F­i­k­i­r­c­i­ ­b­e­y­ ­y­a­z­d­ı­:­ ­K­A­P­A­N­

F­i­k­i­r­c­i­ ­b­e­y­ ­y­a­z­d­ı­:­ ­K­A­P­A­N­

Seni Başkan yaptırmayacağız diyenlerin tuzaklarının hepsi ellerinden tek tek alınacak, taa ki tuzak, kapan kuramaz hale gelene kadar.

Fikirci bey yazdı: KAPAN

KAPAN

Daha Haziran seçimleri öncesinde seferberlik başlamış, PKK, barış süreci çarşafı altında bölgeyi silahlandırmış, Doğan medyası PKK’yı yerlere sigara atmayan yeşilci örgüt olarak tanıtmaya, Hans medyası Kandil’deki Amazon kızlarını süsleyip püsleyip birinci sayfalarına taşımaya başlamıştı. Paralellerin arka kapıdan yaptıkları orkestrasyonlarla Demirtaş, hem Hans hem John hem de Doğan medyasında solun karizmatik lideri olarak cilalanmıştı. Tek ortak noktaları AK Parti karşıtlığı olan bu beş benzemezler güçlerin doruğuna ulaştıklarında AK Parti oylarında %10’luk bir düşüş sağlayabildiler. Aslında oy anlamında kazanan sadece HDP idi ama bütün kullanışlı eblehler oy kaybettikleri halde “AK Parti kaybettiyse biz kazandık” havasına girip “hep beraber salladık” kutlamalarına giriştiler.

“Zafer” çok kısıtlıydı. Maksat hasıl olmamış, AK Parti devrilememişti ve hala en yakın partiden fersah fersah ilerdeydi. Üst akılın kucağında oturduğu için hepsinden daha akıllı ve esnek olan paraleller eldeki kompozisyondan en azından bir koalisyon çıkarıp, koalisyonda iç işleri ve adalet bakanlığını ele geçirmek gibi pragmatik bir hedefe yöneldiler. CHP’nin elde edeceği bu iki kritik bakanlık aracılığı ile paraleller hala güçlü oldukları bu alanlardan sızarak uzun vadede 17-25 Aralık operasyonlarına el altından devam edip, AK Parti’yi çökertebileceklerdi. Bu, CHP açısından o kadar da gizli bir plan değildi, Kılıçdaroğlu daha o tapeleri mecliste okuma suçunu işlemeyi göze alarak paralellere göz kırpmıştı, hatta biraz daha komplo yanlısı davranırsak Kılıçdaroğlu’nu CHP’nin başına getirenin de bir başka tape operasyonu olduğunu hatırlatabiliriz.

Olmadı. AK Parti bu çakallığı gördü. Öte yandan CHP’den bıkan Türk solunu “Türkiye partisi olma” yalanları ile kafaya alan HDP de bu demokratik başarıdan hiçbir fayda elde edemedi. Meclise 80 milletvekili sokmuşken hükümete ortak olup tüm Kürt haklarını anayasa ile perçinlemek yerine Almanya’dan ve Amerika’dan aldığı üç beş silah ile Kobani “kahramanlığına” Silopi, Cizre vb. kahramanlıklar katmaya kalktı. Suriye göçerken kendisine bir alan açıldığını, bir fırsat yakaladığını, aynı alanı Türkiye’ye doğru genişleteceğini sandı. Bu isabetsiz tespit 200 civarında Türk güvenlik görevlisinin hayatına mal olurken, PKK, sayısı binlere ulaşan can ve silinme noktasına varan lojistik kaybetti. Hans ve John medyası bundan bir iç savaş senaryosu çıkarmaya çalışırken, Doğan medyası “tabu oyunu” oynadı. Yasak kelimeler: “PKK, Kandil, Terörist, Öcalan”

Seçmen 1 Kasım seçimlerine bu saldırı altında girdi ve savunmasını yaptı. Huzur ve istikrarı seçti.

Buraya kadarını hepimiz biliyoruz. Peki, bundan sonra?

Hükümet ne yapacağı konusunda bir kararsızlık içinde değil. Barış sürecine daha doğru muhataplarla devam edilecek, ekonomik reformlar sürecek.

Doğru anlatılırsa, başkanlık sistemine geçiş de büyük sorun yaratacak gibi görünmüyor. Üstelik laik faşist güruh “Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı yaptırmayacağız” kampanyası başlatmasaydı zaten böyle bir sorunumuz baştan olmayacaktı. Şimdi de “seni başkan yaptırmayacağız” kampanyası var.

Seçimle, iki icracı başkan seçmenin mantıksızlığı ortada. Başkanlık sisteminde, mevcut sistemden farklı olarak yürütme yasamadan ayrı bir kaynaktan seçilecek, yani yasama ve yürütme tam olarak birbirinden ayrılacak (Hükümet, parlamentodan değil, başkan tarafından dışarıdan, konunun uzmanları arasından seçilecek). Ayrıca iki şey olmayacak: birincisi muhalefet aklına esince güvenoyu yoklaması ile hükümetti devirme cevvalliğine girişemeyecek, ikincisi koalisyon olmayacak. Bu ikisi konusunda zaten Türkiye acı tecrübelere sahip (Güneş Motel, Milliyetçi Cephe koalisyonları, son dönemlerde Ana-sol, Ana-yol koalisyonları hepsi hüsranla sonuçlanmış deneyimler.)

Bunları neden tekrarlıyorum. Şunun için, AK Parti karşıtı güçler en büyük saldırılarını gerçekleştirdiler ve kaybettiler. Ve hemen arkasından da aniden birbirlerini satmaya başladılar. Doğan medyası “tabu kelimeleri” seçimin ertesi günü kaldırdı, dün yeşilci olan örgüt bugün “barajı aşan ama hendekleri aşamayan” oldu. Sanki o hendekler açılırken Hürriyetin hiç haberi yoktu. Aydın Doğan özür pişkinliğine girişti, Ertuğrul Özkök geç kalmasa bu sene hac vazifesini bir daha yerine getirir kıvama geldi. Mahallede Kürt amele görse polis çağıracak entelin PKK sevgisi de böylece çabuk söndü.

Peki iktidar ne yapacak? Bunları “affedecek mi?”

Elbette böyle yasal bir pozisyon yok ama onlar kendilerini o kadar suçlu hissediyorlar ki, böyle düşünmemek elde değil.

Yani daha dün ülkede iç savaş çıkarmak, çıkmıyorsa dışarıda çıkmış imajı vererek ülkeye ihanet etmek için kuyruğa girenler bugün nadim mi oldular?

Buna inanacak mıyız?

“Ben bu memleketten gideceğim”cileri daha samimi buluyorum. Hiç olmazsa fikrini değiştirmediğini saklamıyor. Seyahat özgürlüğü var, gidene güle güle.

Ama sen daha önce kurduğun bütün kapanlarını elinde tutacaksın, sonra da “vallaha bi daha kapan kurmayacağım” diyeceksin. Yani bildiğin “puşt zulası” yapacaksın…

Bunu yiyecek iktidarın ömrü bunlardan kısa olur.

O tuzakların hepsi ellerinden tek tek alınacak, taa ki tuzak, kapan kuramaz hale gelene kadar.

Bu demokrasinin gereğidir. Halkın da talebidir.

Fikri hür, vicdanı hür
Fikirci bey

Twitter takip=> @kalemciler

Fikirci bey yazdı: KAPAN

Popular Articles

Latest Articles