B­a­b­a­ ­k­a­t­i­l­i­ ­o­l­a­n­ ­O­r­h­a­n­ ­Ş­i­m­ş­e­k­­i­n­ ­h­a­s­t­a­l­ı­ğ­ı­n­ı­n­ ­b­e­l­i­r­t­i­l­e­r­i­

B­a­b­a­ ­k­a­t­i­l­i­ ­o­l­a­n­ ­O­r­h­a­n­ ­Ş­i­m­ş­e­k­­i­n­ ­h­a­s­t­a­l­ı­ğ­ı­n­ı­n­ ­b­e­l­i­r­t­i­l­e­r­i­

Oyuncu Orhan Şimşek'in babasını öldürmesi ve ailesinin bipolar olduğunu söylemesi, hastalığı yeniden gündeme getirdi.

chelsea.jpg

Oyuncu Orhan Şimşek'in babasının öldürmesine sebep olan bipolar bozukluk ile ilgili önemli çalışmalar yapan Çapa Tıp Fakültesi'nden Psikiyatrist Doç. Dr. Sibel Çakır, bu hastaların başkalarına zarar vermesinin sık görülen bir durum olmadığını, bu tür yaklaşımların diğer hastaların hayatını zorlaştırdığını ve toplum içinde damgalanma yaşamalarına neden olduğunu belirtiyor.

Çakır, annenin daha önce de yaptığı "Oğlum bipolar hastası" beyanıyla ilgili, Hürriyet'e şunları söyledi;

HASTALAR YANLIŞ BİR ŞEKİLDE DAMGALANIYOR

"Hastayı incelemeden net bir şey söylenemez ama cezaevlerinde yatan mahkumlar üzerinde yapılan bir araştırma var. Araştırmaya göre psikopat denilen, antisosyal kişilik bozukluğu olan insanların zarar verme ihtimali var. Ancak şizofreni ve bipolar hastaları gibi diğer hastalar da yanlış bir biçimde damgalanıyor. Çok nadir durumlarda, psikoz tablosu içerisinde halüsinasyonları olan kişiler başkalarına zarar verebilir. Antisosyal kişilik bozukluğu olan insanlar da zaman zaman ceza indiriminden yararlanabilmek amacıyla başka hastalıklara sahip olduğunu söyleyebiliyor."

Baba katili olan Orhan Şimşek'in hastalığının belirtileri

-Bipolar hastalarının en büyük problemi nedir?

Hastaların en büyük sorunu stigma yani damgalanma. Aile, komşular, arkadaş çevresi böyle bir durum olduğunu öğrenirse dışlarlar, dalga geçerler, küçük düşürürler gibi endişeleri o kadar fazla ki hastaneye yatışlarında bile etrafa "Köye gitti, yurt dışına gitti" gibi şeyler söylüyorlar. Hala toplumumuzda damgalanma çok fazla. Ama aslında bipolar bozukluk ara dönemlerde normale dönen ve uzun süre hastalanmadan devam eden bir hastalık. Yıllarca hiç hastalanmadan hayatını sürdüren insanlar var.

Bipolar hastalarının başkalarına zarar vermediğini söyleyen Doç. Dr. Çakır, bu konuyla ilgili şunları söyledi; bipolar bozuklukta başkasına zarar verme sık görülen bir durum değildir. Başkasına zarar verme daha çok sosyopati (antisosyal kişilik bozukluğunda), daha nadiren psikotik bozukluklarda ya da kişide halüsinasyonlara neden olan madde kullanımında görülebilir. Cezaevlerinde yapılan araştırmalara göre psikopat denilen antisosyal kişilik bozukluğu olan insanların zarar verme ihtimali olduğu biliniyor. Bipolar bozukluk tanısının bir cinayetle bir arada anılması çok üzücü. Bu kişinin tanısını kesin bilmeden yapılan bu tür beyanatlar yüz binlerce masum hastanın damgalanmasına neden olacaktır. Bazen antisosyal kişilik bozukluğu olan insanlar da zaman zaman ceza indiriminden yararlanabilmek amacıyla başka hastalıklara sahip olduklarını belirtebiliyor.

Ülkemizde ne kadar bipolar hastası var?

Yüzde 1 gibi bir oran ama sayı verirsek 500 bin kişi bipolar hastası ülkemizde. Yani eğer bin kişilik bir plazada çalışıyorsanız orada 10 kişi bipolar hastası demektir ve belki de masa arkadaşınız bipolardır. Ancak ben öğrencilerime de soruyorum "Hani nerede bu hastalar görüyor musunuz?" diye ancak görmüyoruz çünkü en büyük korku toplum tarafından damgalanma, dışlanma korkusu. Bu nedenle insanlar ya tedaviyi gizli sürdürüyor ya da ilaçlarını bırakıyor. Bu gizleme de ekstra bir strese neden oluyor ve hastalığı tetikleyebiliyor. Bu nedenle ilaçları bırakmaları da hastalığı tetikliyor.

Bu damgalama durumu diğer toplumlarda nasıl?

Batı'da aslında birçok sanatçı çıkıp "Ben bipolarım" diyebiliyor ve bu diğer bir sürü hastaya da cesaret verebiliyor. Örneğin Robin Williams, hastalığının depresyon evresindeyken intihar etti. Jim Carrey, Mel Gibson, Catherine Zeta Jones, Kurt Cobain, Sinead O'Connerda bipolar hastası olduğunu açıklayan ünlüler. Hatta Kurt Cobain de hastalığının depresyon evresindeyken intihar ederek hayatına son verdi. Ünlüler, sanatçılar dünyasında aslında çok fazla bipolar hastası vardır. Bunun nedeni de hastaların bizim yaşayamadığımız duyguların en dip tonunu yaşamaları.

Sanatçı hastalığı da deniyor sanırım?

Evet var. Hastalığın genetik olduğunu da biliyoruz ama stres bu hastalığın çıkışını ve tekrardan atakların gelmesini tetikliyor.

Peki yaşam tarzı ya da travmalar bu hastalığın oluşmasına neden olabilir mi?

Genetik bir yatkınlık olmadan sadece yaşam tarzıyla hastalığın çıkması zor. Genetik geçişli bir hastalık ama bu geni taşıyan ailenin tüm bireylerinde çıkmayabiliyor. Sessiz seyredebiliyor. Ancak stres, yaşam tarzı zaten bu hastalığa sahip olanlarda hastalığın ortaya çıkışını kolaylaştırıyor. Ya da bir kez çıktıktan sonra atakların gelmesini artırabiliyor.

Hastalık ilk olarak nasıl ortaya çıkıyor?

Genellikle ilk depresyonla ortaya çıktığında hastalığa doğru tanı koyulamıyor ve hastalara depresyon tedavisi uygulanıyor. Bu aslında ateşe benzin dökmek kadar tehlikeli. Hastalığın ilk tetikleyicisi ise genellikle aileden ayrılmak ya da hayatında büyük bir değişimin yaşandığı dönemler oluyor. Mesela üniversite için şehir dışına gitmek, evlenmek, askerlik, aileden ayrı yaşamak gibi nedenlerle depresyona girebiliyor hastalar ve aileler bunu "Değişikliğe alışamadı, okul stres yarattı" gibi yorumluyor ve bu yüzden çok tanınmıyor. Depresyon evresinde çökkünlük, özgüven eksikliği, içe kapanma, enerji azlığı, konsantrasyon düşüklüğü, kilo değişikliği, uyku bozukluğu, uykuya dalamama, hayattan zevk alamamak, geleceğe karşı ümitsizlik gibi etkilerle ortaya çıkıyor. Ama bu bir majör depresyon tablosu olduğu için doğru tanı koyulamıyor. Maninin ne zaman ortaya çıkacağı belli olmuyor. Ancak bu gürültülü, patırtılı bir şekilde ortaya çıktığında teşhis koyuluyor. Mesela bipolar olan kişiler depresyon ilacı kullandığı zaman hastalığı hızla mani evresine sokabiliyor.

Peki mani döneminin belirtileri de etrafı tarafından fark edilebilir düzeyde mi?

Genellikle hipomani fark edilemiyor. Kişinin canlı olması, çok enerjik olması, insanlarla daha yakın olması, parlak projeler, parlak fikirler, neşeli olma, az uyuma, özgüven artışı aslında hipomani belirtisi ama bu çok fark edilmiyor. Mani dönemi ise kişinin tamamen kendine güveninin çok arttığı, "akıllıyım, çok güzelim, çok zekiyim" gibi düşüncelerinin olduğu grandiyoz hezeyan dediğimiz "Her şeyi ben bilirim, ben Tanrı'yım" gibi gerçekle bağlantının koptuğu hezeyanlar da ortaya çıkabiliyor. Çok hızlı ve fazla konuşma, az uyuma, keyif verici etkinliklere hızla girme, girişkenlik, zevkli olabilecek bir sürü şeyi deneme girişimleri olabiliyor. Çok para harcama, çok hareketlilik, kendisine zarar verebilecek kararları hızla alma gibi girişimlerde bulunma durumları oluyor. Daha sonrasında da tabii "Aman Allah'ım ben bu kadar parayı nasıl harcamışım" diye düşünerek pişman olma, depresyona girme riski. Tabii aile de kişiye engel olmaya çalıştıkça aileyle çatışma olabiliyor. Çok hızlı araba kullanma, gece dışarı çıkma, uygun olmayan ilişkiler, ekonomik kararlar çevre tarafından çok daha kolay fark edilebiliyor.

chelsea.jpg Baba katili olan Orhan Şimşek'in hastalığının belirtileri

Popular Articles

Latest Articles