörü çağır” dediğimde “Asansöör” diye bağırırdı apartmanın içinde. Bizde de pedagoğu şaka yollu uyarmıştı beni “Cevabının hayır olmasını istemediğin soruları çocuğuna sorma” diye. Çünkü hiçbir anne “Yemek yer misin” sorusuna kolaylıkla “Evet” cevabı alamamıştır diye düşünüyorum (gülüyor.) Oysa orada söylenmesi gereken cümle: “Şimdi yemek zamanı!” Ortada bir seçenek yok, direkt talimat var.

Gülay: İkincil anlamları da bilmediklerini unutmamak gerek. “Düş önüme, gidelim” deyince bizim kız AVM’de kendini önümde yere atıverdi, 3 yaşındaydı... Bir de yüreklendirici, “Haydi sana güveniyorum, bunu yapabilirsin, şampiyon” türü bir iletişim dili var. Mesela konu oyun ya da çorap giymek olabilir; çocuk denerken başarısız da
olacak ama bunları duydukça her başarısızlıkta “Bana güveniyordu ama yapamadım” diyecek...

Gizem: Yazıda bu durum için sürekli “İyi iş başardın” demenin gerçekten başardıkları şeyi anlamakta güçlük çekmelerine neden olduğunu söylüyordu. Ayrıca bazen de yapmaması gereken şeyi söylemek yerine yapması gerekeni söylemenin öneminden bahsediyordu yazıda. Aslında pozitif iletişim diye adlandırılan bu dil onları daha rahat kontrol edebilmemizi sağlıyor. Misal ben havuz başında Lorin’i koşma diye uyarmak yerine hep “Dikkatli yürü, düşebilirsin” diye uyardım. İkaz etmektense yerine yapabileceklerine odaklamak daha kolay oluyor.

Gülay: Bir yandan da çocukların güçlü yanını annelik hassasiyeti içinde biraz göz ardı ediyoruz gibi geliyor bana. Bebeklerin o minicik kafaları, kolları nasıl dirençlidir aslında hatırla, bükülür, esner ama kolay kolay yaralanmazlar. Ruhsal gelişimleri de böyle. Açıkça bunu erken keşfettiğim için mutluyum. Bol seçenek sunmaya, inisiyatifi o minicik bireye bırakmaya, ‘Yaparsın sen’ diye her an gaz vermeye ihtiyaçları yok.

Gizem: Kesinlikle katılıyorum. Moodist Hastanesi’nden çocuk ve ergen psikoloğu Gamze Gülsoy bazı konulara dikkat çekti. Aşağıda okurlarımızla da paylaşıyorum.

 

Alıntı Metni

 

Popular Articles

Latest Articles