Fizik dünyasının ünlü bilim adamı olarak tanıdığınız Albert Einstein’ın ne yere bakan, yürek yakan biri olduğu hakkında bir fikriniz var mıydı?
Atomu parçalayan matematik dehası bu adamın bir özel hayatı yoktu sanıyorsanız, bilinenin aksine Einstein, bilim alanında yaptığı çalışmalar kadar kadınlarla da ilgiliydi.
Öyle ki, yıllar sonra ortaya çıkan Almanca olarak kaleme aldığı bir mektubunda çoğu adama ve kadına, tek eşliliğin doğal olarak bahşedilmemiş olduğundan bahsetmişti.
Zengin ve otoriter bir ailenin çocuğu olan Einstein haylazlıklarıyla, okul ve aile hayatında çok tasvip edilmeyen bir öğrenciydi. Dik başlılığı ve alaycı karakteri, tüm hayatında belirleyici olan özelliklerinden sadece birkaçıydı.
Babası Hermann Einstein’ın baskıcı tavırları ve onun adına aldığı kararlar, Albert'in düşünceleriyle hiçbir zaman uyuşmadı. Kimi zaman bu karakteri onu bir geri zekalı gibi gösterse de, bilim dünyasına adını kazıyacak bir dehadan henüz kimsenin haberi yoktu.
Einstein, gösterişli ve yakışıklı genç bir delikanlıydı. Yükselen kariyerinin kendisine olan ilgiyi artırması, onu bilim dünyasında başarıya götürürken, aşk hayatını da bir o kadar altüst etmişti.
Einstein’ın fizik alanındaki başarısını ilişkilerinde görmek mümkün değildi. Sadakatsiz tavırları ve şıpsevdiliği başına sürekli dert açıyordu.
Daha 16 yaşındayken İsviçre'de bulunan bir ailenin 17 yaşındaki kızları Marie'ye aşık oldu. Saf ve temiz bir aşk yaşıyorken Einstein'in okul için şehirden ayrılması, ilişkiyi koparma noktasına getirdi.
Düzenli olarak yolladığı mektupların da bir süre sonra son bulmasıyla ikilinin yolları ayrıldı.
1896'da, Zürih Politeknik Üniversitesi’ ndeki tek kız olan sınıf arkadaşı Mileva, kendisi gibi bir matematikçiydi. Nitekim mezun olduklarında Mileva’nın not ortalaması 4.7 iken, Albert’inki 4.6 idi. Mileva ile ortak çalışmaları, kısa süre sonra aralarında bir bağ oluşturdu.
Einstein hiçbir zaman evlilik meraklısı değildi. Beraber yaşayan ve 2 çocuk sahibi olan çiftin evlenmesiyle beklenen oldu ve işler sarpa sardı. Einstein yükselen kariyerinin heyecanını yaşarken, Mileva’nın despot bir kadın olması onu başka heyecanlara itti.
Çapkın fizikçi daha ilk evliliğini sonlandırmadan ikinci bir aşka yelken açmıştı. Bu kadın, Mileva olan ilişkisini bitirmesinde etkili olacaktı. Almanya’da yaşayan teyzesinin kızı Elsa ile ikinci evliliğini gerçekleştiren Einstain son evliliğini yapmış olsa da, bu durum onu farklı ilişkilerden alıkoymadı.
Albert, Elsa ile evliyken Sekreteri Betty Neumann ile yasak bir ilişkiye başladı. Einstein bir başka mektubunda, Elsa ve Betty ile beraber yaşama fikrini ortaya atmış, fakat karısının reddetmesiyle ‘’üçgen geometrisinin zorluğunu’ kendisinden daha iyi anladığını kabul etti.
Einstein bu kaçamaklarını, karısı Elsa’ya olan duygularını etkilemeyen, ciddi olmayan heyecanlar olarak kabul etmişti. Yakın çevresinde aldatılmış arkadaşlarına da ‘bunun doğal istekler olduğunu ve karşı gelinmemesi gerektiğini’ savunuyordu.
“Eşinin günahlarına bir gülümsemeyle karşılık verip, bundan bir savaş çıkarmamalısın.”
Ünlü fizikçi, bir başka aşkı olan Avusturyalı sevgilisi Margarete Lebach’ı dilinden düşürmüyordu. Bir mektubunda tüm kadınların arasında aslında sadece ona bağlı olduğunu da dile getirmişti.
Albert Einstein siyasi, dini ve sosyal konularda bağımsız ve özgür bir birey olmanın önemini herzaman dile getirmişti. Kendisi de Alman siyasetini, dinini ve tüm kurallarını reddediyordu. Bu bağımsız ideolojisi özel ilişkilerine de yansımıştı.
Sadakatli bir eş olamamasının sebebini kendince ürettiği teorilere dayandırıyordu. Teoride kalmaması için birçok kez de deneyimlemiş olmalı ki, ardında bıraktığı onlarca kadından sadece birkaçı durumu özetlemeye yetiyor.
Bir Albert Einstein sözü der ki;
‘’ Bir adam kendini tek eşli kalmaya zorladığında, durum dahil olan herkes için acı tatlı bir meyveye dönüşür.’’